Eski Bir Numara
Polisiye öykü…
“Benden yararlı olmamı istiyorsun. Muhtaçlığımı gideren, giderirken de sevgisini yükleyen…oflamayan poflamayanlara yararlı olmamamı istiyorsun hatta bunun için beni zorluyorsun. Ortak noktalarımızdan çıkarak beni baskı altına almaya çalışıyorsun. Benim o sevdiğimiz şeye yapacağım katkılarla, sen o şeyi daha mı çok seveceksin?
Madem senin için o çok kıymetli idi, benim üzerimden hesap yapmadan, yapman gerekenleri yapsana. Ya da sen hiç sevme Muharrem…Ben severim hem de sevgi saflığında."
Ne okuyorsun?
Ethem Namık…
O kim?
Hayalimdeki ben.
Ha…
“Çok eski bir numara evlat, dedi. Ama her zaman işe yarar” şaşkın bakışlarından daha yeni kurtulmuş gence bu fırsatı vermek istemezcesine birkaç kez tekrarladı bunu kendinden emin tavrın ötesine geçerek. Bu tavrını her zaman hissettirirdi…
Kaliteye giden yolu kendi dışında arayanlar, hülyalarının tutsağı olurlar. İç ve dış düşünceler bütünlüğü oluşturur. Bütünlük de denge.
Ah, Sophie!…Hayalim. Senin posterini astıracağım şehrin en işlek yerine, yeminle.
“umduğum”
Lanet olasıca kaldır şu tezgahın üzerindeki çın çın öten çaydanlığın kapağını, deli ediyor beni. Her seferinde düşürmek zorunda mısın lanet olasıca kapağı. Çıkardığı ritmik ses beynimin içinde sonsuza kadar sürecekmiş gibi geliyor, bu da beni çıldırtıyor. Bir ömür nasıl geçer böyle…
“Sıradanlık.”
Cevriye… sana kaç kere söyledim giyme şu aptal paçavraları, herkes sana bakıyormuş gibi geliyor. Delirtme beni…Kıskanıyorum lan anlamıyor musun? Ah! Benim güzel yosmam.
“Gerçeğim.”
“Seri numarasını aldın mı?”
“Anlamadın neyin seri numarası?”
“Seri katilin?
“Dedim ya evlat, bu eski bir numaradır her zaman işe yarar, demesini bir kez daha tiksindirici bulmuştu moruk dedektifin. Güya espri yapmıştı manyak.”, “Ahmak, kendini çok zeki zannediyor ya, çözsün de bu olayı görelim bakalım…el mi yaman bey mi görelim.”
Sana tüccar zihniyeti ile yaklaşacaklar, kullanma talimatı ve son kullanım tarihi yaftası da yapıştıracaklar üzerine, sakın buna izin verme Cevriye. Saf kal benim için benimle. Gerçi ben çok bulaşıklıyım ama olsun…
Lan ben kaldırım orospusu muyum ki bana öyle yaklaşacaklar…İrinli düşüncelerini kendine sakla.
***
Elim ayağım tutmuyor, küçücük bir kapak senin zihnin için neden bu kadar önemli hale geliyor. Daha ne zamana kadar böyle yaşayacağım, bunlara nasıl katlanacağım bilmiyorum. İyilikler hiçbir zaman gelmeyecek mi?
“Duyularım ve algılarım…”
Basit günahlarım için affetmen için huzuruna geldim Tanrım! Şükür ve sabır arasına sıkışmış ruhumu kullananlara bile dargın ya da öfkeli değilim. Kaybettiğimi sandığım anda zaten kazanılmış bir şeyin olmadığını anladım. Şeytanın ve kötülüklerin sahibi olmana rağmen sana yalvarıyorum!
“İnancım…”
Saatlerdir bekliyorum şu lanet arabanın içerisinde. İzmaritler yere dökükmüş montumun her yeri kül olmuş. Kehribar kokusu zihnime işlemiş burnum başka koku almaz hale geliyor. Soğuk hamburger ve ayran artıkları her tarafıma bulaşmış. Lanet sokakta tek ışık yanan yeri gözlemekten gözlerin acıyor…Birazdan aksiyon var…bingo! En safı cebellezi. Öf ne çirkin bi tablo…
Basıldınız ulan!
“Bir daha Gerçeğim.”
Burnunu birkaç kez daha çekerek arabaya yöneldi. Her şeyi bir birine karışmış olan arka koltukta eşyaların içinde eliyle bir şeyler arıyordu?
“Ondan hiç kalmadı mı?”
“Ceset torbası mı?”
Bir an duraksadı yaşlı dedektif, sonra hafifçe başını geriye çevirerek genç adama baktı kendi kendine söylenerek. Ne tuhaf, hatta ne aptal bir genç, bunları hep böyle mi yetiştiriyorlar artık.
“Onu sormuyorum, geceden kalma hamburger var mı? Midem kazındı, reflüm tuttu galiba…”
“Ha…anladım. Kalmadı ama istersen benim yarımım vardı torpido kutusunda.”
Arka kapıdan öne yönelmişti çoktan, torpido kapağını açtı. Köftenin eriyen yağlarının yedek on dörtlü şarjörlerinin üzerindeki uzunca bir sümük gibi sıvanmasına aldırmadan, hamburgerin ısırıkla koparılmış, diş izlerine bakmaktan kendini alamadı.
Yakında birkaç aya kalmaz azı dişlerinde çürüme başlar bu çocuğun sonra proteze kadar gider bu vaka. Pislik leş gibi de kokuyor zaten. Yanıma verecek başka çaylak bulamadılar mı ya hu.
Katılaşmaya yüz tutmuş kırmızı sosları, ceset üzerindeki pıhtılaşan kanlara benzetti, soslardan köftenin tadını almaya çalışarak bir kez daha maktüle baktı.
“Dişlerine iyice baktın mı?”
“Üç çürüğü var ve oldukça fazla sigara içen biriymiş, sanırım çay kahve alışkanlığı da varmış.”
“Onu sormuyorum sana dedim. Bu günlerde diş hekimine gittin mi hiç?”
“Yok, hayır gitmedim…Neden sordun ki?”
“O zaman pek yakında gidersin. Onun için soruyorum, dişlerine iyice baktın mı ayna karşısında?”
“Bu da eski bir numara mı?”
“Hayır evlat gerçekleşecek olan bir gerçek, zihnin takılıp kalmasın aynı yerde yoksa takılıp kalan zihinler bozuk düşünmeye başlar sonra.”
“…”
“Sophie…”
“Anlamadım.”
“Maktülün bileğinin altındaki dövmede gizlenmiş bir yazı var, gördün mü onu?”
Yaşlı bunak yine ders vermeye başladı, hay Allah nasıl da atladım ben o detayı, diye zihninden geçirirken cevapladı.
“Hayır, fark etmedim yazıyı, oysa dövmeyi incelemiştim. Üşüyor musun?”
“Neden sordun evlat?”
“Zaman zaman dişlerini üşümüş gibi ritmik şekilde takırdatıyorsun.”
“Anladım evlat, peki maktülün kafasındaki ize iyice baktın mı?”
“Baktım son derece iyi inceledim, sert bir çisimle vurulmuş…gibi, yani.” “İşte bunu yapma moruk gözlerindeki alaycılık yüklü, küçümseme yüklü şu bakışlarını hiç sevmiyorum, yine ne yakaladın av köpeği. Iskaladığım şey ne…pislik herif, hadi yüzüme söylesene, hadi büyük bir keyif alsana bundan, buna izin veriyorum bak.”
“Köftesi de çok sinirliymiş kuzum, Nerden aldın hamburgerleri?”
“Malum ünlü marka…””Pislik bana istediği gibi hitap etmekle etki altına alabileceğini düşünüyor, olmalı.”
“Sence tek hamle mi bitirmiş işini?”
“Öyle görünüyor en fazla iki ya da üç…”
“Islatıcın da var mı evlat?”
“Beni iyice ahmak yerine koymaya başladı, torpido gözünde pekala biliyor hamburgerin yanında yarım kalan su da vardı, fark etmemesi imkansız bu moruğun. Yapma şunu!.. lütfen.”
Midesinde biriken gazı geğirerek ağız boşluğunda biriktirmişti, açtığı azından büyük gurultuyla çıkan gaza aldırmadan çiğnediği hamburgerin köftesini avunun içine boşalttı.
“Bak evlat görüyor musun… aynı noktaya defalarca vurulan yerde doku bozulması böyle olur..” dedi köftedeki izlere dikkat çekerek. “Anladın mı şimdi neden bu kadar dişimi çok takırdattığımı.”
Çoktan midesi bulanmıştı genç adamın, çıkarmaya başladığında kendisine uzatılan akşamdan kalmış yarım suya baktı. Bilerek yaptı bunu koca bunak, midemin daha fazlasını kaldıramayacağını çok iyi biliyordu. Şimdi geğirerek söyleyecek. “Evlat bu eski numaradır ama her zaman işe yarar.”diyecek büyük bir zevkle.
“İlk darbe çıplak kafaya sertçe vurulmuş, daha sonra havlu ya da ince bir minder kullanmış olmalı, yanıltmak için defalarca vurmuş ve profesyonel hep aynı açıyla…köfte gibi.”
“Yapma şunu lanet olası…geber emi pis moruk. Seni tanıdığım güne lanet olsun.”
“Yaşamı ne çok seviyoruz değil mi? Ama hep yardım dileniyoruz bu sevdiğimiz şey için. Sadece yaşam mı? Tanrı, anne, baba, sevgili, çoluk çocuk…
Ve içimizde hakim olan şeyler için yani neşe, öfke, alışkanlıklar, acılarımız bizi ele geçirmiş olan her şey yardım istememizi söylüyor. Çünkü bu yardımdan sevgi değil kendileri beslenecek.”
Ethem Namık’tan mı?
“Yok benden…”
“Hadi söyle, söyle lanet olası ağzını eğerek, eski bir numara evlat desene.”
“ Ofise dönelim, ama arabayı sen kullan bende bir tuhaflık var. Kendimi pekiyi hissetmiyorum.”
Yan koltuğa oturan yaşlı dedektifin giderek gözlerinin ağırlaştığını izliyordu. Düşüncelerini saklama gereği duymamaya başladı.
“ Biliyor musun sen lanet bok herifin tekisin…ama itiraf etmeliyim çok da zekisin bu cinayeti benim işlediğimi daha baştan anlamıştın değil mi pislik.” İniltiyle cevap vermeye çalışan dedektife baktı bir kez daha ağzını yansılayarak.
“Ne oldu konuşamıyor musun? Bu eski bir numara evlat ama her zaman işe yarar…mı diyeceksin.” Ağzından gelen köpüklerin çoğalmasını izlerken söylenmeye devam.
“Nasılmış ha…baldıran zehrinin tadı. Bu da eski bir numara bak işe yaradı. Geberiyorsun! Köfteden hiç mi şüphelenmedin yaşlı bunak, biraz daha çiğneseydin o iğrenç şeyi.”
Köprü altına çekilmiş bir sivil polis aracının içini ilk inceleyen amir çok üzgündü. Yıllarca birlikte çalıştıkları dedektifin ölümü onu derinden etkilemişti. Elinde tuttuğu kağıtta eski bir numaradır ama her zaman işe yarar yazıyordu. Yan koltuğun üzerinde iki de fotoğraf vardı, biri çaylak yıllarına ait diğeri son çektirdiği idi. Her iki fotoğrafa uzun uzun bakarken umarım çok kavga etmemişinizdir, diye söylendi kendi kendine polis şefi. İnceleme bitmişti…
Dedektif tüm delilleri tuttuğu raporun altına iliştirirken, kırmızı kalemle irice harflerle sonucu yazıyordu.
“Kendi işlediği cinayeti çözdükten sonra intihar etmiş.”