Gizli Element: Şimdinin Yaşayan Hayaletlerinden-1
-1.BÖLÜM-
John Clever sekreterine seslenip sıradaki hastayı çağırmasını söyledi.
?Bu sonuncusuydu efendim.
Bu cevap yeterince sevindiriciydi. Gün boyu o kadar yorulmuştu ki Angel'i görmek onunla sevişmek istiyordu. Eve bir an önce gitmeliydi artık. Sekreterine çıkması için izin vermiş ve muayenehanesinde dağıttığı yerleri toplamaya başlamıştı. Bu sekreterin işiydi fakat kendi dağınıklığını toplamaktan zevk alıyordu. Tam işini bitirecekken sekreter odasından gelen bir sesle irkildi.
?Clara sen hala çıkmadın mı?
Cevap yoktu. Dışarı çıkıp Clara'nın odasına doğru yürümeye başladı. Odaya geldiğinde oda karanlıktı ışığı yakmak için kapının arkasına yöneldiği anda ensesinde bir acı hissetti. Bayılıyordu...
* * * *
John kendine geldiğinde ofisinde olmadığını fark etti. Bir kamyonetin içerisinde sırtüstü yatıyordu. Kollarındaki ve ayaklarındaki ipler hareketini kısıtlıyordu. Dışarıdan gelen konuşma sesleri cılız cılız kulağını tırmalarken birden o cılızlığın arasından fırlayan daha cüsseli bir ses ?Gönderin onu' diye kükredi. Bu kükremenin hemen arkasından açılan kamyonetin kapısı John'u ürkütüyordu. Aslında bu ürkmeyi geçmişti, artık küçük çocuklar gibi korkuyordu. Kamyonete çıkan iki adam onu aşağı fırlatmıştı. Başı toprak zemine çarpmanın etkisiyle zonklamaya başladı. Bir müddet sonra John etrafına bakmayı akıl edebilmişti. Yüzleri kapalı iki adam şehrin batı bölgesindeki mezarlığın tam ortasında eski bir mezarı kazmış öylece bekliyordu. John anlam veremiyordu.
?Siz kimsiniz? Bırakın beni.
Karşıdan ses gelmiyordu.
?Burada ne işim var bırakın beni.
Yine ses yok.
İki adam onu, bağırmasına aldırış etmeden kaldırıp açılan mezara attılar. John bunun bir kâbus olduğunu biliyordu çünkü bugün çok yoğun geçmişti ve ofisinde kendisinin bile haberi olmadan uyuyuvermişti. Uyanıp biran önce eve gitmesi gerekiyordu. Angel gözlerinde tütüyordu. Ama anlaşılan karşıdaki adamlar bunun bir kabus olduğunu ve kendilerinin de bu kabustaki kötü adamlar olduklarını bilmiyorlardı. Gözlerini kapadı ve tekrar açtığında kâbustan uyanmış olması için tanrıya dua etti. Gizlerini açacak cesareti kendisinde hissetmiyordu ama açmalıydı. Açtı da...
Onu bu mezara atan iki adam silahlarını ona doğru sabitlemiş sert bir tavırla John'a bakıyordu. John artık rüyadan uyanmış, gerçekle tanışmıştı. İki el ateş edildi ve omzundaki acı bacağındakinden çokta üstün değildi. Bunun Irak'tan gelen bir hediye olduğunu duyuyordu hayal meyal. Safiye aklına geldi birden. Bu olayın Safiyye ile ne ilişkisi vardı anlam veremiyordu. O da diş doktoruydu, onunla İtalya'daki bir konferansta tanışmışlardı ve birbirlerini sevmişlerdi. Gayrimeşru bir ilişkileri vardı ve bu adamlarla ne alakası vardı. Artık başı zonklamıyordu ve başının yerinde olduğundan bile emin değildi. Bağıramıyordu bile artık. Sadece üzerine atılan toprakları yutmamak için çaba sarf ediyordu. Gözlerini tekrar kapadı bir daha da açamadı.