Çiçekli Elbise
Saatlerdir izlendiğinin farkında olmadan oturmuş ağlıyordu. Güneş ışığı gök kuşağı renkler düşürüyordu yanaklarından akan yaşlardan. Her şey bugüne kadar ne de güzeldi. Birkaç gün öncesiydi bugün giymek üzere; şimdi içinin sönük heveslerine uygun düşmeyen renkli çiçekli elbisesini almıştı. Kara gözlerinden akan hüzün ne mevsime ne de elbisenin üzerindeki renklere uyuyordu. Sokak sokak gezerek alışveriş yapmayı severdi zaten elbisesini de ara sokakların birinde bulmuştu. Alışverişi bitirdikten sonra bahçesinde yaşlı çınar ağaçlarının olduğu her zaman uğradığı kahve evine gitmiş hafif müzik eşliğinde yaşamanın keyfini sonuna kadar hissettirmişti kahve kokusu.
Gözlerinden akan yaşlar kurudukça uzun saçları yüzüne yapışmaya başlamıştı. Neydi bu hüznün sebebi diye düşündü adam. Yaklaşsa sorsa olur muydu? Çok gözyaşı görmüş çok acıya şahit olmuştu ama bu farklıydı. Otuzlu yaşlarında bir kadın dizlerinin üzerinde bez bir alışveriş torbası neden saatlerce ağlar ki…
Yirmi yıl kadar önce uzak ülkelerin birinde çocukları kurtarmak için bir göreve gitmişti adam, o görevden kalma ayağında sürekli bir sızlama vardı. Saatlerdir bu kadının hüznünü izlemekten ayağı uyuşmuş sızı iyice artmıştı. Ayaklandı birkaç adım sonra sızı hafifledi farkında olmadan kadına doğru yürümüştü. Hemen karşısındaki banka oturdu. Belki göz göze gelirler belki bu hüznün nedenini sorma imkânı bulurdu. Bekledi bekledi kadın bir türlü bu tarafa bakmıyordu.
Adam gözleri kadının gözyaşlarına takılı kalmış yirmi yıl önceki o kara gün gelmişti aklına. Çocukların aniden kesilen çığlıkları hep kulaklarındaydı zaten. Bir tek çocuğu kurtarabilmişlerdi o da kim bilir şimdi nerede. Hep biraz daha erken davransaydım diyordu. Suçu yoktu operasyon emri geç gelmişti. Yıllardır yalnız yaşamasının nedenlerinden biri de buydu.
Kadın kendisi gibi dalıp giden adamı fark etmiş ancak yine bez torbasına takılmıştı gözleri ve gözyaşları bir türlü dinmiyordu. Güneş artık gözyaşlarına değmiyor uzun gölgeler oluşturuyordu ve sesler azalmaya başlamıştı. Bir ara kadınla göz göze geldiler birkaç saniye sonra kadın yanağına yapışmış saçlarını topladı. Bir şeyler dercesine bir süre daha baktı adama. Gözyaşları kesilmiş öylece oturuyordu. Adam elindeki açılmamış suyu uzatarak için dedi ve karşı banka yerine oturdu yine. Birkaç yudum su iyi gelmişti. Başını teşekkür ederim anlamında salladı. Sevinmişti adam nihayet gözyaşları dinmişti saatlerdir izlediği kadının. Bir fırsat sormak niyetindeydi. Kadın anlamış olacak çok acı dercesine başını salladı bu defa.
…
İkisi de öylece oturuyordu. Aradan geçen sürede sokak lambaları yanmış adamın yeni açtığı sigara paketi yarılanmıştı. Kadının aklında onlarca soru adamın aklında binlerce; çok acıya şahit olmuştu adam hem de çok fazla. Bir defasında köyleri basılmış kadın ve çocukları sığındıkları bir evin enkazında bulmuşlardı. Evin toprak seviyesinin oldukça altında olan bir bölmesinde beş on kişilik yere tam otuz kadın ve çocuk saklanmış, baskınla birlikte ev enkaza dönüşmüş ancak büyük eski ağaç kolonlar onları korumuştu. Korumuştu korumasına ancak kurtarıldıklarında gözlerdeki o bakışın bir tarifi yoktu.
Adam dalmış yaşadıkların hatırlarken kadın birkaç defa seslenmiş bir sigara istemişti. Kadının sesiyle kendine gelen adam sigara paketini ve kibriti uzatmış kendi bankına oturmuştu. Sigarayı yakmadan birkaç kibritin sonuna kadar yanışını izledi kadın sonra öyle derin nefesler çekti ki hemen bitiverdi sigarası sonra bir daha bir daha. Üç sigara içmişti peş peşe tam dördüncüyü almıştı ki adam uzandı paketi aldı elinden.
…
Bir saat kadar daha geçmişti; adam evine dönmek istiyordu ancak kadını bir başına bu saatte burada bırakmak istemiyordu. Yerinden kalktı kadına yöneldi. Kadın adama bakarak çok acıktım diyebildi. Ne diyeceğini bilemeyen adam az ilerde dışarıda masaları olan yeri göstererek buyurun dedi. Birkaç defa denemesine rağmen kadın yerinden kalkamadı adamın koluna girmesiyle güç bela bir masaya oturdular. Adamın aklında onlarca soru. Kadın hayır anlamında sürekli başını sallamıştı. Yemekten sonra o solgun yüze gelen renk adamı bir hayli duygulandırmıştı. Kadının üç gündür yemek yemediğini bilmiyordu.
Kahve kokusu kadını bir hayli etkilemiş bir saate yakındır aynı masa da oturmalarına rağmen tek sözcüğü kahve olmuştu. Adam hemen söylemiş kahveler gelmişti. Kahveden sonra kadının yüzünde daha farklı duygular yakalamıştı adam ancak kadının konuşmama yönündeki tavrı soru sormasını engelliyordu. Yarım saat geçmişti ki kadın gitmeliyim dedi. Adam birkaç sözcük mırıldansa da kadın sürekli başını sallıyordu. Sokak ışıklarının renklerini daha bir güzel gösterdiği elbisesine bakarak kadının gözden kayboluşunu izledi. Sonra bir sigara yaktı, yemeklerin parasını ödedikten sonra çıkışa yöneldi. Tam bu sırada elinde bez torba ile çalışanlardan biri yetişti masanızda kalmış dedi ve torbayı adamın ellerine bıraktı. Adam dışarı çıktı sokak lambasının altında durdu bir an; bez torbanın içinden kadının üzerindeki elbisenin aynısı çıkmıştı ama kadının bedenine uygun değildi. Daha çok bir çocuğa alınmış gibiydi. İçinde bir de not vardı…
Roman olabilecek verilere, konuya ve anlatıma sahip harika bir öykü..Öyle ki resmini çizebildim okurken. Ve çok merak ettim o notta ne yazıyordu..Selamlar
Merak uyandıran bir son. O kadın; adamın kurtardığı uzak ülkedeki kadın olsa..elbise kızına aldığı ama muhtemel öldüğü icin giyemeyeceği elbise olsa...kendimi.alamadım tahmin yürütmekten. Tebrikler
Güzel bir anlatım. Geç kalınmış bir seçim bence. Kaleminize sağlık