Davetsiz Misafirim
Ne zaman pencereme baksam Leman Sam'ın unutulmaz o muhteşem şarkısını hatırlarım ve mırıldanırım:
"Penceremin perdesini havalandıran rüzgar
Denizleri köpük köpük dalgalandıran rüzgar
Gir içeri usul usul beni bu dertten kurtar
Gir içeri usul usul beni bu dertten kurtar"
Havaların sıcak olmasından dolayı pencereler açık,perdelerin hafif bir esintide dalgandığını görmek serinlememize yetiyor,dolaptan üç dört bardak soğuk su içtik mi,değmeyin keyfimize sanki Toros dağlarının tepelerindeymişiz gibi hissediyoruz kendimizi.Böyle dediğime bakmayın,sıcağı soğuktan çok severim ben çünkü kalp,damar ve tansiyon gibi hastalığınız yoksa sizi sadece terletir bol su içersiniz bu da sağlınız için faydalıdır;soğukta ise üşütüp hasta olursunuz:grip,ishal,zatürre.
Gecenin dördü,penceremin dibinde bir tıkırdı sesiyle yataktan fırlayıverdim.Şarkıdaki gibi "gel içeri beni bu dertten kurtar" diyemiyorum çünkü rüzgar olduğundan emin değilim.Telefonumun ışığıyla perdeleri aralayarak göz gezdirdim ama içim ürperiyor,hırsız da olabilir,penceremde demir parmaklıklar var ama onun da bir yolunu bulup kesiyorlar.Mahalledekiler derin uykusunda benim uykum firarda.
Işığı yaktığım zaman tıkırtı kesiliyor ışığı kapattığım an başlıyor mesaisine,anlaşılan beni uyutmama konusunda kararlı.
Fare olabileceğini düşünerek yapışkan vardı evde onu kartonun üstüne sürüp pencerenin kenarlarına bıraktım.
Benim davetsiz misafirim kuyruksuz ve dikenli fareye benzeyen bir kirpiymiş.