Gizemli İstasyon 8

Gizemli İstasyon 8

Bir süre öylece kaldım, ayıp ettiğimi düşünerek geri döndüm. Hem daha annesinin gelmesine de çok vardı. Biraz daha vakit geçirirsem yalnız da bırakmamış olurum diye düşüne düşüne yanına kadar geldim. Elleri montunun cebinde oturuyordu dalgın dalgın. Beni görünce başını kaldırıp,
- Ne o kıyamadın mı bana?
Hafif gülümseyerek;
- Kahve sözün vardı, vaktin varsa eğer..
- Şaka mı yapıyorsun, teklifi ben yaptım.
Apar topar yerinden kalktı Süheyla. Çantasını da alıp yola koyulduk.
- Az ileride çok güzel bir mekan biliyorum, hadi oraya gidiyoruz.
- Pekala, kılavuz sensin bu akşam.
Yüzünü bana çevirip "pişman olmayacaksın" dedi gülerek. Biraz da merak etmiştim aslında neresi olduğunu. Buralarda çok fazla mekan var ama ben pek uğramam. Zaten kahve için mekanım bellidir hep. Köşeyi döner dönmez kulübe tarzında bir yere girdik, içeride dolu üç beş masa ya var ya yok. Ama buram buram kahve kokusu sarmış her bir yanı. Sona doğru önden ilerleyen Süheyla şöminenin hemen yanı başındaki bölüme geçti. Kocaman iki koltuk, ortada kütükten yapılma bir sehpa. Hemen sehpaların üzerindeki cam fanuslara dikilmiş fesleğenler dikkatimi çekti. Ortamın loş, kahve kokusunun fesleğen kokusuyla birleşimi ne bileyim biraz fazla otantik geldi bana.
Süheyla elini sallayarak ocakta duran abinin dikkatini çekmeyi başardı.
- Halil abi bize iki sade, sen sade içiyordun değil mi?
- Evet sade, iyi hatırlıyorsun.
- Stajyerlik zamanında az getir götür yapmadım.
- Abartma, hepimiz yaptık.
Ortamın sıcaklığı ve dışarıdan belli bile olmayan kalitesi mekanı sevmeme yetti de artmıştı bile. Bir de kahvesi güzelse değmeyin keyfime. Kahveleri beklerken kitaptaki yakaladığı sordum;
- Nereden anladın çocukluk aşkı olduğunu?
- Gittiği ilkokulu, sevdiği sayıyı, hatta bir yerde "öğretmenimiz" demişti ikisi için bahsederken, hani tahtanın önünde tek ayak üstünde durma cezası vermişti ya.
- Güzel yakalamışsın, vallahi bravo. Peki neden ayrılırken sessiz kaldılar, neydi sebep? Hadi bunu da bil.
- Sen de az uyanık değilsin haa, tüm gizemi bana mı çözdürmeye çalışıyorsun yoksa?
- Yok daha neler, ben çözdüm zaten o kısmı, eğer sen de doğru tahmin edersen belki kitaptaki gizemi beraber çözeriz.
- Zaten o konuda bir kurtuluşun yok bu saatten sonra ama ben yine de söyleyeyim. Hani Ender'in teyzesi var ya, iki günde bir evlerine gelen neydi adı?
- Hatice mi, ne alakası var onunla?
- Dur patlama, anlatıyorum işte. Hani son gelişlerinde kızını da getirmişti, Leylayı hani.
- Eee...
- Okulu bitirmiş, hemşire olmuş ballandıra ballandıra anlattıkları sahne vardı ya işte tam orda Hatice Teyze, Ender'in annesinin peşinden mutfağa gitmişti döndüklerinde de ikisinin gözlerinin içi parlıyordu ve Ender bu duruma bir anlam verememişti.
- Ya kızım sen benden daha dikkatli okumuşsun, sadede gel sadede.
- Anlatıyorum işte ya, Teyzesi oldu bu iş oldu deyip Ender'in yanına oturmuştu. Bir iki ağız aramadan sonra da Ender durumu anlamış hızlı bir şekilde evden çıkmıştı. Çıkarken de kapıda annesine "Aklının ucundan bile geçirme, benim bir sevdiğim var" demişti. Halbuki bir gün önce kimseyle bir ilişkim yok demişti.
- Yuhh yani Süheyla, nerden nereyi çözmüşsün. Çok düşündün mü bari.
- Yok ya bugün okuduklarından çıkardım.
- Aferin, ama zaten bir sonraki sayfada söylüyordu zaten geri geldiğinde annesine. Eğer ben anlatırken kaynatmasaydınız konuyu anlatacaktım. Ama yine de tebrik ederim.
O esnada kahveler de gelmişti. Süheyla büyük bir keyifle kahvesinden yudumluyor bir yandan da,
- Tamam, çözdüm ve beraberiz bundan sonra.
Tam kahvesinden içerken bu sözleri duyan Kerem'i gıcık tutmuş olacak ki öksürmeye başladı.
- Helal helal! Tamam, kitabın gizemini çözerken beraberiz.
Hemen suyundan içen Kerem öksürüğü geçmemiş olacak ki sadece başıyla tamam işareti yapabildi.

Sonraki Bölüm: Gizemli İstasyon 9

05 Eylül 2021 3-4 dakika 12 öyküsü var.
Yorumlar