Çizgili Pantolon

Çizgili pantolon zannettiğim meğerse pijamaymış geç öğrenmiştim ama dün gibi hala aklımda.

Çocukluğum doksanlı yıllarda geçti,mahallemizde bir sünnet düğünü vardı yakın akrabamızın,günler öncesinden telaş başlamış,beni de o gün ne giyeceğimin heyacanı basmıştı,yüzbinlerce seyirci karşısına konser vermeye çıkacak bir sanatçıydım sanki.Köy yerindeyiz ne sahnedeyiz ne podyumda ama çocuklar,ilgi odağında olmak isterler hep.En güzel ayakkabıyı en güzel pantolunu ve en güzel kazağı giymek ister ki akranları ona imrensin.

Düğün günü gelip çatmıştı,sandıktan bulduğum o kırmızı çizgili giysiyi giyerek düğün evine gittim ve en ön masaya oturdum karşımda çalgıcılar çalıp söylüyor.

"Önler"genellikle yaşlıların yerleridir,bir amca gelip oturdu yanıma sanki hiç boş masa kalmamış gibi.Beş dakika ya oturdu ya oturmadı,sevincimi kursağımda bırakan ve her hatırladığımda belleğimde derin iz bırakan o cümleyi kurdu:

"Gece giyinir bu pijama."

Köy çocuğu olduğum için ne yedek ayakkabım oldu ne de pantolonum, bu söz öyle ağır gelmişti ki bana eve koşa koşa gidip beğenmediğim,paçalarından yırtık o mavi pantolonumla değiştirmek zorunda kalmıştım.

"Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider."diyordu ölüm şairi ve kendisi kırk altı yaşında vefat etmişti.Ben de bu yaştan sonra tuhaf bir adam olmaya başladım her şeye 'boşvermişliğim' aldı başını gidiyor.İstediğim mağazadan ,istediğim marka,istediğim kadar pantolon alabilecek güce eriştiğimde,çocukluğumdaki o hevesi çoktan kaybetmiştim...

16 Eylül 2024 1-2 dakika 545 öyküsü var.
Yorumlar