Geven Otu ve Wisky 4
---Yakınlarda bir kafeterya var istersen gel bir kahve ısmarlayayım, dedim.
Teşekkür etti, kahve istemediğini, ama çok aç olduğunu, söyledi. Açık bir yer bulduk, bir şeyler atıştırdık, sabah olmuştu.
Türkiye’den yurtdışına çıktığımız ilk yıllarda, oldukça sekter yaklaşımlarımız vardı. İçerisinde bulunduğumuz politik atmosferin de etkisiyle, derneklerde ve lokallerde, sık sık bira içen arkadaşlarımızı görünce, şaşkınlığımızı gizleyememiştik. Böylesi durumlar için, maalesef kafamızda oluşmuş hazır, geleneksel şablon kalıplarımız vardı, ”Laçkalığın ve burjuva yaşam şeklinin bireyler üzerindeki dayanılmaz etkileri” diye, acımasızca eleştiriler yapardık.
Daha sonra benzer örnekleri yaşadıkça, bizlerde normalleştik, evcilleştik. Sonra fark ettik ki, bu ülkede, bira sudan daha ucuz ve insanlar bunun yüzlerce çeşidini yapmışlar. Fazla abartmamak şartıyla, ferahlamak ve sıcak havalarda serinlemek için bizde içmeye başladık.
Tabi zamanla, kabak çiçeği gibi acildik, viski de içtik, şarapta içtik. Şarabin yeri tartışmasız çok farklı, hoşumuza gitmişti. Bazen biz seçtik şarabı, bir dost yada bir sevgiliye giderken, bazen da şarap seçti bizi. Sofrada yemekten önce, eşinle veya sevdiğin bir kadınla romantik bir ortamın yaratılmasında, birer kadeh şarabin etkisi asla küçümsenemez.
Yaklaşık iki hafta geçti, ben meseleyi unutmak üzereydim. Bir mektup aldım, soruları doğru cevapladığımdan dolayı tebrik ediliyor, binlerce kişi arasında yapılan kura çekimi sonucunda benimde 20 kişilik grubun içerisinde olduğum belirtiliyor. İnanamadım, bana biraz şaka gibi geldi ama derginin yeni sayısını aldığımda, yarışmayı kazanan kişilerin listesini de yayınlamışlar ve cidden, aralarında benim ismim de var. Degüstasyon yapacağımıza dair güzel hazırlanmış bir davetiye, arkasında uzunca bir program var. Yer, zaman, tarih ve saatleri en ince detaylarına kadar yazılmış. ( devam edecek ) ...