Garfield / Bir Aşk Kedisi
Geçtiğimiz bayramın son gününde, ablam ve ailesiyle birlikte alışverişe çıkmıştık. Enişte aracını, Sanayi mahallesini Emniyetevler'e bağlayan ara sokaklardan birine park etmişti. Araca binmek üzere yürürken yeğenlerim 'Teyze, teyze!' diye bağırınca yanlarına gittim. Orada bir kediyi fark etmişlerdi ve benim de onu görmemi istiyorlardı. Mat sarı renkte, kocaman ve bal rengi gözleriyle huysuzca etrafa bakan, tombul, pofidik patileri olan ilginç ve sevimli bir kediydi. Onu görür görmez aşık oldum ve pek hoşnut görünmese de onu zorla öptüm. İlgiden hoşlanmadığı açıkça görülen kedi, avını kapmak üzere pusuya yatmış bir hal aldı ve bir iki adım ileri kaçtı. Onu tekrar yakalayıp sevmeye başladım. Ünlü çizgi film karakteri Garfield'a olan benzerliği inanılmazdı. Arabaya binmek üzere çağırıldık. Ben heyecanla kedinin Garfield'a olan benzerliğinden ve şirinliğinden bahsediyordum. Ablamsa pek oralı değildi. Kendisi de kedi besleyen enişte, 'İyi alın onu bari' deyince, yeğenler heyecanla 'Eveeet alalım!' diye bağrışmaya başladılar. Hayvan besleme fikrinden hiç hoşlanmayan ablam tepki gösterse de, Garfield'ı alıp bagaja koyduk ve ablamların evine götürdük.
Orada bahçeler vardı ve evin etrafı kedi doluydu. Bu kediler aynı aileden geliyordu ve bir nevi koloni şeklindeydiler. Anne kedi ve 3 kuşak çocuklarından oluşan bu aile, etrafa diğer kedileri yaklaştırmamakta ve 'Buranın efendisi benim' dercesine heybetli heybetli evin etrafında gezinmekteydiler. Haliyle Garfield'ı kabullenmeleri bir hayli zaman aldı. Önceleri sürekli ona saldırıyor ve yemeğini önünden alıyorlardı. Bir süre Garfield evin önüne pek yaklaşamadı ve uzaklarda tek başına takıldı. Elit bir kedi olan Garfield yemek için kavga etmeyecek denli gururluydu ve diğer kediler gibi her önüne konulanı yememekteydi. Derken Garfield epeyce kilo verdi. O dönemler birkaç haftalığına ablamın evinde kalıyordum. Varlığımdan cesaret bulmuş olacak ki Garfield mutfak penceresini kendine mesken belledi. Garfield'a her saldırışlarında benim ve yeğenlerimin gazabına uğrayan diğer kediler de bir süre sonra Garfield'ı benimsemek zorunda kaldılar. Öyle ki elimde her yemek gördüklerinde etrafıma toplanan bu kediler, bir süre sonra benim sadece Garfield'ı beslediğimi anlayıp yanıma yaklaşmaz oldular. Ailesiyle otorite problemi yaşayan ve kedi nüfusu fazlaca arttığı için eşi ve çocukları uzak bir semte götürülen Bulut isimli kedi, Garfield'a en başından beri arkadaşça yaklaşmaktaydı. Ancak umursamaz kedi Garfield, zamanının tümünü uyuyarak ve yemek yiyerek geçirdiğinden, Bulut'un yakınlaşma çabaları daime sonuçsuz kalmaktaydı. Buna rağmen Bulut arkadaşça tavrını sürdürdü. Varlığımdan yüz bulan Garfield mutfak penceresinden, nadiren kapıdan, girerek evin bir bireyiymişçsine kendinden emin ve aynı zamanda huysuz adımlarıyla etrafta gezinirdi. Ona yemek verdiğimi bildiğinden yalnızca bana miyavlardı. İlgiyi ve yakın teması hiç sevmeyen Garfield, bazen çocukların yoğun sevgi gösterilerden sıkılarak, evin az aşağısındaki kurumuş ırmağa kaçardı. Bir defasında onu etrafta göremeyince yeğenim aşağı doğru gittiğini söylemişti. Sonra onu kurumuş ırmakta miskin ve huysuz bir o kadar da şirin bir şekilde otururken bulmuştum.
O gün Garfield ilk kez diğer kedilerle birlikte yemek yedi. Artık onu kanıksamışlardı ve önünden yemeğini almıyorlardı. Buna rağmen Garfield, içgüdüsel olarak mı bilemiyorum, yemeğini az öteye götürüp yemeyi tercih ediyordu. Kedilerle ilgili epey bilgisi bulunan ve kendisi de pek çok kedi beslemiş olan bir tanıdığım Garfield'ın resmini gördüğünde onun kırma bir İran kedisi olduğunu, bu kedilerin kalabalığı ve ilgiyi sevmediklerini ve sahiplerine bile pek yanaşmadıklarını söylemişti. Yine o gece bir ilk yaşandı ve Garfield, bilgisayar başında oturuyorken yanıma kadar gelip bana miyavlamıştı. Normalde aramızda en az bir iki metrelik bir mesafe bırakırdı. Anlaşılan Garfield hem diğer kedilere hem de bana alışmaya başlamıştı. Onu birkaç kez öptüm, yine huysuzca boynunu ötelere çevirdi ama bunu yaparken daha da şirin görünüyordu. Ona yemesi için bir şeyler verdim. Oldukça seçici bir kedi olduğundan çoğunlukla kendi payıma düşen balık ve tavukları yemesi için ona veriyordum. Hanımefendi yağlı ve lezzetli olmadığı sürece peynir bile yemiyordu.
O gece enişte işten yorgun ve gergin dönmüş olacak ki Garfield'ı kovaladı. Gururlu kedi Garfield o gece kayıplara karıştı. Ya birileri onu alıp götürmüştü ya da o buraları terk etmişti. Aklımdan bir sürü senaryo geçti tabii. Belki de Garfield onu ilk bulduğum yere dönmüştü. Belki de benden önce bir sahibi vardı ve o bir ev kedisiydi. Muhtemelen sahibine kızıp evden çıktığında onu ben bulmuş buralara getirmiştim. Ya da bir gün evin önünden geçerken arabayı durdurup Garfield'a övgüler yağdıran o çirkin kadın onu çalmıştı. Her nasıl olduysa Garfield o gece gitti ve geri dönmedi.
Şimdi safran sarısı huysuz ve şirin kedim bilmediğim bir yerlerde bilmediğim insanların yanında. Gitti gideli içimde bir huzursuzluk var doğrusu. Ne zaman sokakta sarı renkli bir kedi görsem heyecanla inceleyip belki Garfield'dır diyorum. Dünya küçüktür deyip dururlar ama şu ana dek hiç, bir gün bir yerlerde rastgele karşılaşmayı ümid ettiğim kimseyle karşılaşmış değilim. Garfield da bunlardan biri oldu işte...