Erkeğimdin...
Nadide hanım sabah erkenden uyanmış pencereden dışarıya bakmıştı öylesine.
Ne kadar uzun yıllarım, ne kadar güzel günlerim ve acılarım geçti bu evde diye düşündü.
İlk gelin olarak geldiği zaman geldi aklına. Arabadan inmeyince bir tane sağılı inek verdi kayınvalidem.
Kayınpederimde kapıdan girerken kuzuyu kesmişti kapının önünde. Kuzunun kanından sürmüştü alnımıza. Ne kadar çok severlerdi rahmetiler beni diye geçirdi içinden. Rahmet okudu kayın pederine ve kaynanasına. Neden benim gelin bizi sevmedi diye düşündü. Biricik torununu bir kere görmüştü. Çok özlemişti ama gelin hanım gelmezdi nadide hanımın fakirhanesine... Oğlu da unutmuştu artık ailesini.
Oysa ne zorluklarla büyütmüştü biricik oğlunu. Ve okutmuştu... Güya adam etmişti.
Annesinin babasının halini hatırını sormayan evlat adamdan sayılır mıydı?
Bu evin dili olsa anlatsaydı yaşadıklarımı arkamdan çocuklarıma torunlarıma diye mırıldandı yavaşça. Nadide hanım mutfağa geçti her zaman ki gibi çaydanlığın altını yaktı. Çay demleyecekti. Mutfaktaki tıkırtısıyla uyanan eşi Yusuf Bey seslendi.
-?'Nadide uyandın mı''?
Nadide hanım, erken uyandı bugün dedi içinden.
-?'uyandım bey geliyorum''dedi
Hemen işini bitirdi Yusuf beyin yanına gitti. Yattığı yerden kalkamayacak kadar hasta olan Yusuf Bey
-?'şu pencereyi aç da sabahın temiz havasını koklayayım son kez''dedi.
Nadide hanım dik, dik baktı Yusuf'un gözlerine
-?'Neden son kez olacakmış bey daha dur hele''Yavaşça pencereyi araladı.
Sabah, sabah hava serindi. Sonbahar havası olduğu belliydi. İnsanı az da olsa üşütüyordu.
Yusuf artık kendinden ümidi kesmişti. Son kez bakıyormuş gibi baktı yıllarca kahrını çeken kadınının yüzüne. Konuşmak istiyordu nadide hanımla.
-?'Nadide beni affet ben seni çok üzdüm geçmişte. Hak etmediğin halde seni dövdüm. Erkeklikten tasladım kendimi. Hatta aldattım seni başka kadınlarla.''
Nadide hanım hiç aldattığını düşünmediği Yusuf undan böyle konuşmalar beklemediği için şaşkındı. Yusuf Bey devam etti.
-?'sadece beni affettiğini duymak istiyorum yani hakkını helal eder misin.''?
Nadide hanım ne diyeceğini bilemedi... Boş, boş baktı Yusuf beyin yüzüne.
-?'ne diyebilirim Yusuf sana. Ben değil Allah affetsin seni.''
Nadide hanım dışından belli etmese de içinden çok üzülmüştü. Yutkundu gözlerinden yaş geldi. Ne kadar kötü duygudur aldatılmak. Hem de çok sevdiği birinden bunu açıkça duymak.
Yediği dayaklar, duyduğu sözler içini kanatsa da bu daha ağır gelmişti. El yarası geçer ama ya dil yarası! Keşke söylemeden ölseydin, duymaktan duymamak daha iyiydi bu saatten sonra diye içinden söylendi.
-?'Keşke ölseydim de duymasaydım'' dedi kendi kendine. Bir yandan da
-?'söylemeseydi nerden bilecektim''dedi. Aldattığı zaman duysaydım affedebilir miydim diye geçirdi içinden. Düşünmemeye çalıştı. Kahvaltıyı hazırladı. Yusuf beyi yedirdi kendi elleriyle. Yusuf Bey Nadide hanımın davranışları karşısında eriyordu gördükçe. Nadide hanımı aldattığı için, Nadide hanım affetse bile o kendini asla affetmeyecekti.
-'Nadide'ye bunu yapmamalıydım.'dedi Yusuf Bey.
Kahvaltı bitti. Nadide hanım yavaş, yavaş bulaşıklarını yıkadı. Aklı yerinde değildi. Bir oğlu vardı Nadide hanımın, arayıp sormayan ve gelip gitmeyen... Yılda bir kere gelir gider anasının babasının yanına. Hiç arayıp sormaz. Nadide hanım hayatını adadığı iki erkekten de erkenden havasını almıştı. Nadide hanım Yusuf beye hizmetini asla aksatmadan günlerini geçirmekteydi. Yusuf Bey son anlarındaydı. Sadece başında nadide hanım vardı ve kuran okumaktaydı. Gözlerini son kez açıp nadide hanıma baktı ve gözlerini bir daha açmamak üzere yumdu.
Varlığına alıştığı yıllarını verdiği biricik sevdiği adamın ölümü Nadide hanımı çok üzmüştü. Her ne kadar hakkını helal etmese de daha soğumayan vücudunu eliyle dokundu. Yüzünü sıvazladı. Ellerini tuttu... Gözlerinden yaşlar süzülürken
-?'sen benim ilk ve son ERKEĞİMDİN Yusuf'um ?'dedi...
Bir daha göremeyeceği Yusuf'unu son yolculuğuna oğluna haber vermedi ve kendisi nemli gözlerle uğurladı...
Sıdıka emek
15/05/2009