Geç Kaldın Onbaşım (Yörük Veli)
12 Eylül ün sancılı,sokağa çıkma yasağı uygulandığı günlerinde,
İstanbul sokaklarında sabahlara dek,480 gün,5760 saat devriye
gezmiştik.Kartal,Pendik,Gülsuyu,Samandıra,Dolayoba,Kaynarca
Sultanbeyli,Yakaca,Kurtköy sokaklarını karış,karış gezmiş,santim
santim ölçmüştük adeta...Bombalı pankart indirmiş,hırsız kovalamış
sigara-içki kaçakçıları yakalamıştık.Zaman,zaman ölümün soğuk
nefesini ensemizde hissetmiş,serseri kurşunlarına hedef olmuştuk.
Yörük Veli,az konuşmayı seven,belki de koşuşacak fazla bir şeyi
olmayan,daha on beşinde evlendirilmiş,üç çocuklu,özü sözü bir,saf
katkısız bir Anadolu çocuğuydu.Gönlü zengindi,fazla büyük düşleri
yoktu.Gece,gündüz askerliğini bitirip,köyüne,dağlara dönme düşü
kuruyordu.
-Bitmez onbaşım bitmez bizim bu askerliğimiz.Sıktı,boğdu,öldürecek
beni bu şehir.Gözümde tütüyor toroslar.Anamı,babamı,çocukları
keçileri özledim.Ah anasını satayım şimdi dağlarda,doğayla baş başa
olmak vardı.Şaşıyorum bu insanlara bu şehirde nasıl yaşıyorlar,nasıl
mutlu oluyorlar.Bu şehirde yaşamak resmen işkence...Canlı,canlı me
zara girmek gibi bir şey...
Aklı,fikri köyünde dağlarındaydı yörük Veli'nin...Şehri ilk defa
askere gelirken görmüş,siyah kara lastik ayakkabıdan başka ayakkabı
giymemiş,sinema,tiyatro ile tanışmamış,ilk okul üçüncü sınıftan ayrılmış
okumayı zar,zor becerebilen birinin ne gibi düşleri olabilirdi ki ?
Onun bitmez dediği askerliğimiz bitmiş ve gözyaşları içerisinde
ayrılmıştık.
Yıllar yılları kovaladı,her bayramlarda,yılbaşlarında ona göndermiş
olduğum onlarca mektup ve kart hep yanıtsız kalmıştı.Köylerinde tele
fon yoktu ki,arayıp halini sorayım? Yapacağım tek şey ona mektup
göndermekti,bende onu yapıyordum.
Tam 25 yıl sonra ondan bir mektup aldım.Mektubu aldığımda oldukça
sevinmiştim amma okuyunca keşke böyle bir mektup almasaydım
diye kendi kendime söylenmiştim...
-Onbaşım...Bilmem beni hatırlayabilecek misin benim ben Yörük Veli.
Asker arkadaşın yörük Veli...Biliyorum eşeklik ettim,senin mektupla
na,kartlarına cevap yazamadım amma bizim köyde postane yok be onbaşım
Kağıdı,kalemi bile bulmak mesele...Sana bu mektubu hastaneden,ilçeden
ANAMUR dan yazıyorum.Hastayım dostum çok hastayım.Seni son bir kez
göreyim dedim.Bu kanser beni yedi bitirdi,eritti onbaşım...Mümkünse he-
men çabuk yanıma gel.Geç kalma onbaşım.Seni dünya gözüyle son bir kez
göreyim...
Bozuk Türkçe si ile yazdığı mektubu kısmen böyleydi.Elimde mektupla
kalakaldım.Gözlerim uzaklara dalıp gitti.Anılar gözlerimde daha dün gibi
canlanmaya başladı....Düğünler ve ölümler o denli çoğalmıştı ki,15 gün
Yörük Velinin köyüne gidemedim.
Tam 15 gün sonra 12 saatlik otobüs,bir saatlik yayan yorucu bir yolculuk
tan sonra köyüne ulaşabildim.Köyde ilk rastladığım bir köylüye,
-Yürük Velinin evi neresi hemşerim...dedim.
Köylü bir müddet şaşkın gözlerle,yorgun suratıma baktıktan sonra,
-Hangi Yörük veli hemşerim.Bizim köyde üç tane Yörük Veli vardı.
vardı...İşte bu kelime yüreğime cızz diye düştü.Kardeşim,Asker
arkadaşım yörük Veli yoksa ölmüş müydü?
-Dervişlerin yörük Veli hemşerim. Hani hastanede yatanı...
Diyebildim...Adam bir müddet gözleriyle beni süzdükten sonra,
-Geç kaldın hemşerim...Dervişlerin yörük veli geçen hafta öldü.
Başın sağ olsun...
Yetişememiştim yörük Veli'yi görmeye yetişememiştim.Geç
kalmıştım.Köyün mezarlığına gittim.Bildiğim bütün duaları onun için oku
dum...Mezarlıktan ayrılıyordum ki,arkamdan bir ses işittim,
-Geç kaldın onbaşım geç kaldın.Oysa seni görmeyi ne kadarda çok
istiyordum.Hakkının helal et...
Duyduklarıma,kulaklarıma inanamadım...Dönüp arkama baktım,kim
seçikler yoktu.Tekrar mezarın başına varıp bir,iki saat daha kaldım.Yine
bildiğim bütün duaları tekrar,tekrar okudum,
-Affet beni Veli affet dostum.Bu sefer eşeklik bende oldu,geç kaldım
Gelemedim...
Mezarlıktan gözlerim yaşlı olarak uzaklaşıyordum ki,arkamdan yine
Aynı ses,
- Geç kaldın onbaşım geç kaldın
Şahin Bey daha önce niye okumadım şimdi hayıflanıyorum.Çok güzel bir öyküydü.Askerliği sırasında ölmeden önce arkadaşına "geleceğini biliyordum" diyen askerin hikayesini hatırladım okuyunca.Bazen geç kalmamak gerekiyor vicdan azabı duymamak için.Gerçekten etkileyiciydi.