Gizli Sır

Bora'nın bir sırrı varmış ve bu sırrı her şeyi paylaştığı Emre arkadaşına anlatmaya karar vermiş. Yalnız kaldıklarında konuya giren Bora Emre'ye söyle demiş.



BORA- Benim bir sırrım var.



EMRE- Benimle paylaşabilirsin.



BORA- Zaten seni onun için çağırdım.



EMRE-Çok merak ettim nedir sırrın?



BORA- Ben ilginç ve değişik şeyleri severim, bu yüzden bir gün güzel bir ağaç gördüm ve ben bu ağacın altına kağıda yazdığım bir şeyi gömeceğim ve o şey gerçekleşecek gömdüğümde diyip kağıda küçük bir istek yazdım. Tamam gereksiz inançlarım var ama ya gerçekleşirse diye bir deneyeyim dedim şansımı. Yanlış anlama o ağaçta daha önce böyle bir şey deneyen olmadı ben öylesine bir deneyeyim dedim.



EMRE- Sen de ne gereksiz şeylerle uğraşmışsın. Ee, sonra ne yazmıştın kağıda.



BORA- O zamanlar çok küçük olduğum için küçük isteklerim vardı. Yazdığım şey 100 liram olsun. 100 lirada büyütecek bir para değil o zamanlar bir kaç çikolata dondurma alabilirsin anla yani.



EMRE- Oğlum istedin madem doğru bir şey isteseydin bari hoş kabul olmamıştır ya neyse :)



BORA-Bak bu konuda emin konuşma ve dinle. Aradan bir kaç gün geçti ve yerde 100 lira buldum küçük olduğum için düşünmeden aldım ve dediğim şeyleri aldım bir güzel afiyetle yedim.



EMRE-Vayy, oğlum tesadüftür o. Öyle şey olmaz.



BORA- İlk zamanlar ben de öyle diyordum; tesadüftür. Tamam, ilginç şeylere inanırım ve inandığım için böyle bir şey yaptım ama yok artık bu da çıkmaz dedim kendi kendime aynı senin gibi.



EMRE- İyi bari onu düşünebilmişsin o yaşta.



BORA- Ya belki öyle bir şey vardır bir daha şansımı deneyeyim bir şey daha yazayım dedim ve o ağacın altına gittim. İsteklerim biraz büyüdü tabi ki. Bir atari istiyordum ve onu yazdım. Çok da büyük bir istek olmasa da ben o an öyle olmasını istiyordum. Akşam eve gittiğimde babam bana atari almış ve gerekçe olarak da her zaman istiyordun yolda geçerken gördüm alıyım dedim dedi. Neyse teşekkür ettim. İyice şaşırmıştım. Böyle bir şey olamazdı. Ya zaten herkes para bulabilirdi veya çok istediğin bir şeyi baban bir gün alırdı ve ne tesadüftür ki ben ağacın altına yazdığım zaman babamın atariyi alması denk gelmişti.





Emre önceki düşüncelerinden uzak bir soru sordu Bora'ya.



EMRE- Bora daha önceleri pek oralı değildim ama sen anlatınca bir zamanlar bende öyle bir şey denemiştim. Ama ben ağaca gömmüyordum. Çocukluk bu ya yazdığım şeyi yastık altına koyuyordum. Bazen gerçekleşiyor bazen gerçekleşmiyordu. Ya da ben gerçekleşmediğini sanıyordum ve aslında gerçekleşiyordu. Küçük olduğum için tam kestiremiyorum.



BORA-Olabilir bak daha ne diyeceğim dinle. Sonra bizim kaldığım evi beğenmiyordum, arkadaş ortamı çok kötüydü ve taşınmak istiyordum. Babam memur ve çalışıyordu. Tayini çıkmıyordu. Ayrılamazdık. Aklıma hemen ağaç geldi ve evden taşınalım yazılı kâğıdı ağacın altına gömdüm. Evet 1-2 ay geçti ancak hiç bir şey olmamıştı. Küçük aklıma hemen bak ya tesadüftü zaten belliydi olmayacağı. Zaten bu kadar önemli büyük şey nasıl gerçekleşsin ki. Neyse ki bir akşam babam geldi ve hazırlanın yemeğe gidiyoruz dedi anneme ve bana. Sıradan bir yemek olacak zannediyorduk annemle. Evet yedik içtik ve babam konuya girdi tayinim çıktı dedi. Nutkum tutulmuştu ve ağzımdaki yemek boğazıma kaçacakmış gibi oldu. Öksürdüm arkama vurdular. Neredeyse boğuluyordum. Ne oldu lavaboya git falan dediler ve öyle yaptım. Lavaboya giderken acaba nasıl olur soruları beynimi kemiriyordu. Olmazdı böyle bir şey. Artık tesadüf diyemeyeceğim buna. Neyse ki elimi yüzümü yıkadım annem ve babamın yanına gittim. Babam bu sırada konuyu anneme anlatmış. Tayinimizin çıktığı yer de burası yani Antalya'ydı.



EMRE- İyi işte gelmeseydin böyle arkadaşlık kuramazdık iyi olmuş.



BORA-Evet taşındığımıza seviniyordum ve taşındıktan sonra tuttuğumuz evimizi çok seviyordum. Hala da seviyorum ama birazda korkuyorum. İki kat ve merdivenle yukarı kata çıkıyorsun içinden tam filmlerde ki evler gibi.



EMRE- Ee, ağaçtan uzaklaştın şimdi artık öyle şeyler olmamıştır hayatında değil mi?



BORA- Asıl korkunç olan tarafı da bu. Bu eve taşındığımızdan beri enteresan olaylar oluyor. Tamam, ilginç şeyleri seviyorum ama bu kadarı fazla. Sadece olanlar bana oluyor. Anneme babama söyledim olağandışı şeyler oluyor mu diye güldüler ve hayır dediler ne olabilirdi ki onlar için. Olanları ben yaşıyorum.



EMRE- Olanları anlatsana ne oluyordu evinde?



Bora solgun bir yüzle olanları anlatıyordu.



BORA- Bir gün odamdayım ve televizyon izliyorum. Odamda giysi dolabım var benim. Bir gıcırtı duydum. Hemen televizyonun sesini kıstım ve gıcırtı olan yere baktım. Bir hareketlilik yoktu. Ancak dolabı kapattığımdan eminim ancak baktığımda dolabım açıktı. Gittim kapattım ve televizyon izlemeye devam ettim. Tekrar bir gıcırtı sesi ve hemen baktım evet dolabım kendi kendine açılmıştı. Fenerimi aldım dolabımı kontrol ettim ve hiçbir şey göremedim. Bir kaç giysim dağınık atılmış futbol eşyalarım başka bir şey yoktu. Herhalde cereyan yaptı pencere diyerek pekte aldırmadım. Odamdan çıktım dışarıya çıkayım dedim ama bir tek yaprak bile kıpırdamıyordu dışarıda. Malum Antalya sıcak ve rüzgar genelde yok.

EMRE- Bilmez miyim, burada büyüdüm ben. Ee başka değişik şeyler oldu mu?



BORA-Bu sadece başlangıçtı. Sonra bir kez yatağım yerinden zıpladı. Bir kez kendimi yerde buldum uyandığımda. Hiçte deli yatmam ama yerdeydim işte. Bir kez annem babam evde yokken ışıklar kendi kendine yanıp sönüyordu.



EMRE-Peki bunları anlatmadın mı, dinlemiyorlar diyorsun ama ısrar etseydin ailene.



BORA-Sen ne diyorsun. Kaç kere ağladım karşılarında. Yatak konusu, dolap konusu bunları anlattığımda benden zaten şüphe etmeye başladılar psikolojik durumumdan.



EMRE-Tabi ya nerden bilecekler ben bile inanamıyorum hala. Ve hala da bunlar halüsinasyondur diyorum. Yazın sıcaklarında olur burada böyle şeyler. Ben bile çok susadığımda bir gün yoldan geçen bayanın elindeki boş pet şişesini aldım zorla ama dedim ya boştu boş olduğunu zannetmedim serap gibiydi :)neyse beni boş verelim, ee sonra?



BORA- Sonra bak buna da inanmazsın. Hani ben yolda 100 lira bulmuştu ve atari almıştı babam demiştim ya. Onlarla da ilgili şeyler oldu.



EMRE- Ne oldu doğru olamazsın.



BORA-Evet son derece doğru ve gerçekti. Bir gün annem elime 10.000 lira tutuşturdu ve git kola ve çerez falan al misafir gelecek dedi. Öncekinin 100 lirası şimdi 10.000 liraydı. Kola ve çerez almaya gittim ve aldım. Tam çıkarken bakkal parasını vermedin evladım dedi. Vermiştim çok iyi hatırlıyorum ama vermedin dedi bende yazdırmıştım. Bir enteresanlık yoktu herhalde düşürdüm dedim kendi kendime. Aynı gün evde misafirler varken bende odama gittim ve eski anılarım depreşti ve babamın aldığı atariyi kurdum evde. Halbuki şuan play station 3 bile var evde. Ama işte öyle canım istedi o zaman. TV'yi açtım oyunu oynamak için ve oyun olarak da efsane mortal combatı seçmiştim. Scorpion'la oynuyordum herkesi yendim ve karşıma en son 4 kollu goro geldi bilirsin işte. Oynarken hep bana baktığını fark ediyorum. Bana bir tek hamle bile yapmadı çünkü kafası bana dönüyordu. Çıkardım oyunu birde yarış arabası oynayayım dedim. Öteki oyun bozulmuştur diye oynamak istemedim. Arabada gidiyorum üstten görünüş. Ee o zamanlar içini gösteren araba yarışları azdı en azından bende yoktu. Oyunda arabayla giderken ekranda bir şey belirdi küçük bir kız çocuğu. Ama o kadar güzeldi ki kızın grafikleri playstation 3 de bile böyle piksel (bit) yoktur o derece. Tam çarpıyordum kıza çevirdim kolu ve yinede hafif değdiğimi gördüm. Game over yazdı ekranda. Anlam veremedim. Hemen internetten oyunu araştırdım böyle bir şey olabilir mi diye. Çünkü oyunlarım arasında oynamadığım bir oyundu. Ama ne yazık ki böyle bir şey söylediğimde oyun satıcıları imkansız olduğunu söylediler. Anlattığım kalitede pikselli bir nesne o oyunda yapılamazmış dediler. Neyse aklıma hemen şunlar geldi. Ya ağaca yazdığım üç şeyde de değişik şeyler oldu. Tamam kabul oldu ama korkutucu şeyler. 100 lira şimdiki parasıyla 10.000 liranın hayrını göremedim. Ataride garip şeyler. Taşındığımız evde kötü olaylar. O an dedim ki bu ağaç kehanetli.



EMRE-Vayy be gerçekten çok şaşırdım.



BORA-Peki şimdi söylüyorum sana Emre. Benimle İstanbul'daki o eski evimizin yakınındaki ağaca gelir misin bir şeyler deneyeceğim.



Emre şaşırdı ve birazda korktu şöyle dedi:



EMRE-Bana yanlış geliyor ama ailemden izin alabilirsem gelirim.



İki arkadaş ayrıldı. Telefonlaştılar ve aileler izin vermişti. Emre ailesine gezi dedi. Bora ise sadece gidebilir miyim dedi ailesine ve ailesi kafasını toplaması için bu fikrini geri çevirmedi. Artık gitme vakti gelmişti...

Bora'yla Emre otobüsle Antalya'dan İstanbul'a gitmek için terminalde buluştular. Biletlerini aldılar ve otobüse bindiler koltuklarına oturdular. Otobüs bir hayli kalabalıktı.



EMRE- Bora takıldım peşine ama bakalım neler olacak ürküyorum gerçekten.



BORA- Ben de korkmuyor değilim aslında ama bir şeyler çözmek için bu yolculuğu yapmam lazımdı, seninde bana yardımcı olduğuna çok seviniyorum. Beni yalnız bırakmadın sağ ol Emrecim.



EMRE- Korkuyorum falan ama konu en yakın arkadaşıma gelince akan sular durur bende. Tabi ki yardım edeceğim. Arkadaşlar ne günler içindir değil mi?



BORA-Doğru söylüyorsun.



Bu arada bir kaç saat böyle sohbet eden gençlerden Bora bir şey fark eder otobüste. 8 yaşlarında küçük bir kız çocuğu sürekli onlara bakıyordur.



BORA- Emre şuraya bak.



EMRE- Ne var orada?



BORA- Küçük çocuk bize bakıyor.



EMRE- Hangisi iki tane var.



BORA- Ya görmüyor musun, siyah saçlı olanı.



EMRE- Tamam şimdi fark ettim. Bakar ya sonuçta herkes herkese bakabilir. Sen de iyice paranoyaklaştın.



BORA- İyi hadi neyse.



İlerlemekte olan otobüste hala kızın ara ara baktığı fark eden Bora aklına koymuştu ilk durakta çocukla az da olsa konuşacaktı.



Otobüs mola vermişti ve Bora dediğini yapmak için kızla annesinin yanına gidiyordu.



EMRE- Nereye gidiyorsun kaybolma otobüs kalkacak birazdan.



BORA- Şu kızla konuşacağım.



EMRE- Sen hala orda mısın iyi çabuk ol.



Bora ilk olarak annesine konuyu açar.



BORA- Bir dakika bakabilir misiniz lütfen?



ANNE- Tabi buyurun.



BORA- Kızınız çok güzel adı nedir?



ANNE- Dilara.



BORA- Yol boyunca Dilara'nın sürekli bize baktığını fark ettim. Tamam, herkes herkese bakabilir ama çoğu zaman hiç gözünü bizden ayırmadı. Biz de bir şey seziyor gibiydi.



Anne güldü.



ANNE- Kızım Dilara otistiktir. Bazen bazılarına kafayı takar ve sürekli o kişiye bakar.



BORA- Peki kızınızla konuşabilir miyim?



ANNE- Evet ama çok kısa.



BORA- Tamam sağ olun.



Bora kıza doğru eğilerek;



BORA-Demek ismin Dilara, güzel isim.



DİLARA-Evet neden benle konuşmak istediniz.



Dilara otistik olduğu için konuşmaları sanki yetişkin konuşmalarına benziyordu.



BORA- Yol boyu bize yani arkadaşım Emre'yle bana baktığını fark ettim, bunun sebebi nedir?



DİLARA- Sizin başınıza pekte iyi olmayacak şeyler geleceğini seziyorum. Benim dikkatimi çektiğiniz için baktım.



Bora'ya çok tatmin verici bir cevap olarak gelmediği için tekrar kıza sorar.



BORA- Ne gelecekmiş bizim başımıza?



Bora bunu söylerken ben ne yapıyorum küçük bir çocuğun bile saçma sapan fikirlerine neredeyse inanacağım gibisinden kafasını sallayarak gülümser.



DİLARA- Benim hislerim kuvvetlidir ama tam olarak ne olacağı hakkında bilgim yok.



BORA- Tamam, sağ ol güzel Dilara.



Annesine tekrar teşekkür eden Bora arkadaşının yanına gelir.



EMRE- Ne konuştun kız ve annesiyle?



BORA- Yolda anlatırım.



Bir anons; Antalya'dan İstanbul'a kalkan otobüsümüz az sonra kalkacaktır, lütfen yerlerinizi alınız.



Bora ve Emre otobüse bindiler yerlerine oturdular.



Yola devam ederken Bora artık kızın bakmadığını fark eder.



EMRE- Ne konuşmuştun onlarla?



BORA- Ya neden bakıyorsun gibisinden soru sordum.



EMRE- Umarım kızdırmamışsındır insanları.



BORA- Yok iyiler kızmadılar.



EMRE- Ee kız ne dedi bu soruya?



BORA- Annesi kızın otistik olduğunu söyledi. Kız da bizim başımıza kötü şeyler gelebilirmiş dikkatini çekmişiz bu yüzden bakıyormuş. Şimdi de bakmıyor ama.



EMRE- Herhalde annesi bakmamasını söyledi.



BORA- Evet olabilir.



Emre'nin korkusu gitgide artıyordu. Zaten korkan Emre bir de böyle bir olayla karşılaşınca korkusu biraz daha arttı. Neyse ki artık otobüs perona girmişti ve otobüsten indiler Emre ve Bora.



Bora hemen kızla annesinin yanına gitti.



BORA- Mola yerinde verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.



ANNE- Önemli değil çocuğum.



Bora Dilara'yı öper oradan ayrılır. Ayrılırken arkadaşına bakan Bora kızın korkutucu bakışıyla karşı karşıya gelir. Emre arkadaşının yanına gelen Bora eşyalarını da alıp terminalden çıkıyorlardır.



EMRE- Ee, şimdi sizin eski oturduğunuz evin oraya mı gideceğiz.



BORA- Evet taksiye binelim.



EMRE- Peki orada kalacak mıyız, bir günlük işimiz mi var?



BORA- Kalacağız tabi ki bir günlüğüne o kadar yol çekilir mi?



EMRE- Kim de kalacağız?



BORA- Dedim ya eski oturduğumuz yer yani tanıdık yakın dostlarımız var zaten annem bir tanesiyle telefonda konuştu bizi bekliyorlar çok tatlı kişiler görünce hak vereceksin.



EMRE- İyi o zaman.



Taksiye binerler ve Bora Beykoz'a gideceğini söyler.



YER: İSTANBUL/BEYKOZ



Tam yakın dostlarının evinin önünde inerler taksiden. Kapıyı çalarlar zızzzz. 40-45 yaşlarında hafif toplu Suzan adında bir bayan açar kapıyı.



SUZAN- Benim aslan çocuğum gelmiş gel seni bir öpeyim.



BORA- Vay be Suzan teyzeme de bir bak. Hiç değişmemişsin.



SUZAN- İçeri gelin.



İçeri girerler. Suzan Emre'ye dönerek,



SUZAN- Senin ismin ne yavrum?



EMRE- Emre efendim.



SUZAN- Hoş geldiniz bizim fakirhanede burası işte.



EMRE- Sağ olun teyze.



BORA- Tarık amca nerede?



SUZAN- O emekli malum dışarıda vakit geçiriyordur.



Neyse ki Suzan teyzeleri güzel yemekler yapmıştır ve yol yorgunu ve aç olan çocuklara masaya oturun der yemeklerini yerler ve kalacağı odayı gösterir.



SUZAN- Bu sizin odanız.



BORA- Sağ ol Suzan teyze.



SUZAN- Bora neden İstanbul'a gelmiştin sen?



BORA- Öyle gezmeye, hem seni gördüm fena mı oldu?



SUZAN- İyi yaptınız oğlum. Hadi siz soyunun dökünün benim biraz işim var.



Emre ve Bora kıyafetlerini dolaba koyarlar. Zaten çok fazla da kalmayacak gençler çok ta eşya getirmemişlerdir.



EMRE- Ne zaman gidiyoruz ağacın oraya?



BORA- Bugün geç oldu yarın gideriz.



Kapı çalar zzz, Tarık amca gelmiştir. Çocuklara hoş geldin der. Eski anılardan bahseder bir nevi hasret gidermişlerdir. Bizim evi alan kişiler iyiler mi der Bora. Tarık amca ve Suzan teyzede sizden iyi olmasın iyiler der. Neyse ki artık geç olmuştur çocuklar odalarına çıkarlar bir kaç dakika yarının muhabbetini yaparlar ve uyurlar.



Sabah olur. Çocuklar kalkar ve Bora Suzan teyzesine bizim acelemiz var kahvaltıyı dışarıda yaparız der evden çıkarlar.



EMRE- Hala korkuyorum nasıl bir ağaçmış onu da merak etmiyor değilim açıkçası.



BORA- Neyse gidince görürsün artık.



Ağacın önüne gelmişlerdir. Güzel ve yemyeşil bir ağaçtır.



EMRE- Vayy demek bu ağaç o ağaç he.



BORA- Evet sana söylediğim ağaç bu.



EMRE- Ee şimdi ne yapacaksın yine altına bir şeyler yazıp gömecek misin?



BORA- Evet öyle yapacağım.



EMRE- Ne yazacaksın peki?



BORA- Daha önce istediğim şeyler vardı ya artık istemiyorum ama bana olanlar artık geçsin diye yazacağım.



EMRE- İyi de Bora tamam 100 lira veya atari ortadan kalkar bir şekilde ama ya Antalya'da ki evinizin hali ne olacak?



BORA- Ne olacak taşınırız belki bilemiyorum. Zaten kehanetin geçeceğini de bilmiyorum. Ne yazayım başka senin bir fikrin var mı?



EMRE- Hayır yok.



BORA- Ee yoksa ben böyle yazacağım ne olursa olsun artık ne yapayım. Çok korkuyorum evdeki olanlardan, geçsin bitsin artık.



Bora daha önceki istediği şeyleri iade etmek istediğini ve içinde bulunduğu durumdan kurtulmak istediğini yazdı kâğıdına ve ağacın altına gömdü. Eve doğru yola koyuldular. Eve girdiler ve odada TV izliyorlardı. TV'de bir haber; Antalya'da 5.5 şiddetinde deprem olduğunu söylüyordu haber. Bora'yla Emre aynı anda bakıştılar.



BORA- AMAN ALLAH IM bu olamaz.



EMRE- Hemen ailelerimizi arayalım.



BORA-Evet haklısın.



İçeri girerler ve Suzan teyze Antalya'da 5,5 deprem olmuş hemen bizimkileri arıyoruz derler. Suzan teyze de Tarık amca da paniğe kapılır ve cep telefonuyla ararlar. İlk olarak Emre ailesine ulaşır. Evet söylenenler doğruydu bir deprem olmuş. Ama neyse ki ailesini bir şey olmamış. Zaten çok büyük bir deprem de değilmiş. Bora ailesini evden arıyor ama ev hep meşgul. Sonra babasının cebini arıyor ve ulaşıyor.



BORA- Alo baba nerdesiniz, iyi misiniz? Çok korktum.



BABA- Evet yavrum iyiyiz biz, zaten evde de değildik bir yakınımıza gitmiştik buradaki evde bir şey olmadı sadece biraz şiddetli sallandık.



Bora içinden acaba bizim ev ne halde diye geçirdi.



BORA- Baba bizim ev nasıl durumda gidin bakın.



BABA- Tamam gideceğiz şimdi.



Bora telefonu kapatır. Emre ve Bora artık biraz rahatlamışlardır neyse ki ailelerine bir şey olmamıştır. Aradan 3-4 saat geçer ve telefon gelir. Suzan teyze açar telefonu ve Bora'ya telefon sana baban arıyor der. Bora telefonu eline alır.



BORA- Alo baba ne oldu bizim ev ne halde?



BABA- Oğlum evde büyük hasar var kolonlar neredeyse dayanamayacakmış.



Baba düşünmüş, çok büyük şiddetli olmayan bir depremde dayanıksız evlere bile bir şey olmamış bu güzelim evimiz ne hale gelmiş.



BORA- Ne kadar hasar var?



BABA-Oturulmayacak kadar. Neyse yavrum biz seni ararız sonra.



BORA- Tamam baba üzülmeyin hadi görüşürüz.



Hemen Bora'yla Emre tekrar odalarına çıkarlar ve durum değerlendirmesi yaparlar.



BORA-ne olacak şimdi ev oturulmayacak kadar kötü durumdaymış. Yine ağaç yüzünden neler oldu?



EMRE- Evet ya gerçekten doğruymuş ağaçta var bir şeyler. Ee şimdi Antalya'da başka bir evde mi oturacaksınız yoksa Antalya'dan taşınacak mısınız?



BORA- Hiçbir şey bilmiyorum. Bildiğim tek şey ailemizin yanına gitmek.



EMRE-Haklısın ilk otobüsle gidelim.



Gitmeyi akıllarına koyan iki genç her şey için Suzan teyzeye ve Tarık amcalarına teşekkür ederler ve evden çıkarlar. Taksi çağıran gençler tekrar terminalin yolunu tutar. Artık geri dönme vakitleri gelmiştir... Birden Bora'nın aklına bir şeyler gelir. Hızlı adımlarla terminalden uzaklaşmaya başlar Emre'yi unutarak.



EMRE-Heyyy Bora beni bekle nereye gidiyorsun?



BORA-Acele et aklıma bir şey geldi.



Taksiye binerler. Emre ne olduğunu anlamaz ancak soruda sormaz olacakları beklemektedir. Taksi durur inerler.



EMRE- Niye geldik tekrar ağaca?



BORA- Sen bekle anlatacağım.



Bora az ilerdeki dükkâna girer ve bir balta almak istediğini söyler baltayı alır ve tekrar ağacın yanına gelir.



EMRE- Ne o elindeki?



BORA- Görmüyor musun balta.



EMRE- Herhalde ağacı kesmeyi düşünmüyorsun.



BORA-Evet tam olarak onu düşünüyorum.



EMRE-Hakkında dava açılır yapma böyle bir şey.



BORA-Başka şansım yok.



EMRE-Peki sen bilirsin benden söylemesi.



Bora ağacı büyük güçlükle devirmeyi başarır ?



BORA-Bu kadar sonunu artık yazarız birlikte.



EMRE-Demek senin ilk yapacağın film böyle bir şey olacak. Yani ikimizin isim ve karakterleriyle bir film yapacaksın.



BORA-Evet işte yapacağım film böyle olacak. Ancak birkaç yeri değiştireceğim ve sonunu bulmak için sana anlattım.



EMRE- Tamam yardımcı olurum. Hadi kalkalım artık bu ağacın altından neredeyse akşam olacak.



BORA-Haklısın.



Bora'yla Emre evlerinin yolunu tutar. Yapacağı film senaryosunu kabataslak Emre'ye anlatan Bora birkaç yardımla bu senaryoyu kanallara sunar ve bir sonuç çıkmaz.



5 yıl sonra



Bora: hala senaryosunun kabul edilmesini beklemektedir.



Emre: Bora'nın senaryosunun tutmayacağından emin olduğu için üniversitenin radyo televizyon bölümünü kazanarak senaryo yazmak için ne gerekiyorsa öğrenmenin yolunu tutmuştur.

12 Eylül 2008 18-19 dakika 17 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 16 yıl önce

    tek kelimeyle süper olmuş👍👍

    ama başlık olmamış bence. hani bişey sırsa zaten gizlidir. gizli sır denmez ki👧