Divriği'nin Bala Hamamı

2012, Haziran Günlerden Cuma, İstanbul Beyoğlu Târihî Galatasaray Hamamı'ndayım. Burayı; Sultan 11. Beyazıt Han.1481 yılında Galatasaray Mektebi öğrencilerine hizmet etsin diye yaptırmış. Muhtemeldir ki öğrenciler abdestsiz ilim hıfz etmesinler diye düşünülmüş asil bir yapı. Oysa bugün Galatasaray Hamamı turistik, medyatik ve de sosyetik kirlileri aklamakla iştigal etmekte.
İnsan ister istemez yatılı okullarda ki ve yurtlarda ki öğrencilerin durumunu hatırlıyor. Akmayan sular, banyo sırası kuyrukları ve bitlenen öğrenciler. Asıl konuya döneyim, bana gelenek göreneklerimizden olan gelin hamamı töreni yapılmadığından, içim de ukde kalmıştı. Bu yüzden evlenmekte olan kızıma düğünden önce şöyle görkemli bir ‘'Gelin Hamamı'' yapayım da komşularla beraber güzelce sulara gark olup aklanalım, paklanalım göbek taşında ziyafet verelim istediysem de, fiyatları duyunca başımdan aşağı kaynar sular dökülüverdi, bu sıcaklığın ortasında donakaldım.
Şadırvanın (Beş katlı fıskiyeli havuz) ‘un kenarına oturup acaba nasıl daha uygun bir hamam bulurum diye düşünmeye başladım. Ahhh memleketimin hamamları diye iç geçirdim, o zamanlar sadece İstanbul da değil memleketimizin her köşesinde hamam kültürü hâkimmiş. Bizim de; şimdi dünya kültür mirası içinde yer alan Tarihi Divriği Ulu camii yapılırken, bu kutsal mabedin inşasında insanlar abdestiz çalışmasınlar diye hemen caminin yanı başına hamam yaptırmışlar, başlarındaki Bekir adlı kişinin de çavuşları olması sebebiyle adına Bekir Çavuş hamamı denilmiş. Yüksekçe olduğundan bir adı da Bala(Yüksek) hamammış.
Temizlik imandan gelir sözünün tarih de uygulaması böyleymiş şehirlere umumi hamamlar evlere de hamamlıklar. Eski zamanlar demek gelmiyor içimden eskimeyen o zamanlar da su zaten bol ve temizmiş. Ohhh şifa olsunnnn. Şifa dedim de laf lafı açıyor;Zaten Divriği Ulu caminin içinde bulunan, Şifahane ( Darüşşifa ) bölümünde, hastalar su ile tedavi edilirmiş su sesi ve ney sesi eşliğinde kuran okunuyor, tarifsiz bambaşka bir dünyaya gidiyorsunuz, ebetteki bu dünyanın hastalıklarından arınırsınız. Yine derinlere daldım, sadede geleyim;
Kendime dedim ki ;Hülya sen bu işi memleketinde yap, nasılsa o tarihi hamamlar dan birkaçı duruyordur ve anama telefon açtım.
Anne ben oradaki İmamoğlu ya da Bekir Çavuş( Bala) Hamamda kızıma gelin hamamı yapmak istiyorum.

Anam: ‘'-amaann gızım canın işmi isteyiii,banyovun yokmu gir yıkan o adetler şimdi gahtı.''( Kızım canın işmi istiyor,o adetler şimdi uygulanmıyor,unutuldu banyon yokmu gir yıkan) Dedi.

Ne yani ben gelin hamamı yapamayacak mıyım, herhalde belediyelerin alçak tavanlı, çamaşır suyu kokan betondan hamamlarına gitmemi beklemiyorsunuz.
Anacığım yaşlanmış olmalı, nasılda üşengeç ve eriniyor çocukluğum da ve gençliğim de katıldığım hamamlar ne güzeldi.

Cumartesileri çok kalabalık olacağı için bohçalar bir gün önceden bohçacı denilen ulaklarla(mahalleden genç erkek çocuklar) hamama gönderilir yer ayırtılırdı, efendim küs komşuyla aynı kurnaya düştüğünüzü hayal edemiyorum tas tasa, saç saça kavgaya tutuşurlardı. Bu yüzden önceden masa ayırır gibi kurna ayırmak âdeti vardı. Ertesi Sabah öğlene doğru fayton gelir bizleri alırdı bazen faytoncunun işi çıkmış olsa at arabası yollardı ki anam çok kızardı.

‘' O nedir oğul tangur tungur içimiz dışımıza çıkıyı yanımızda yüklü gelin var düşükmü etsin, yarım saat sona olsun fayton gelsin'' derdi.

Gelinler ipekten renkli göz alıcı ( Atlas Çadır) dediğimiz çarşaflara bürünüp altınlarını takarlardı, annemlerde siyah çarşaf giyerler, bizde arada kalmış bir kıyafet türüyle giderdik, genelde eşarp örtünmek istemezdik, annem 'gızım hamamdan çıkınca başın üşür al bunu tak' derdi.

Eğer hamamda çok yaşlı hatun analar, niye bu gızın başında ah(beyaz tülbent) yohtur? Oğul bir degirmi kestüremediiizmi,(bir metre tülbent kestiremedinizmi derlerse;
annelerimiz ‘cici annesi o okuyu örgetmen olacak' diye başı açıklığımızı kamufle ederlerdi.
Hepimizin kanaviçe işlemeli hatta ucu dantelli bohçalarımız vardı, peştamallarımız Karadeniz'in sarı simli işlemeli kırmızı ipek peştamallarıydı, taslarımız, bakırdandı ortası kuşlu ya da balıklı olurdu, her biri bir sanat işçiliği taşıyan eser gibiydiler. Tasların Alt yada yan tarafında muhakkak ustasının adı yazardı, benim tasımda mammed(Memed) efendinin möhürü var gıymetli derlerdi.

Bizlerin ayaklarımız da tahtadan takunyalarımız olurdu, fakat taze gelinlerin ayaklarında gümüş nalınları vardı. Tarakları da fildişiydi, elleri kınalı halde süpürge saçlarıyla nasıl arzı endam ettiklerini anlatamam, bir an önce büyümek isterdim. Kapı kenarında serinlemeye çalışan yaşlı teyzeler de gözleriyle genç kızları keserlerdi, acaba eti butu yerinde mi, göğüsleri de iyimi çocuk emzirir mi gibi kendi oğullarına kız beğenme seanslarındaydılar. Bu arada ben gibi cılızlar beğenilmezdi, en çok saçlarım taranırken hamam başıma yıkılırdı, yaba tarak denilen tahta taraklar vardı, , annem biraz da sırada bekleyen kardeşlerime zaman ayırabilmek için aceleyle dolaşmış saçlarımı tararken yolup yoluşturur, bu yaşta uzun saçı neydecen diye söylenirdi.

Hamamın sahibi hatun, tüm altınlarını takınır güzel kokular sürünüp hamam kürsüsü denilen yüksekçe bir yerde otururdu. Hamama gelen kadınlar; yaptıkları kalbura bastı, maydanozlu kıymalı börek, yaprak sarma (asma yaprağına sarılmış iç) hamamcının torpiline göre kürsüsünün altına sokuştururlardı. Aman Aşov(Ayşe) hatun sürmeli gözünü sevem beni şeyle ferah bir küruna goyasın ısıcağa -dayanamıyım telesiyim(bunalıyorum).

Hamamcıda ‘'helbette Nadire bacı senin bohçan aha şo tahta başının sağ tarafında heç tasalanmayasın'' diye kurum kurum kurulurdu(Böbürlenmek anlamında).

Paklanma malzemelerinden Hacışakir sabunu mis gibi kokardı, saç yumuşatıcı olarak kil meşhurdu şimdilerde cilt bakımında kullanılan kil işte o zamanlardan gelmedir.

Hamam o yüksek kubbesiyle buharı yukarı çeker içerisi sağlıklı bir ortam olurdu getirilen yiyecekler göbek taşına dizilir gruplar halinde yenir güzel sohbetler edilirdi, En son abdestler alınır, çıkarken herkes birbiriyle salâvatlaşır Allah tekrarını nasip eylesin güle güle kirlenin denilirdi. Herkesin bıdır bıdır dudağı oynardı dua ediyorlarmış ne güzel bir adetmiş insan arınınca ruhuda arınıyor dualarla.

Eğer o günkü gelin hamamıysa bu hatırladıklarıma ek olarak, gelin olacak kızın arkadaşları maniler türküler söyleyerek geline eğlenceli bir şekilde banyosunu yaptırıp vedalaşırlardı.

İşte ben geçmişteki o güzel hamamları ve o adetleri bulamadım, bu güzel geleneği yaşatamadım ancak aşağıdaki şiirimde sizlere anlattığım şekilde tüm kadın okuyucuları bu gelin hamamına davet ediyorum, hoş geldiniz eğer hayalinizde canlandırabildiysem iyi bir ev sahipliği yapmışım demektir şimdiden teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
DİVRİĞİ I (BALA HAMAM)
BALA HAMAMIN NAZLI SÜLÜNÜ,,
SÖKMÜŞ BELİGİNİ SIRMA TELİNİ,
FİLDİŞİ TARAĞI, GÜMÜŞ NALİNİ,
ATLAS ÇADIRI DA, YERE SÜRÜNÜ
YEŞİL DİVRİGİNİN, TAZE GELİNİ

GANAVİÇE NAKIŞLI İPEK BOHÇASI,
GIRK GAT CEHİZLİ, VAR FERMANASI
YASSUR OLSUN ONA BÖYÜG ANASI
ATLAS ÇADIRIDA, YERE SÜRÜNÜ
YEŞİL DİVRİGİNİN, TAZE GELİNİ

BALA HAMAMIN, ALÇAK KURNASI
GETİRSİN GÖRÜMÜ, ACEM GINASI
SUTARASI ALTUN, ALTUNDUR TASI
ATLAS ÇADIRI DA, YERE SÜRÜNÜ,
YEŞİL DİVRİGİNİN, TAZE GELİNİ

BEKİR ÇAVUŞUN, BALA HAMAMI
SU ŞIKIRDIYOR, HER ŞADIRVANI,
ÇIKARIN KEREVETE GELİN HANIMI,,
ATLAS ÇADIRIDA YERE SÜRÜNÜ,
YEŞİL DİVRİGİNİN TAZE GELİNİ
Hülya ASLAN

Sözlük:
Sutara:Altın bilezik
Yassur olmak:Kurban olmak
Atlas Çadır:Divriği yöresinde gelinlere giydirilen mavi renkli ipek çarşaf.
Çadır:Çarşaf
Fermana:İpek veyahut kadife kumaş üzerine sırma ile işlenmiş kıymetli bayan kıyafeti
Bala:Yüksek

31 Mart 2016 7-8 dakika 5 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 8 yıl önce

    Hamam Kültürü ne güzel bir yer tutar bizim milli benliğimizin milli kültürümüzün içinde ayrı bir öneme sahiptir ve anlatılanlar kayda değer gerçekten. Tebrikler içtenlikle Hülya hanım...👍