Gönül Nikâhı
Gençler ancak bir çeşme başı, düğün dernek, bir etkinlik veya bir dost sayesinde tanışırlar, bir birlerini görebilirlerdi
Bir deniz bayramı vardı:
Ağustos ayının on dördüncü günü kutlanır fakat eski Ağustos ayının birinci günü kabul edilmesi dolaysıyla bir Ağustos olarak anılırdı.
O gün çok özel bir gündü:
Yazın kavurucu sıcağıyla güneş altında tütünle uğraşan halk yaptığı işin yorgunluğu ve bil hassa yaz aylarında sosyal hiç bir faaliyetin olmayışıyla bunalmış, bu günü adeta iple çekiliyordu.
Ağustos ayının on üçüncü günü ertesi gün için yemekler hazırlanır, heyecanla beklenirdi.
Yine bir Ağustos ayıydı herkes deniz gitmek için hazırlanıp yola çıkılmış, deniz kıyısında günlük çadırlar kurulmuş, günün keyfini çıkartmak artık andı.
Ahali yerine yerleşince delikanlılar deniz kenarında volta atar, yavuklusu olan buluşmaya çalışır, olmayan ise güzel kızların peşinde koştururdu.
Genç bir delikanlı arkadaşıyla çıkıp dolaşırken karşısına çıkan güzel bir kız gördü.
Kız yeşil gözlü, buğday tenli güzeller güzeli bir kızdı.
Delikanlı onu görünce bir anda kızın güzelliğine vurulmuştu.
Tabi yanına yanaşması onu tanıması konuşması mümkün değildi.
Onu takip ederek kimlerden olduğunu, ailesini tespit etti.
Akşam vaktine kadar her ne kadar çaba harcadıysa da ona yanaşması dahi mümkün olmamıştı.
Evine döndüğünde bir yandan böyle güzel bir kızı gördüğüne sevinirken, diğer yandan ona nasıl ulaşabileceğine dair bir düşünceyle üzülüyordu.
Herkes tarlasında çalıştığı gibi kimsenin bir başka mevkideki tarla etrafında sebepsiz dolaşamaz, görülmesi dikkat çekerdi.
Delikanlının bilhassa kızın daha hiçbir şeyden haberi yokken o bölgeye gitmesinin bir anlamı da zaten yoktu.
Onunki beklide platonik bir aşktı, gündüzleri aklından çıkmayan kız geceleri de rüyalarının misafiri olmuştu.
Yaz günleri ve tütün toplama işi bitmiş tarlalardan evlere göç edilmiş ti. Delikanlı kızın oturduğu mahalleye gidip onunla konuşmak için dolaşmaya başladı, tabi bu iş hiçte kolay olmayacaktı.
Keza kızlar evden dışarıya bir işleri olmadığı sürece çıkmazlardı.
Bir yandan da kızın ağabeyleri anne ve babası da bu konuyu anlaması halinde onun için hoş olmazdı.
Uzun zaman sarf ettiği çaba sonucunda ancak penceresinde görebildiği kıza bunu hissettirmeyi başarmıştı, fakat bir türlü onunla konuşamıyordu.
Her fırsatta kızın evinin bulunduğu yolu kullanırken etrafın dikkatini çekmemek için elinden geleni yapıyordu.
Lakin bu böyle süremezdi günün birinde bir aksilik olması ailesinin durumu anlaması an meselesiydi.
Kız delikanlının niyetini anlamıştı ve aslında onunda delikanlı hoşuna gitmişti.
Kıza yanaşabilmek için her fırsatı değerlendiren her yolu deneyen delikanlı kasabanın pazarı olduğu bir gün kızın annesiyle birlikte pazarda dolaştığını görünce ona gün doğmuştu.
Annesi sebze alırken fırsatını bulup kızın yanına yanaştı. Kızda niyetini açıkça sezdiği için şaşırmamıştı. Delikanlı annesine duyurmamak için kısık bir sesle ?merhaba nasılsınız, adınız? Kız adını söyleyince oda adını söyleyip kızla tanıştı.
Artık tanıştığı için daha rahattı konuşmaları buluşmaları her ne kadar daha mümkün olmasa da mektup yazıp her hangi bir aracı olmadığı için kızı müsait gördüğünde yere atıp geçiyordu.
Birkaç mektuptan sonra kızda ona bağlanmaya başlamış ve oda bir mektupla cevabını vermişti.
Delikanlı mektubu alınca havalara uçtu, aşkına karşılık bulmuştu.
İlk zamanlarda mektuplarla yapılan sohbet delikanlıyı tatmin etse de son mektubunda kıza buluşmak istediğini iletmişti. Kız bunun ne kadar riskli ve zor olacağını biliyordu ailesinin duyması halinde her ikisi içinde iyi olmazdı.
Delikanlının birkaç kez teklifinden sonra kız buluşmayı kabul etse de içi rahat değildi.
Belli aralıklarla gece geç saatlerde buluşuyorlardı.
Bahar aylarının gelmesiyle kasabalı tarlalara göç etmeye başladı. Bu durumda buluşmaları daha da güçleşmişti. Çünkü tarla mevkisinin delikanlının bölgesi olmayışından dolayı dikkat çekecek ve konu anlaşılacaktı.
Gece bu riske rağmen delikanlı buluşmak için gidiyor, kızda lavaboya çıkıyorum manasıyla dışarıya çıkıyordu. Tabi dışarıda uzun süre kalması mümkün olmadığı gibi yakalanmaları da an meselesiydi.
Ağabeyinin böyle bir konuda anlayış göstermeyeceklerini iyi biliyordu.
Ağabey delikanlıyı bir iki defa civarda görse de şüphelenmemişti.
Yine Ağustos ayı gelmişti ahali denize gitmek için hazırdı.
Yine deniz kenarında çadırlar kuruldu, delikanlı yavuklusunu görmek için dolaşıyor kız da onu dört gözle bekliyordu.
Yalnız bu defa oralarda dolaşırken ağabeyin gözünden kaçmamıştı.
Şüphelenen ağabey delikanlıyı takip etmeye başladı.
Aralarındaki ilişki tamamen anlaşılmadan, ortaya çıkmadan bir çözüm bulmalıydılar.
Delikanlı henüz askerliğini yapmamıştı babasına kızı istemek için teklif dahi edemeyeceği gibi kızın ailesinin razı olup olmayacaklarını da bilmiyorlardı.
Ağabey şüphesi üzerine bir yandan takibini sürdürüyordu.
Delikanlı her şeye rağmen yine kızı görmek ümidiyle gitmişti onu gören ağabey yolunu kesip bölgede dolaşmaması için sert bir dille uyardı.
Bu arada kıza da ayni şekilde uyarıda bulundu.
Buluşamıyorlar özlemleri dağ oluyordu.
Delikanlı her şeye rağmen gece saklanıp sabahlara kadar kızın çıkmasını bekliyor seyrekte olsa yine buluşuyorlardı.
İkisi de korku içindeydiler bir birlerini ölümüne deli gibi seviyorlar ölüm dahi olsa ayrılmayacaklarına dair yemin ediyorlardı.
Bir gece yarısı kızın dışarıya çıktığını fark eden ağabey saklanıp onu takip etmeye başladı.
Kız tütün sergisinde buluşacağı yavuklusuna işaret göndermişti ki ağabey onu kolundan yakalayıp içeriye aldı.
İşareti gören delikanlı buluşma yerlerine yöneldi gecenin karanlığında kızla buluşacağını ümit eden delikanlı ağabeyi karşısında görünce donup kalmıştı.
Ağabey öfkeyle ?ben sana buralara gelmeyeceksin demedim mi? Diye bağırarak üzerine yürüdü. Bu arada kendini kaybeden ağabey silahını çekip ateşlemişti.
Silah sesini duyan kız düşüp bayılmış, delikanlı ise oracıkta son nefesini vermişti.
Öfkesine yenik düşen ağabey pişman olsa dahi iş işten geçmişti.
Ağabey jandarmaya teslim oldu tutuklanıp ceza evine girmiş.
Genç yaşta hayatını kaybeden delikanlı toprağa verilmişti.
Kız ise aşkına, ettiği yemin ve kıydığı gönül nikâhına bağlı kalıp hiç kimseyle evlenmedi.
Çok hüzünlü bir öykü buna benzer hikayelere Anadolu'nun bir çok yerinde de rastlanır ve anlatılır durur kuşaklar boyu. Kutlarım Mustafa çok beğendim bu öyküyü...👍