Evli ve Tamam -1
Otuz Beş yaşlarında bu üç adam, Ufuk,Güngör ve Tarık Bey şakalaşarak çıktılar iş yerinden dışarı.Güngör yine tüm muzipliği ile kahkahalar savuruyor, arkadaşlarıyla ha bire dalga geçiyordu.Dün akşam okey partisinde Tarık ve Ufuk'u gerçek anlamda madara etmişlerdi.
--Bilmiyorsunuz oğlum.Bu işi bilmiyorsunuz. Bilek bu bilek... Ya bir olur iki olur.İnsan üç parti ardı ardına yenilir mi? 8-0, 9-0, 7-0... siz İsmail ile bizi yenmek için bir fırın ekmek yemeniz lazım.Ev sigara doldu be.ardından o bildik kahkahalarından birisini daha savurdu.Tam bu arada çalan telefonun sesi ile duraksadı bir an.Elini paltosunun cebine götürdü.Ciddi bir ifade yayıldı yüzüne.Açtı telefonu.Sesini kısarak ; 'Evet hayatım.Tamam hayatım.Yok yine uzadı bugün iş.Napim canım bende evde olmak istiyorum ama....' Ardından kapattı telefonu. Gülme sırası Ufuk ve Tarık Bey'de idi.Ufuk Atıldı;
--Oğlum sen var ya, şeytana pabucunu ters giydirirsin... bu arada iş yerinin otoparkına kadar gelmişlerdi.Güngör uzaktan kumandası açtı kapısını.İçeri girer girmez açtı klimayı.Evet hava gerçekten çok soğuktu.Usul usul yol almaya başladılar.Hafif bir yağmur atıştırıyor, dışarıda insanlar poyrazın insanın yüzünü yakan esintisi ile kendilerini bir an önce eve atmaya çalışıyorlardı.Bir süre sonra üç kafadar her zamanki mekanlarına gelmişlerdi.Bir süre sonra İsmail Bey de gelmiş kare tamamlanmıştı.Taşlar geldi, okey taşları karıştırılmaya başlandı.Yine Güngör'den dahice! Bir fikir daha gelmişti.
-- Kardeşim ben zaten sigara içmiyorum.Ev sigara doldu.Hani sigarasına oynayacağımıza gelin şunu 10luk yapalım.Ha sigarasına oynamışın, ha parasını almışsın.Diğer Üçünün de yüzü farklı şekiller aldı.Aslında normalde yaptıkları şeyin de kumar olduğunu hepisi biliyordu.Bu yüzleşmeydi belki.Ufuk ve İsmail Bey sakınca görmedi.En son ve gayri ihtiyari evet diyen Tarık olmuştu.
Bir saat kadar karıştırıp durdular okey taşlarını.Bir devirdiler, bir topladılar.10 liralar bir o cebe girdi.Bir bu cebe girdi.Tarık gayri ihtiyari elini cebine atıp telefonunu çıkardı.Baktı arayan yoktu hiç.Farklı bir ifade belirdi yüzünde.İsmail Bey atıldı;
--Hayrola Tarıkcığım... Üç oldu telefonunu çıkarıp bakıyorsun.Bir yerlerden telefon mu bekliyorsun.İnce işler mi anlayalım.Tarık ;
--Yok be oğlum.Ne ince işi, evli barklı adamız biz.İsmail ;
--Eee evli barklıyız diye ölmedik ya! Kart kahkahalar aldı götürdü ortalığı. Gece 11.00 civarı çıktılar.Güngör yine kazanmıştı.Pardüsülerinin önlerini iliklediler.Hava iyice soğumuştu.
--Oğlum yine zengin ettiniz beni ya, istifa edeceğim bu gidişle işten.Çalışıp da napim.Harçlığımı siz veriyorsunuz...İsmail Bey atıldı;
--Bende ne kar ne zarar.Sen Ufuk ile Tarık'a sor... Gülüştüler.Güngör devam etti ;
--Ya yiyemem ben sizin paranızı.Hadi gelin ikişer bira atalım.Dört arkadaş arabaya doğru giden adımlarını değiştirip, hemen karşıdaki birahaneye doğru yöneldiler.İkinci kata çıkıp bir masaya geçtiler.Biralar çerezler gelmişti. Koyu bir sohbete daldılar.Tarık Bey dinlemekle yetiniyordu çoğu kez yaptığı gibi.Bu gece sohbet farklı konulara kayıyordu hep.Hepsi de evli barklı olmalarına rağmen ve her birinin de çocukları olmasına rağmen, karı kız meseleleri, çapkınlık hikayeleri çok doğal heyecanlar gibi anlatılıyordu.Hele melek gibi bildikleri Ufuk Bey'in bu kadar çapkın olduğunu doğrusu kimse kestiremezdi. Anlaşmışlar gibi onbeşer dakika ara ile İsmail,Güngör ve Ufuk Bey'in telefonu çalmıştı.İsmail ve Ufuk Bey, meşgule almış, Güngör ise tüm kibarlığı ile eşine beyaz yalanlardan bir demek daha sunmuştu.Tarık Bey, hayır onun telefonu bugün hiç çalmamıştı.İkişer bira onları sarhoş etmemişti ama çakır keyif olmalarına yetmişti.Birahaneden çıktıklarında saat gecenin 1'i olmuştu.
Güngör'ün tüm ısrarına rağmen Tarık bu havada yürümeyi tercih etmişti.En az 5-6 kilometre vardı evle arası.
Usul usul yürümeye başladı.adımları eve yaklaştıkça içini bir sıkıntı kaplıyordu.Güzel kızı bitanesi Duygu çoktan uykuya dalmıştı zaten.Eee artık evin ne tadı vardı ki.Yine kavga yine tartışma.Ardı arkası gelmeyen sorular sorgular.yine her zamanki gibi küs, aynı yatağa girip sırtını birbirine dönerek yatacaklardı.Şu an hissettiği soğuktan daha soğuk geliyordu artık yatak odası. Erkenden evine gitseydi. Gitse ne olacaktı ki.İşkence uzayacaktı hepsi o.Durduk yerde mutlaka yine bir tartışma çıkacaktı mutlak.Sanki Tarık o evin kadını, erkeği de eşi idi.Sürekli bir güç mücadelesi, sürekli gergin bir ortam.En son annesini terminalden alırken 20 dakika kadar gecikmesi ne kadar da büyük mesele olmuştu.Oysa o kadar da anlatmıştı.İş yerinde işlerin yoğunluğundan biraz geç çıkmak zorunda kaldığını,üzerine yağışlı havada trafiğinde eklendiğini defalarca anlatmıştı.Ama hayır.Onun gözünde Tarık bunu kasıtlı yapmıştı.Kraliçe idi ya hanfendi, 20 dakika onu nasıl bekletebilirdi terminalde.Sonra kayınvalidesinin kendilerinde kaldığı o on beş gün.Cehennem gibi geçmişti.Aslında ne zararı vardı kadının.Yediği yemeği mi kıskanacaktı Tarık. Onun sorunu eşi ile idi.Tam on beş gün hayattan çekilmişti eşi.Annesinin yanında kendisine daha bir emrivaki tavırlar, Her gün akşam tüm mahalleyi doyuracak kadar alışveriş listeleri.Anne anne anne... Güldü kendi kendine.Oysa nişanlılıkta ne çok kavga ederdi anne kız.Hep söylerdi kendisine, bir an önce yapalım şu düğünü,artık bu evde bir an bile kalmak istemiyorum diye.
Üşüdüğünü hissetti.Ellerini cebine sokup , Pardösüsünün içine iyice bir gömüldü.Kaldırdı şöyle bir başını,Ipıssız bomboş sokaklar. Sıra sıra sokak lambaları,ıslak kaldırımlar.Gecenin bir yarısı, kendi ayak sesleri içinde bu yürüyüş garip bir huzur vermişti.Elini cebine attı sonra bir sigara çıkardı.Yaktı çakmağı ile.Aldı sigarasını avuçlarının içine.Parmaklarına vuran sigaranın ısısının güzelliğini hissetti.Yeniden daldı düşüncelere...
Oysa geçen ay, annesi ve babası... üç gün zor durabilmişlerdi yanlarında.Anne baba gitmeyin, kalın biraz, bakın burası sizin de eviniz diye ne kadar direttiyse hayır.Durduramamıştı.Onlar hiçbir şey söylememişti kendisine.Aman oğlumuzun huzuru bozulmasın, aman o eşi ile iyi olsun diye ya, gözlerinden anlamıştı, hissetmişti Tarık.Kendilerini birer sığıntı gibi hissettirmişti onlara eşi.Garipler torunlarını bile sevememişlerdi doyasıya.Hala Duygu'nun doğumunda yanlarında olamadıkları için onlara kin besliyordu.Kendi ailesinin getirdiği basit çar çaputu büyüttükçe büyütüyor, Tarık'ın ailesinin getirdiklerine mutlaka bir kusur buluyordu.
devam edecek..