Farag Samir -9

Para mutlu etmez ama parasızlık mutsuz eder.
Bir Vengoronya atasözü
Parasızlık mutsuz eder ama para mutlu etmez.
Bir Mayikan atasözü


Talut karşısında darmadağınık duran çelimsiz gençlere şöyle bir baktı. Şafak yeni sökün etmişti ve bu saatte uyanmaya pek alışık olmayan Mayikanlı gençler esneye esneye eğitim alanında beklemekteydiler. İşi zordu doğrusu. Daha önce hiç böyle bir gruba eğitim vermemişti. Karşısındaki gençler alışkın olduğu asker tipinden çok uzaktılar. En uzunu Faragalon ordusunda yemekhane görevi verilen askerlerden daha kısaydı. Aralarında gezindi, bir ikisinin pazılarına, ayaklarına, kanatlarına şöyle bir dokundu. Güçten eser yoktu. Bu görevi kabul ettiğine bin pişmandı ama bir kere prense söz vermişti. Bu iş yapılabilecek en üst seviyede yapılacaktı.

Kendisi ise her şeyiyle hazırdı. Yeşil asker pantolonu, gri asker gömleği ve gömlek üzerinde yine yeşil asker yeleği gayet şık duruyordu. Doğrusu Faragalonda bile ancak bu kadarı yapılabilirdi. Bu yüzden terziye gidip özellikle teşekkür etmişti. Çok uğraşmıştı zavallı adam. Kendisine dev cüsseli biri için hazırlanacak denmişti denmesine ama bu kadar dev olduğunu tahmin edememişti. İki elbisesi patlayınca bizzat hastanın yanına gelip ölçüleri almış, ancak öyle hazırlayabilmişti.

Talut Mayikanlı gençlere baktı. Ellerini açtı, geriye doğru eğimli bir şekilde uçtu, kendisine meraklı gözlerle bakan gençlere her birinin yüzünü görecek şekilde biraz yukarıdan baktı. Birden gürledi
'Asker, onarlı sıra yap.'

Mayikanlı gençler birden uyandılar. Telaşlı bir şekilde on kişiden oluşan sıralar yapmaya başladılar. Epey uzun bir zaman alan bu yerleşme girişimini havada asılı pozisyonda izleyen Talut hayretler içerisindeydi. Kesinlikle düzgün olmayan dizilim tamamlandıktan sonra yerlerinde hazır ol vaziyetinde duran gençlere
'Bitti mi?' diye bağırdı.
Gençler şöyle bir sağına soluna bakındılar. Evet, bitmişti, her sırada on kişi vardı. Tekrar yukarıda asılı bekleyen komutana bakmaya ve neyin yanlış olduğunu söylemesini beklemeye başladılar. Talut
'Kanat çırp.' diye emir verince durum ortaya çıktı. Birbirlerine çok yakın duran gençlerin çoğu kanatlarını açamadı, bir kez çırpabilenlerin kanatları da bir başkasına çarptı. Faragalonda bayramlarda gösteri yapan çocukların bile bildiği bu gerçeği bilmeyen bir grupla karşı karşıyaydı özel kuvvetlerden sorumlu binbaşı Talut. Aşağı indi. En ön sırayı kanat mesafesinde ip gibi yerleştirdikten sonra ikinci sıraya geçti. İlk genci elinden tuttu ve gruba seslendi.

'Bakın şu şekil yapıyoruz. Önce önümüzdekinin ve iki yanımızdakinin rahat kanat çırpabileceği bir konuma geliyoruz.'
Genci, önündekini ve iki yanındakini istediği yere getirdikten sonra tekrar ilk gencin yanına geldi ve elleriyle gencin duruşunu ayarladı.
'Omuzlar dik, ayaklar çok az açık, kollar yanda, baş dimdik karşıya bakacak şekilde olacak. Ayrıca öndeki arkadaşına dik baktığınızda arkadaşınızın kanatları arasından ensesini görebileceksiniz.'
Gençler deneni kısa sürede yerine getirdiler. Talut bir sıraya girmenin kendisine bu kadar gurur vereceğini asla tahmin etmezdi. Ama şu an gerçekten gururluydu, dayanamadı, geriye eğimli bir uçuş yaptıktan sonra
'İşte tam bu şekilde kartallarım. Eğitim boyunca hep bu şekilde duracaksınız.'
Bu cümle üzerine aşağıdan ufak tefek Mayikanca homurdanmalar gelmeye başlayınca dediklerinden hiçbir şey anlamadığı halde diyebilecekleri şeyi çok iyi tahmin eden Talut anında duruma el koydu
'Konuşmak yok, asker yorulmaz, uyumaz, komutanından emir almadan konuşmaz.'
Bu sert yüz ve sert ifade genç askerleri kendine getirdi. Talut tekrar yere kondu. Artık eğitime geçebilirdi
'İlk dersimiz havada akrobasi. Şimdi beni iyi takip edin, sonra hepinizden bu yapacağım hareketin aynısını yapmanızı isteyeceğim. Şu anda ayağımı bastığım yere dikkat edin.'

Talut gözlerini yukarı dikti, hızlı bir şekilde yükselmeye başladı. Neredeyse dimdik uçuyordu. Bir miktar yükseldikten sonra yukarı doğru beş parente attı, sonra aniden aşağı döndü ve burgulu bir şekilde pike inişe geçti. İnerken kendi ekseni etrafında çok hızlı dönüyordu. Yere o kadar yaklaşmıştı ki gençler çarpacak zannetti. Tam bu anda yarım bir salto attı ve serisini tamamladı. Ağzı açık kendisine bakan gençlere seslendi:
'Görüyorsunuz değil mi uçuş ayağıma ne kadar yakınım. Belki bilmeyenleriniz vardır. Uçuş ayağı uçuşa ilk başladığınız nokta demek. Terminolojiyi de yavaş yavaş öğreneceğiz. Şimdi az önce yaptığım hareketleri tekrar edelim, pike yükseliş, beş tam parende, sonra burgulu pike iniş ve yarım salto ile konuş. Şimdi daha iyi anlamanız için aynı hareketi bir kez daha yapacağım.'

Talut aynı hareketi tekrarladı. Pike yükseliş, beş tam parende, burgulu pike iniş, yarım salto ile konuş.

Mayikanlı gençler tam bir şok içindeydi. Şafaktan beri yaşanan basit şeyler karşısında şaşkındılar ama bu son akrobasi olayı tam anlamıyla küçük dillerini yutturacak cinstendi. Arka sıralardan komutanın ikinci uçuşuna hayret ve hayranlık karışımı bir duyguyla bakan bir Mayikanlı yanında tamamen aynı duygular içinde olan biteni seyreden arkadaşına Mayikanca:
'Biz o gece prensi bunların elinden nasıl kaçırdık?' diye sorunca
Diğeri cevap verdi
' Çok kalabalıktık, onlar da sakat bir prensi korumak zorundaydılar.'
Bir üçüncü genç daha konuşmaya dahil oldu
'İman gücü kardeşim, iman gücü. Başka hiçbir şey bu olayı açıklayamaz.'
Dördüncü bir genç noktayı koydu
'Valla ne yalan söyleyeyim. Ben daha önce bunu yapan bir Faragalon askeri görseydim o gece saldırmazdım.'
O sırada konmuş olan Talut konuşan gruba döndü. Az önce hayretle bakan gözler bir anda korkuyla bakan gözlere dönüştü. Talut'un bakışları en son konuşana kilitlendi.
'Sen, konuşan. Gel bakayım. Benim yaptığımı aynen yap.'
Genç yutkundu.
'Kim, ben mi?'
Talut'un acelesi vardı
'Evet sen, hadi biraz çabuk ol. Daha yapacağımız çok şey var.'
Gencin ise hiç acelesi yoktu. Bu gidişin kıyamete kadar uzamasına razıydı. Ağır adımlarla Talut'un yanına geldi. Talut genci omuzlarından sıkıca bir kavradı
'Şimdi bu genç kartal bize hareketi tekrarlayacak.' diye bağırdı ve genci uyardı
'Yalnız daha önce bu hareketi yapmadıysan son yarım saltoya biraz yukarıdan başla. Yoksa çok kötü sonuçlar olabilir.'

Genç de olabilecek sonuç konusunda gayet bilinçliydi. Daha önce böyle bir hareket yapmamıştı. Hatta daha önce bir parente atmamış, bir kez kendi etrafında dönmemiş, bir kez olsun pike inişe cesaret etmemişti. Arkadaşlarına son bir kez baktı. Bu bakışlar 'Hakkınızı helal edin.' anlamına geliyordu. Uçuşa başladı. Başlamasıyla beraber komutanın sesini duydu
'Dik uçacaksın dik.'
Aldırış etmedi. Onun daha önemli bir sorunu vardı. Birinci parenteye niyetlendi, atabildi mi, atamadı mı bilemiyordu ama başı fena halde dönmüştü. Dengesizce kanat çırpıyor, bazen arkadaşlarını, bazen gökyüzünü, bazen de çarpmak üzere olduğu ağacın gövdesini görüyordu. Sonra kendini komutan Talut'un kucağında buldu. Komutanın şaşkın bakışlarından nasıl bir ruh hali içinde olduğu belliydi.
Gerçekten Talut son derece şaşkındı. Gökyüzüne gönderdiği gencin daha ilk taklada yalpalamasına bir anlam verememişti. Genci emin bir şekilde yere indirdikten sonra diğerlerine seslendi.
'Aranızda gönüllü var mı?'
Yoktu haliyle. Talut devam etti
'Tamam, inişi boş verin. Dik yükselip beş parente atabilecek var mı?'
Yoktu. Talut
'Peki üç takla?' diye sordu.
Yine yoktu.
'Peki bir takla, sadece bir takla?'
Bu sefer on on beş gönüllü çıktı. Beş tanesinden yapmalarını istedi. İdeal olmasa da idare ederlerdi. Talut gerçekten çok zor bir durumla karşı karşıyaydı. Bunlar nasıl bir çocukluk yaşamışlardı. Merakını gidermenin tek yolu vardı, sormak. Öyle de yaptı, gruba yöneldi ve sordu
'Gençler kusura bakmayın ama siz hiç çocukluğunuzda bayram filan kutlamadınız mı? Öndeki asker, evet sen. Sen cevap ver.'
'Kutladık.'
Talut cevabı verirken takınılan laubali tavırdan hiç hoşlanmamıştı.
'Asker ellerini yana koy, hazır ol vaziyette bağırarak cevap ver ve sonuna da bir 'Komutanım.' ekle. '
Genç deneni yaptı
'Kutladık komutanım.'
'Peki bu kutlamalarda size hiç akrobasi hareketleri yaptırılmadı mı?'
'Hayır komutanım.'
'Peki size takla atma, burgu, pike iniş öğretilmedi mi?'
'Hayır komutanım.'
'Peki size ne öğretildi?'
'Tahtadan ev yapma komutanım. Bu konuda iyiyizdir komutanım.'
Durum anlaşılmıştı. Talut en baştan başlayacaktı. Şöyle bir hafızasını yokladı. Çocukken ona ilk olarak ne öğretilmişti. Uçuşlardı galiba. Evet evet elbette uçuşlar. Önce uçuş egzersizleri yapılmalıydı. Gençlere döndü
'Peki peki, o halde baştan başlıyoruz. Beni dikkatli bir şekilde dinliyorsunuz. İlk konumuz uçuşlar: Dört çeşit uçuş var? Hep birlikte cevap veriyoruz. Kaç çeşitmiş?'
'Dört çeşit.'
Talut bir kez daha uyardı
'Dört çeşit ne.'
'Dört çeşit komutanım.'
'Gür bir sesle.'
Gençler vadiyi inletircesine bağırdılar
'Dört çeşit komutanım.'
'Düz uçuş, dik uçuş, geri eğimli uçuş, ileri eğimli uçuş. Tekrar ediyorum düz uçuş, dik uçuş, geri eğimli uçuş, ileri eğimli uçuş. Şimdi siz söyleyin.'
'Düz uçuş, dik uçuş, geri eğimli uçuş, ileri eğimli uçuş komutanım.'
'Önce ileri eğimli uçuştan başlayalım. En kolayı budur. Normal havalanırken nasıl havalanıyorsanız öyle. Gösteriyorum.'
Talut kanat çırptı ileri doğru havalanmaya başladı. Birkaç metre yükseldikten sonra aşağıdaki askerlere seslendi.
'Gördüğünüz gibi yükselirken aynı zamanda ilerliyorum. Bu uçuşa ileri eğimli uçuş diyoruz. Aslında bu uçuşun da çeşitleri var. Az eğimli ileri uçuş, orta eğimli ileri uçuş ve çok eğimli ileri uçuş. Bunları da ileride öğreneceğiz. Şimdilik sadece şunu bilin eğim arttıkça daha çok yükselir, daha az ilerlersiniz.'

Talut tekrar yere indi. Gençleri bir konuda uyardı
'Yalnız unutmadan şunu söyleyeyim. Hangi uçuş türü olursa olsun en önemli konu enerjiyi verimli kullanma olacak. Yapacağımız işi en az kanat çırpışıyla yapacağız. Kanatlarımız güçlü olacak ama güçlü kanat çırpışı gerekmediği sürece kanatlarımızı yormayacağız.'

Talut birkaç genci çağırarak uçurdu. Yanlışlarını düzeltti. Sonra herkesin uçmasını istedi. Gençler bu uçuşu kolayca yerine getirdi. Sonra aynı uçuşu birlikte senkronize bir şekilde yapmalarını istedi. Bu biraz zaman alsa da başarıyla yerine getirildi. Yeterince egzersiz yaptıklarına kanaat getirdikten sonra diğer uçuş çeşitlerine geçti. Bu sayede gençler geri eğimli uçuşta yükselirken geriye gittiklerini, dik uçuşta dimdik yükseldiklerini, düz uçuşun iki çeşidinin olduğunu, havada uçarken en önemli şeyin kanatları en az çırparak uçmak olduğunu, önlerine engellerin çıkabileceği örneğin ormanlık bir arazide en önemli şeyin rakipten daha hızlı uçmak olduğunu öğrendiler. Haliyle en çok orman içindeki uçuşta zorlandılar. Yalnız en çok da bu uçuşta istekliydiler. Birbirine yakın iki ağaç arasından kanatları yere dik hale getirip hızla geçmeyi başaranlar günün kahramanı oldular.

Talut gençlerin devamlı yaşadıkları orman ortamında uçuşta bile eksik olmaları konusunda şaşkındı elbet ama çok kısa zamanda yol almaları bir nebze olsun teselli etti. Bilgisiz ama yetenekli bir grupla karşı karşıyaydı. Ufak cüsseli olmanın da avantajları vardı. Daha seri hareket edebiliyorlardı. Akşama doğru o günkü çalışmayı sonlandırdı. Neredeyse hiç ara vermemişlerdi ve epey yol almışlardı ama bireysel uçuş konusunda bir iki gün daha çalışmaları gerekecekti.
Eğitimden sonra Sayra'nın prens için hazırladığı eve giden Talut prensi her zamanki gibi bitki çayını içerken buldu. Karşısında dik durdu, başını hafif öne eğerek saygıyla selamladı. Destur alınca prensin karşısına oturdu. Samir gülümsüyordu
'Ee komutanım, bir ayda bitebilecek mi eğitim?'
Samir cevabı biliyor gibiydi. Talut başını olumsuz anlamda salladı
'Bir ayda bitmez. Ancak altı ayda prensim.'
'Beklediğin gibi çıkmadı galiba.'
'Maalesef.'
Talut aslında bugün çok önemli bir şeyin farkına varmıştı
'Bunların çocuklukları eğitimsiz geçmiş.'
Samir gülümsedi
'Sen de merasim grubu yetiştirmeye karar verdin, öyle mi?'
'Aynen öyle.'
'Yalnız komutanım bir görevin daha olacak.'
'Emredersiniz prensim.'
Samir çaydan bir yudum daha aldı.
'Bu altı ayda beni de eğiteceksin. Eğitimim yaralarımdan dolayı yarım kalmıştı bilirsin.'
Bu emir Talut'un çok hoşuna gitti
'Emredesiniz prensim. Büyük bir zevkle.'
Çayını içen Talut gençlerin kendisi için yaptıkları eve geçti. Gerçekten de ağaç ev yapma konusunda çok iyiydiler Mayikanlı gençler. Eve girerken ormana şöyle bir baktı. Daha epey bir müddet burada kalacaktı anlaşılan. Fena da olmazdı hani.


Devam edecek...

10 Ekim 2014 12-13 dakika 68 öyküsü var.
Yorumlar