Davetsiz misafir...

Günlerden pazar olunca, bir çok insan gibi ben de modaya uyarak kahvaltı için dışarıya çıkayım istedim, her ne kadar tasvip etmesem de çağın gereklerini arada bir yerine getirmek ve çevreyi gözlemlemek gerekiyor...

Marka sevdalısı değilim ama salaş yerlerin de işini iyice abartarak salaşlıktan çok sağlıksızlığa doğru başlattıkları hamleleri de göz önünde tutarak, marka bir yer tercih ettim, en azından kontrol edilirlik yönünü de düşünmüş olmak rahatlatıyor insanı.

Cam ve yol kenarı tercihim sadece otobüs yolculuklarında olur ama bu sefer mecburen cam kenarı oldu çünkü koskocaman restaurant tamamıyla dolmuş, güneş vurduğu için kimsenin beğenmediği yer bana kalmıştı, olsun buna da şükür yoksa kahvaltı yapma keyfi, yer aramak gibi bir işkenceye dönüşebilirdi.

Tek başına insan ne yiyebilir veya ne kadarını mideye indirebilir bilmiyorum ama gelenleri görünce neredeyse dışarıya kaçacaktım!

Bu kadar abartılı, bu kadar da müsrif olmanın bir anlamı var mıdır? Yani gelenleri yesem, sanırım bir hafta yemesem bile idare ederim, benim işkembe bu kadarını tek seferde asla kaldıramaz...

Kahvaltılıklar önüme dizilirken, utanmadım desem yalan olur, hayır, etraftakilerden değil, zaten onlar hallerinden pek bir memnun, ballandıra ballandıra deyimi var ya hani, aynı o moddalar...

Aldı mı beni bir telaş durduk yere, kendi başıma iş aldım, koy tavayı ocağa, kır bir yumurta, bandır bandır ye işte, ne işin var tarzın olmayan kahvaltılarda.

Sağa baktım kimse yok, sola baktım yok, ne yapayım diye düşünürken yolun kenarında, kaldırım taşına oturmuş olan birini gördüm. Hemen kalktım oturduğum yerden, gittim yanına, aç mısın dedim, cevap vermesine gerek yoktu, haydi gel dedim, kalktı yerinden , garsona bir servis daha alabilir miyiz dediğimde garsonun bakışlarını görmeliydiniz, sanki bir uzaylıyı alıp masaya getirmiş muamelesi gördüğümü inkar edemem...

Masaya gelen, her ne kadar eli yüzü kirli olsa da bir insandı, bazen insanlığımdan utandığım zamanlar olur, işte bu an insanlığımdan utandığım bir pazar oldu!

Tüm salondakilerin keyfini kaçırmıştım, az önceki keyifli hallerinin yerini, acıma dolu bakışlar ve buna eklenen tiksinti durumlarını yaşayanlar da yok değildi...

Daha bir kaç lokma almıştık ki, beklediğim oldu ve restaurant yöneticisi yanımıza gelerek, böyle bir şeyin yanlış olduğunu ve bu adamın burada oturamayacağını söyledi! Ben de bu söylediğinin yanlış olduğunu, eğer böyle bir isteğiniz var ise, bana bunu yazılı bir şekilde getirmesini talep edince, yüzünü buruşturarak uzaklaşmak zorunda kaldı...

Oysa, kimse ne oldum demeden, ne olacağını düşünmeli bu hayatta!


Her insanın bir hikayesi vardır, hangimizin yok ki değil mi, Alper'in de hikayesini bu kahvaltı esnasında dinleme fırsatım oldu, kahvaltıma ortak ararken heybeme de yeni hikayeler ekleme şansı yakalamış oldum...

Bir ara Alper'in hikayesini de paylaşmak isterim, nasip, kısmet artık...

08 Kasım 2017 2-3 dakika 29 öyküsü var.
Yorumlar