Çocukluğum ve Ben İki Gölgeden Başka Bir Şey Değildik

Hayalini kurduğum rüya âlemlerine dalarak tehlikelere yelken açmak... Öyle uzun yolculuklar vardır ki..
Tuhaf ama sanki yaşamıma gireceği çok önceden bildirilmişti. Anlamak istercesine nefes alabileceğim ortamlara taşıdım yüreğimi her gece...



Gece yarısını çoktan geçmiş olmalıydı.
Ağustos gecesinin sıcak havası deniz kokulu rüzgârla yüzüme çarparken, ıhlamur ağaçlarının olduğu Kızılay'ın arka sokaklarındayım. Bana bir şey göstermek istiyorlarmış gibi engelleyemedim kendimi yalın ayak.Müthiş heyecanlanmıştım. Acele etmeliydim yoksa bu şansı bir daha bulmayabilirdim.
Karanlığın içinde bir fısıltı önümde durduğum annem
Alçak bir sesle
'Sakın bir yere ayrılma
Bu kez mutlaka döneceğim...'


Esrarengiz biçimde sorgu dolu gözlerim bir saniye bile ayırmadan ağzımı bıçak açmaz taş gibi suskunluğum... Aklımda bir sürü konu köşe kapmaca. Söylediği bu denli önemli hatırlayabildiğim sözler bunlardı. Bu yüzden mi en çok özlediğimi satırlara bırakırım. Bu yüzden mi her anımı dolu dolu yaşamak isterim. Avazım çıktığı kadar bağırsam merakla sorsam arta kalan zamanlarda soluğum?...


Daha farklı bir kâbus sanırım, önüme bırakıp gittiğim dokuz yaş. Zamanı geldiğinde anlayacaktım. Yaptığım bir anlamda büyümekle ilgiliydi galiba. Çocukluk işte! Kim bilir gelecekte daha nelerle karşılaşacaktım ondan uzak bir yaşamda.

Hipnotize olmuş gibi dalıp gittim yine küf kokulu battaniyemin altında,
Kuyruklu yıldızı gökyüzünde izlediğim o karanlık gece yarısı.
Yıllar sonra, bir başka gece yarısı. Evden sarsıla sarsıla uzaklaştığım önceki yaşamımdan kalan anılar.


Bu gecede tek başınalığım, keskin soğuk kaldırımlar. Ruhumun üstüne düşen ay mavisi ışığı. Aklım ve kalbim sağa sola bakınıyor ve anneminkine benzer bir ses duymak umuduyla uzaktan gelen sesleri dinliyorum. Sözde sokağı aydınlatsın diye koyulmuş çıplak bir lamba. Ayak sesleri uzaktan kulağıma geliyor.
Sessizce bekleyen yağmur damlalarının şaşkın bakışları altındayım.Göz ucuyla baktığımda yanaklarından gözyaşlarının süzüldüğünü, yorgun bir siluete bürünmüş bir çocuk. Soğuktan korunmak için sıkıca sarılmış atkısı ile kırmızı beresi arasından geceye bakan gözleri gri maviydi tıpkı benim ki gibi.
Yalnızdı ama eli sanki?görünmeyen' birinin elini tutuyordu
Gözlerindeki derin endişeyle yanımdan geçti gitti.
Orada bir şey arıyor gibiydi. Ne kadar beklediğimi hatırlamıyorum
Soluğumu tutarak?zaman'ı düşündüm...?yaşam'ı düşündüm...
Yaşamın soğuk gerçeğini ?gerçek beni ?. Dönüp bakmak istedim ama karanlık izin vermedi bir türlü.
?Hadi kızım aç gözlerini, eve gidiyoruz' demeyecekti biliyordum...


Dudaklarımdan dökülen kelimelerdi yırtılmış olan ruhumun.Aklım hangi coğrafyalarda geziniyor alabildiğince çaresiz.Kalbimde gerçekleşmeyen hüzünlü bir dileğin tutsağıyım. İnanmak zor. Daha çok ?bilinmeze' doğru olan kendime ait yegâne dünyamda yaşıyorum, silikleşerek kaybolmayan.

Sevmek, yitirmek, özlem...
Bilmeceyi andıran kristalden yapılmış kırılgan çocukluk düşlerim. Ölümün soğuk nefesi her gece düşünülmediği gerçeği. Tek yapmam gereken?görmek'.
?Dayanmak zor olacak'...desem de umutsuzca

Çocukluğum ve ben iki gölgeden başka bir şey değildik...

21 Mart 2014 3-4 dakika 13 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 10 yıl önce

    Günün seçkisine layık gören değerli arkadaşlarıma şükranlarım iletirim. Allah razı olsun hepinizden. Sevgimi bıraktım sayfalarınıza...