Evden Çıkmadan
Akşam üstüydü ,cırcır böcekleri öttüğüne göre yaz olmalıydı.
Hala güneş yaktığına göre saat altı falandı diye tahmin ediyorum. Ayağımda şort, spor ayakkabılar ormanda yürüyorum.
İlkbaharda ve sonbaharda yürümeyi tercih ettiğim Balçova teleferik ormanında neden yaz sıcağında ve tek başına yürüyorum ki ben. Patika boyunca yürümeye karar verdim.
Yoksa geri mi dönsem. Ama bu temiz hava çok güzel. Biraz daha yürüdüm. İlerideki ağacın gövdesi birbirine sarılmış iki insan figürünü andırıyor.
Şekilleri bir şeylere benzetmeyi severim. O ağacı yakından görmeliyim, yoksa geri mi dönsem?
Derken karşıma kocaman bir köpek çıkıyor. Gerisin geriye çığlık çığlığa inanılmaz bir hızla kaçıyorum. Nefes nefeseyim.
Durdum, geriye baktım. Köpek yok.
Bu kadar korkmayı kendime yediremiyorum. Tekrar o güzel ağaca doğru yürüyorum. Ama ya yine köpek çıkarsa, geri mi dönsem acaba. Keşke fotoğraf makinem yanımda olsaydı, resmini çekerdim güzel ağacın.
Yanımda hiç bir şey olmadığını fark ediyorum ne kimlik, ne cüzdan, ne çanta. Ormanda polis mi çevirecek. Yürümeliyim bu güzel doğada ve o ağacı yakından görmeli, gölgesinde oturmalıyım.
Ama köpek yine karşıma çıkıyor.
Aaa çok oldu bu köpek ama çok kızdım, çok sinirlendim öyle ki öfkem korkumu yendi. O ağacın altında oturmama hiç bir mahlukat engel olamayacak.
Yine nefes nefeseyim. Durdum, geriye baktım. Tahmin edersiniz ki köpek yok, kaybolmuş. Cırcır böcekleri benimle alay ediyor, ötün bakalım, ötün o ağacın altına da beklerim.
Her an köpek karşıma çıkacakmış gibi etrafıma tedirgin gözlerle bakınarak ağacıma doğru yürümeye devam ediyorum. Yine aniden karşımda. Kötü kötü bana bakıyor, bana doğru geliyor
Şimdi havlayacak kovalayacak. Çömeliyorum. Ben çömelince o da duruyor. Elime bir dal parçası alıp toprağı eşeliyorum.
Öyle meşgül görünüyorum ki gören o toprağın altından bir yerlerden çok önemli tarihi bir kazıntı çıkacak zannedebilir. Yan gözle köpeğe bakıyorum.Kıpırtısız beni izliyor. O sevimli dişleri de görünüyor tabi. Cici köpek diyorum içimden sevmiyorsun değil mi insanları, kimbilir ne zor bir yaşam geçirdin küçükken, ne tekmeler yedin kim bilir. Annen dövdü belki de baban. Kardeşlerinle de hiç geçinemezdin değil mi?
Aslında sen kötü değilsin kötü olmaya zorlanıyorsun haydi cici sevimli bir köpek ol bana havlama.
Havladı!!!! Hemde nasıl havlama kovalamadı ama bana çok kızgın, çok öfkeli havladı.
Ayy ne dedim de bu kadar kızdı bu hayvan bana.İyi ol dedim, cici ol dedim.
Kımıldamadım ona da bakmadım. Elimdeki dal parçası çok kullanılmaktan kırıldı yeni bir tane arıyorum.Tamam şu iyi bununla kazı araştırmama devam edebilirim.
Havlıyor hala ya..Çok kızdı onu değiştirmeye çalıştığım için. Beni de bir işlemden geçirmeye çalışsalar ben de kızardım. Havlamakta haklı..
Niye bana doğru yaklaşıyor bu köpek merak edilecek bir şey yok ki burada.Bu dal parçası tarihi kazım için çok yetersiz ama yardıma ihtiyacım yok.
Yanıma oturuyor beni izliyor. Sanırım toprağın altından yıkık bir kilisenin kalıntılarını değil ama bir kemik parçası bulacağımı düşünüyor. Sıkıldım. O ağacı düşünüyorum. O tarafa bakıyorum. Cırcırlarım da cırlamaya devam ediyor.
Köpeğe bakıyorum. Hala ondan korkuyorum ve hala sevmiyorum.O benim karanlıklarımın, korkularımın sembolü. O hayatım boyunca beni üzenlerin sembolü. Yoluma çıkmasından memnun değilim, yoluma ikide bir çıkmasından hoşlanmadım.
Ama varlığının ben de bir nedeni olduğunu biliyorum.Onunla yüzleşmem gerektiğini de biliyorum.Uzun uzun sohbet etmeliyiz.Bana anlatmalı, varlığının bende ki sebebini... Sevmediğimiz olaylardan insanlardan, korkularımızdan ne kaçarak, ne onlarla savaşarak, ne görmemiş gibi davranarak ne de değiştirmeye çalışarak kurtulabiliriz..
Cırcır böcekleri öterken ben ve sevgili köpek o güzel ağacın altında, dalların arasından görünen güneşin son ışıklarını izliyoruz.
Bir ses duyuyorum.
-Anne ne yemek var, karnım acıktı?
Mutfaktayım. Ocağın başında. Yemek yapıyorum.
-Cırcır böceği çorbası ve köpek kavurma...İster misin?
-Anneeee!!!!!
cok güzeldi 🙂🙂
Keşke üzüntülerimizin, yenilgilerimizin, acılarımızın vs. temsilcisi bir köpek olabilse; keşke, bazan sırtlan, bazan çakal, bazan da bir yılan olmasa. Ama sonuçta hepsiyle baş edebiliriz ya bu kadarla kalmıyor; ya yanıbaşındaki böğrünü dayadığın sinsi bir iblis se, olanca masum, hayra yoran yüreğini aniden hançerlemiş se; bir köpek nedir ki tatlı bir bakış, okşayış veya bir şeyleri paylaşış yeter ona. Hiç bir şeyden korkmuyorum ama iblise hizmet eden bazı, kalp diye göğsünde taş bulunduranlar ürkütür beni. _Yüreğiniz dört duvar arasında ne güzel bir gezintiye çıkmış; işte yoktan var etmek bunun gibi bi şey olsa gerek.Teşekkürler Nilgün.👍👍👍👍