eylül gibiydi

Eylül gibiydi.Akşam üzeri köy sığırları ve çobanları peş peşe dönüyorlardı evlerine.herkes kapılarında bekler,hayvanlarını karşılar ve evin köpeği de çocuğu da kapıda olurdu.
Hemen ,hemen her akşam böyle...ha birde leyleklerin dönüşü aynı akşamlara karışırdı.Ama onları bekleyen ve onlara kapı açan olmaz,onları aç bil aç bekleyen yalnız yavrularıydı .O çığlık, çığlık sevinçleri ,annelerinin ağız dolusu yiyeceklerine uzanışları...Tamda akşamın bitişine rastlardı
Çayırların bitimini ve derenin kuzeyini yol köye bağlıyordu.O nedenle akşam oldukça hareketlenir,birde toz toza karışırdı ortalık.Yıllardır gaz lambası kullanan halk, ilk defa elektirik ile buluşuyordu.Hatlar çekilmişti.Meraklı
konuşmalar hep aydınlanma ile ilgiydi.Gün geldi ve bizim eve de elektrik çekildi .Anahtarlarına boyum yetişmesede ben bir yolunu bulup uzanır,açıp kapardım.Çok güzel bir şey di,çok sevinmiştik.Ders çalışmakta kolaydı,sanki günlerde uzamıştı.Sokaklardan girmez olmuştu çoluk çoçuk.Tütün dizimleri,gündöndü çıkarma işleri,imece gibi olduğundan,bu işler hep gecelere bırakılıyordu.Şenlenmişti köyün sokakları.Geç saatlerine kadar saklambaç,hırsız polis oynayan çocukların sesleriyle. Sabah ve akşam ezanlarıda,mikrofonlarla
Daha bir yayılsada,bizim sabahımız,avludaki horozun,çatıdaki leyleklerin takırtılarıyla başlardı.akşamlarda sığırtmacın dönüşüyle ve yine leyleklerin o en coşkulu kavuşmaları en son turlarında olurdu ,yani anlardık.bu günlük bu kadardı.gün bitmiş demekti.her şey daha bir güzeldi aydınlık sokaklarında köyün...
O akşam beklenmedik bir şeyler oldu,önce bir patlama duyuldu ,aynı anda ışıkların sönmesiyle eski günlere dönüverdik.
Bağrışmalar,havlamalar bizim evin önünde oluyordu.koştum avluya, baktım dış kapıdan. Leylek çayırdan dönüşte takılmış cereyan tellerine,.Siyah beyaz kanatlarıyla çırpınıp duruyor duvarın dibinde ,yuvada bekleyen yavruları habersiz.Başında üç beş sokak köpeği,hani ürkmeseler parçalayacaklar...Onları taşla korkutmayı başarmıştım da,kahveden yaşlı genç meraklı bir grup üşüşüverdiler ya başına leyleğin...Olan asıl o an oldu.
_Yok ,artık bu yaşamaz.diyenler.
_Demek bumu çarpmış diyenler.
Birkaç kopmuş iri tüylerini bulanlar.Hiçbir zaman gözümden silinmediler.Leyleğin uzun tüyleri katran sürmek için pek elverişliydi.Kolayca şişenin dibine ve tekerlerinde deliklerine kadar yetişirdi. Yaşardı, yaşamazdı derken yarı canlı hayvanın uzun tüyleri tek ,tek yolunmuştu bile.Uzun sarı bacaklarını oynattığını hala görüyor gibiydimÜrkmüş ve kapı aralığından bakıyordum.El ayak kesildiğinde yolunmuş koca bir eti parçalayan sokak köpekleri boğuşuyorlardı...
Aydınlığın sevinci içimde öylece kaldı.
Nerede bir leylek görsem ışıklarım söner,karanlığa bürünürüm. ------------------------------------------------------------------------------

11 Ocak 2009 2-3 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 16 yıl önce

    Çocuk yüreğindeki acı hiç büyümeden masum kalıyor... Aydınlığı nasıl kararır insanın, mutluluğu nasıl bir anda dağılır kapkara olur... Anlamlandırılması zor, çelişik bir durumu tattım bu öyküde. Nerde bir leylek görsem bu öyküyü hatırlayacağım kesin...