Dedeme
Altı Ağustos iki bin on iki. Süre gelen günlerden bir gün işte. Sıkıcı yazın o gününü asla unutamayacağımı hayatın en büyük darbelerinden birini vuracağını ve büyük bir yara alacağım gelmedi o gün aklıma. Tektim tek başımaydım. Eve beş dakikalığına uğrayıp sonra işime bakacaktım. İşte her şey o beş dakika da yaşandı. Bir telefon, arayan dedem. Seviniyorum. Özledi demek ki diyorum içten içe. Bir haftalığına köye gitmişti babamlar ile. Birazcık hastaydı evet arkasından el sallarken içimden bir şey koptu evet gittikten sonra ne olur aklıma gelen başıma gelmesin diye dua da ettim evet ama o telefonla biteceğini düşünmemiştim. Sevinçle açtım telefonu içten bir ''Dedeeem'' diyerek. Ama ağlıyordu telefonda ki kes ''Kaybettik'' dedi. Küçük basit bir kelime ama bende açtığı yara çok büyük. Koskoca on altı yıl bir kaybettik lafına sığabiliyormuş. On altı yıl beraber yaşadığım yediğim içtiğim gülüp ağladığım adamı kaybettim ben. İçimde kopan fırtınayı dışa vurarak çığlıklar attım. Bağıra bağıra ''Yalan de!'' diye feryat ettim telefondakine. Yalan demedi sustu ve kapattı. Birilerine gitmem gerekiyordu acıyı paylaşmam gerekti. Gittim. Ona da yalan de dedim içimde kalan son umut kırıntısıyla oda sustu... Çığlıklarım tekrar yükseldi daha yüksek daha acı çok acı...
On altı yaşında ölümü tadan bir kızın cümleleri bunlar. Daha da anlatırım ama anlayabilir misiniz? Bir dede düşünün 16 yılınızı beraber geçirdiğiniz hayata dair her şeyi ilk ondan öğrenebildiğiniz bir dede. Ve bir genç kız düşünün ilk aşkı dedesi herkes babasına der o dedesine diyor. Her gün okula giderken o yılların yorgunluğuyla sarkmış yüz hatlarını içten öpüp okuldan gelirken de aynı şeyi yapıyor. Konuşmayı hele ki onunla dedesiyle bayılıyor... Her konuşmada yeni bir şeyler öğreniyor. Seviyor hem de çook... Dedesi de onu hem de çook...
Kaybettim dedemi... Hayatımda bir devir kapandı gitti. Acım öyle çok ki en iyi bildiğim şeyi yazmayı bile beceremiyorum... Anlatamıyorum içimde kopan fırtınaları. Gidişi ani oldu. Herkesin aklında olan ama bir türlü dile getiremediği o şey gerçekleşti işte. Sonsuzluğa uğurladım dedemi. Bir tas su döktüm bedenine. Soğuk yüzünü okşayıp öptüm. Terk edilmiş hissediyorum kendimi. Bilmediğim bir şehirde bilmediğim bir sokakta onu arıyorum. Öpüp okşadığım yüzünü... Beynime kazının o sesini...
Kaybettim dedemi ... İlk aşkım terk etti gitti beni. Hayat büyük bir darbe indirdi de dayanabilir misin diye sormadı hiç. Ama yanında dedem bize bakıp gülümsüyor. Biliyorum ki mutlu gittiği yerde. Ve hiç olmadığı kadar yanımızda şimdi ... Ve Cemal Süreyya'nın o dizleri dolanıp geliyor aklıma...
Sizin hiç babanız öldü mü ?
Benim bir kere öldü kör oldum ...
Babamdan beklemezdim bunu kör oldum ...
Kendime çevirip tekrar okuyorum içimden ...
Sizin hiç dedeniz öldü mü ?
Benim bir kere öldü kör oldum ...
Dedemden beklemezdim bunu kör oldum ...