Cümbüş Sokağı
Yazın sıcak gecelerinde herkes bir nefes kendini dışarıya atar. Açık havada oturmakla birlikte mehtap ta varsa eğer, gece daha bir keyif verir. Yaz geceleri her ne kadar kısa olsa da bu bir nimettir.
Sakin bir ortamda günün yorgunluğunu atmaya çalışırken bir müzik sesi dolar kulaklara.
Bu müzik sesi kasabanın mahalle kıyısından gelir, ama ne radyo ne televizyon nede başka bir alet yoktur müziği dillendiren. İnsanın ruhuna hitap eden bir keman sesi bir klarnet sesi dalgalanır düşer gökyüzünden adeta. Hele saatler ilerleyip sessizlik çökmüşse, o müziğin sesi büyüler insanı.
Kimi zaman kendileri de coşar vurular tokmağı davula. Onların yaşam tarzı budur böyle mutlu olurlar. Yaşam kaygıları yoktur, o gün çalışıp kazandıklarını o gün yer, yarına Allah kerim derler.
Kasabada her etnik guruptan insan birlikte barış ve kardeşlik içinde yaşar.
Roman vatandaşlarda bu guruplardan biridir. Onlar çok uzun yıllardır yerleşik ahalidendir. Diğer insanlarla tanış ve dostturlar.
Farklı yaşam tarzları ve birikim egolarının olmayışından dolayıdır herhalde ki her daim gecekondu tarzında ev ve barınaklarda yaşarlar.
Dolaysıyla konuşlandıkları bölge mahalle kenarındadır.
Onlarında kendilerince mahalleleri, yaşam alanları orasıdır. Gündüzleri hemen hepsi kasaba ahalisiyle haşır neşir olur, beraber yaşarlar. Gece olunca kendi mahallelerine kendi dünyalarına çekilirler ve gece başlar. Gamlısı gamsızı vurur sazın teline. Hepsi pürneşe geç saatlere kadar eğlenirler.
Çok nadiren aralarında bir münakaşa olur ve tabi sorun yine kendilerince çözülür veya topluca emniyetin yolunu tutarlar.
İçlerinde birçoğu müzikle ilgili olduğu gibi hatta birçoğu ekmeğini bu yoldan kazanırlar. Ramazan ayı geldiğinde sahur vakti sokakları bir bir dolaşıp ahaliyi oruca kaldırırlar. Mevsim düğün mevsimi olunca davulunu klarnetini alır eline, yılan Zeki vururlar davula tokmağı üflerler zurnayı sünnet düğünü başlar çeyizler yola çıkar yakılır kınalar.
Genelde yoksuldur romanlar kimi çeşitli işlerde yevmiye ile çalışırlar, çiçekçilik yaparlar kimi kırda papatyalar açınca papatya toplayıp satarlar. Hüseyin, Mehmet boya sandığını alıp meydana gider ayakkabı boyacılığı yaparlar.
Bahar etkinlikleri başladığında her platformda romanlara rastlamak mümkündür. Ata sporlarımızdan biri olan yağlı güreşte bilindiği üzere genelde bahar aylarında yapılır. Konu yağlı güreş olunca akla gelen iki pehlivandan biri roman kardeşimiz Turan pehlivan Mehmet pehlivanla birlikte meydana çıkar, davullar zurnalar çalınır herkes tek yürek pehlivanları destekler. Turan pehlivan delikanlı çağında babacan bir pehlivandır meydanlarda yıllarca kasabayı temsil etmiştir.
Güreşi bırakmaya karar verdiğinde Mehmet pehlivan güreşi bırakmış, bayrağı teslim edebileceği başka pehlivan yetişmese de güreşi bırakır.
Güreşi bıraktıktan sonra oda arkadaşları gibi davul çalar ve çeşitli işlerde çalışır. Yine ahalinin sevdiği dost bir insandır.
Aradan yıllar geçer Turan pehlivan elli yaşlarına dayanmıştır.
Kendini rahatsız hissettiği bir gün devletin verdiği yeşil kartı cebine koyar ve otobüs beklemek için durağa gider. Otobüs durağının önündeki evde yaşayan ruh sağlığı bozuk bir vatandaş tarafından taciz edilir. Aralarında çıkan münakaşa esnasında vatandaş çektiği silahıyla Turan pehlivana üç el ateş eder. Turan pehlivan oracıkta yığılıp kalır ve hemen can verir. Olay yerinden kaçan zanlı hemen polis tarafından yakalanır fakat Turan pehlivan artık hayatta yoktur.
Pehlivanın akraba ve arkadaşları çılgına dönmüştür, bir akşam geç saatlerde pehlivanı vuran şahsın evi boş olduğu anda kundaklamaya kalkışırlar fakat hiçbir şey pehlivanı geriye getirmeyecektir. Onların kastı sadece pehlivanı vuran kişiyedir. Romanlar yine diğer ahaliyle kardeşçe yaşarlar.
Birde nazlı teyze vardır herkesle barışık herkesle dost, çalışma gücü olmayan... Nazlı teyze bütün kasaba esnafını tanır bilir esnafta onu tanır ondan yardımını esirgemez.
Onlar ülkemizin her yerinde olduğu gibi bu kasabanın da renkli simalarıdır.
Kendi elleriyle yaptıkları barınakların ortasında oluşan dar bir sokak etrafında şartlar müsait oldukça belki daha uzun yıllar yaşamlarını sürdürecekler ve yaşam tarzları değişmeyecektir.
Öyküyü okuyunca bir zamanlar televizyonda da dizi olarak oynayan ''Cennet Mahallesi'' dizisi geldi aklıma. Romanlar hayatları ve yaşam tarzları ile sosyolojik bir olgu ve olay aslında üzerlerine sayfalarca doktora tezi bile hazırlanabilecek. Kayda değer bir öyküydü tebrikler Usta...👍