Çok Güldünüz mü Bari
Konuşmak istiyordu ikisiyle de. Onlara olan güveni sarsılmıştı. Yaptıkları, ya da söyledikleri tamamen onun doğal halleriydi. Karşısındaki kişileri iyi niyetli dost gibi görmüştü. Ama yaşadığı bir takım şaşkınlıkları, yanlış anlamaları birbirlerine anlattıklarını fark ederek çok üzüldü o gün. Çok mu gülmüşlerdi ona. Çok canı sıkılmıştı. İkisini de görmek istemiyordu. Ama daha fazla uzatmayı da istemiyordu, unutmak istiyordu ama onları gördükçe hatırlıyor ve asabı bozuluyordu.
Nasıl hazmedecekti bu olayı. Kimseye de anlatmak istemiyordu. Hiç hoş bir konu değildi ve 'Birbirleriyle uzun uzun beni konuşmuşlar demek ki 'diyerek için için kendini yiyip bitiriyordu.
'Demek alay ettiler benimle. Ben burada canla başla ciddi ciddi bir konuyu anlamaya, kendimi eğitmeye çalışırken onlar gizli gizli beni anlatıp gülüyorlardı halime.'
Çok üzgündü. Onunla çalışmayı o istememişti ki. Onu yormayı bile istememişti. Kimseden yardım istememişti. Kendileri yardım etmeyi teklif etmişlerdi. O da anlamadıklarını, bilmediklerini sürekli sormaya, öğrenmeye çalışıyordu. Bu arada yanlış anladığı zamanlar oluyordu, anlayamadığı zamanlar oluyordu. Çok zor öğreniyordu. Ama yavaşta olsa öğreniyordu. Zaten onu yorduğu için çok üzülüyor, anlamakta zorlandığı için utanıyordu. Demek onlar sürekli her durumu ince ince arlarında masaya yatırıp onu çekiştiriyorlardı.
'Neden güvendim sanki onlara' dedi. Çok Pişman ve üzgündü. Zaten kimselere güvenmezdi ama güvenmişti bu ikisine. 'Neden güvendim ki' dedi tekrar.
Hiç bir olay iki kişi arasında kalmaz mı bu dünya da. İllaki bir üçüncü kişiye olay anlatılmalı mı. Bir bayan arkadaşımla bile oturup sohbet ettiğimde, gidip eşlerine anlatıyorlar, fark ediyorum, eşi her şeyi biliyor, beni tanıyor gibi bakıyor yüzüme, Hele de şu bizim mahallede bir komşumla bir şey konuşsam anında yedi mahallede konuşuluyor. Hayret ediyorum insanlara! Benim de en sinir olduğum bir olay. Birine bir şey anlattığımda onu gidip başkalarına anlattığını gördüğüm an, o insan düşüyor gözümden.' diye söylendi kendi kendine.
Bazen kimseyi görmek istemiyordu. Arkadaş dost istemiyordu, ama biliyordu ki yalnız da yaşanmıyordu.
Unutmaya çalışmaktan başka çaresi yoktu. O ikisine bir daha hiç güvenmeyecekti. Kimseyi görmek, konuşmak istemiyordu.
'Çok güldünüz mü halime' dedi yine içinden.
Bütün düşünceleri kafasından atıp kalktı, hazırlandı. Bir başka arkadaşıyla randevusu vardı. İptal edemezdi. Biraz daha dikkat ederek, biraz daha akıllanmış olarak arkadaşının onun beklediği buluşma noktasına geldi. 'Merhabalar' deyip birbirlerini öptüler.
Mecburen ilişkilerini sürdürmeliydi...Hayat devam ediyordu. Güçlü olmalı, yaptığı hataya takılıp kalmamalıydı...
'Beni kırdığınız yerden kırsınlar sizi de' dedi ve diğer arkadaşıyla yapacakları işlere konsantre olmaya çalıştı...