Evde Tek Başına-2
Nevzat Beyin işi zordu,
Hanımı beklemek...
Sahi ne kadar zor bir eylemdi bu beklemek işi, hiçbir kimsenin de hoşlanmadığı bir durumdu belki. Tatlı bir heyecanla tahkim edilmediyse ve bu eyleminizde yalnızsanız sabırdan başka çareniz yok.. Oldukça uzun sayılacak ve beklide kesin olmayan bir hafta.
Nevzat Bey derin bir off çekti...
Evin içinde kıyı köşe gezindi durdu. Yapılacak çok iş görünüyordu. Temizlikten mi başlamalı, etrafı mı düzeltmeli yoksa bu karışıklıkta kahvaltı mı yapmalıydı.
Hiç birini yapmadı, sadece lavabonun altındaki çöpü daha büyük bir poşete yerleştirerek ortalıktan topladığı çöp sayılacak ıvır zıvırları içine attı. Evden çıktı, yolunun üzerindeki konteynıra çöp poşetini atarak sokak boyu yoluna devam etti. Caddeye çıktı.
Hayat ne zordu, hep bir şeyleri koparırcasına alıyordu insandan. Verdikçe o ver daha da ver diyordu, Dalgın dalgın yürürken bir motosikletin hava alanından kalkış yapan bir uçağın gürültüsünü andıran sesi ile irkildi. Kasklı adam motosikletinin üzerine abanmış sanki bu cadde benim, bu şehir benim diyordu diğer insanlara.
Yürümeye devam etti. . Önünde yürüyen kalabalıkta birçoklarının kaldırımdan inerek yol kenarına park etmiş araçların yanından, aralarından dolaştığını, bazılarının ise durup kendi kendilerine söylendiğini fark etti. Bir anlam veremediği bu işi kendisi de yaptı. Bir adam tasmasına bağladığı ipin diğer ucunu eline dolamış çirkin bir buldog köpeğini bu tarafa doğru getiriyordu. Köpek sağa sola salpalar yapıyor, kaldırım taşlarını koklar gibi yaparken aniden hızlanıyor, gerginleşen tasma ipi adamın elinden kurtulacakmış gibi oluyordu.
Yürümeye devam ediyordu ama nereye gideceğine dair bir planı yoktu. Artık çevre de dikkatini çekmemeye başlamış sadece kaldırımdaki kalabalığın arasından kıvrak hareketlerle ilerleyerek sadece yürüyordu. İsminin telaffuz edildiği tanıdık gelen bir ses onu durdurdu.
Bu onun arada bir tavla oynadığı, eskiden kendi dükkanını çalıştıran emekli olduktan sonra da meslektaşlarının ihtiyaç duyduğu zamanlarda yarıcı olarak çalışan kendisinden yaşça büyük berber arkadaşıydı. Ona hep berber diyerek hitap ediyordu. Biraz ayaküstü sohbet ettiler birlikte yürüyerek bir pasaj içindeki sık gittikleri bir kahvehaneye girdiler. Oturdukları masalarına bir tavla hemen getirildi. Berbere seninle tavla oynamak istemiyorum oynarken sahtekarlık yapıp sinirlerimi bozuyorsun dedi. Ama berber pulları düzmüştü bile. Şimdi kıran kırana ama oldukça da tartışmalı oyuna giriştiler. Son oyun oynanıyordu sayılar eşitti.
Berber düşeş attı dışarıdaki üç pulunu içeri girdi bir pul aldı. Nevzat Bey zarı atınca biri yere düştü eğildi gözleriyle masanın altını yoklarken kendi kendine
doğrulunca berberin pullarını bir sayayım dedi. Öyle de yaptı... Tavla onbeş er pulla oynanır, birini alınca ondört pul kalır. Ama berberin tavla içinde onüç pulu vardı. Aç bakayım avucunu pulun biri noksan dedi. Gerçekten de düşündüğü gibi zarı ararken berber fazladan bir pul araklamıştı. Nevzat Bey tavlayı kapattı. Zaten oyundan hiç zevk almamış sinirleri iyice gerilmişti. Biraz gazetelere göz attıktan sonra oradan ayrıldı.
Biraz daha yürüdükten sonra eve dönmeye karar verdi. Yolu üzerindeki bir manavın tezgahında gördüğü iri taneli kara kirazdan bir kilogram tartdırdı. Biraz domates biraz biber derken beş poşetlik bir alışveriş yaptı. Fırından da taze ekmek alarak yola koyuldu. Tali bir caddenin bulvara birleştiği noktadan karşıya geçerken üç dört gençle karşılaştı. Ellerindeki dondurma külahlarından tadarak gelirken içlerinden dondurması olmayan biri bitter çukulatasını açmakla meşguldü. Kağıdını yere attı, Nevzat Beyin tam yanından geçerlerken adımlayacağı yere düştü. Hemen müdahale etti. Hey delikanlı bak beş metre ilerde yolunun üzerinde çöp kutusu var yere atmasan da oraya koysan daha iyi olmaz mıydı? Genç yoluna devam ederken başını geriye çevirdi ve boşta kalan elini aşağıdan yukarıya yarım daire yapacak şekilde sallayarak umursuzluğunu sergilemiş oldu.
Artık eve iyice yanaşmıştı. Biraz hava almak istediği çarşı gezintisi pek de iyi geçmemişti. Artık evle ilgili düşüncelerine daldı. Hanım bir gelseydi hayırlısıyla dedi içinden...