Gözyaşları Yanaklarda Kavuşur

Sunumuna başlayacağı odanın kapısının önünde durdu. Derin bir nefes aldı ve ufak bir öksürükle boğazını temizledikten sonra içeri girdi. Reklamını hazırladığı parfüm firmasının onay için gönderdiği ekip rahat koltuklardaki yerini almıştı. İçeri girmesiyle oluşan sessizliği bozdu, 'İyi günler'. Masanın etrafında dolaşıp tek tek ellerini sıkmaya ve hoş geldiniz demeye başladı. Sıradaki eli sıktığında duraksadı, çünkü tuttuğu el onun elini bırakmıyordu. Kafasını kaldırıp alelade olarak bakmadığı yüze dikkatlice baktı.

Bu oydu... Yıllar önce onu terk eden, dönmek istediğinde kabul etmediği eski sevgilisi. Halen âşık olduğu kadın... Birkaç saniye kıpırdamadan kaldılar. Odadaki herkes bir şeyler olduğunu sezmişti ama kimse o anı bozmadı. Odadaki minik turunu tamamlayıp sunumu yapacağı ekranın önündeki yerini aldı. Fakat yüzü bembeyazdı. Giriş anındaki kendisinden emin tavrı kalmamıştı. Daha çok savaş alandaki bir gazete muhabirleri gibi gergin gözüküyordu.

Durumu toparlaması gerektiğini iyi bildiğinden odadakilerden özür dileyerek bir dakika izin isteyip çıktı odadan, kısa bir süre sonra içeri girdi. Yüzünü yıkamış olduğu bukleleri omzuna kadar dökülen uzun sarı saçlarının ıslaklığından belliydi.

Ceketini çıkardı. Uçları katlanmış kısa kollu gömleği güçlü kollarını, gömleğini saran askılığı üçken vücudunun hatlarını ortaya çıkarmıştı. Odadaki kadınlar sunumu değil, ortaçağ filmlerinden çıkartılıp takım elbise giydirilmiş bir şövalye gibi gözüken adamı izlemeye gelmiş gibiydiler. İşaretiyle odanın ışığı ağır düşürülmeye ve sayısı normalden fazla olan klimalar odaya sıcak hava üfürmeye başladı.

Ekranda; kent merkezleri, pazar alanları, alışveriş merkezleri gibi şehrin kalabalık olan görüntüleri, insan sesleri ve araç seslerinin birbirine karıştığı şehir gürültüsüyle birlikte gösterilmeye başladı.

Odadakiler artan sıcak havayla birlikte ceketlerini çıkarmaya başladılar. Sanki ekranda geçen görüntülerin ortasındaymış gibi gerilmeye ve terlemeye başladılar. Hepsi bunu neden yaptığını düşünürken adam konuşmaya başladı:

'Uçmak...'

'İnsanoğlunun ebedi düşü...'

'Şehir hayatının üstümüze geldiği anlarda hepimizin hayal ettiği tek şey...'

'Özgürlüğün kanatlı hali...'

'Uçmak...'

İşaretiyle klimalar tekrar soğuk hava üflemeye ve odayı karartan kısık sarı ışık usulca maviye dönmeye başladı. Ekrandaki şehir görüntüsü sabitleşti ve aniden deniz kıyısındaki yüksek bir uçurumla yer değiştirdi. İnsan ve araç seslerinin yerini birbirine karışan rüzgâr, deniz ve martı sesleri aldı. Sesler yükselmeye başlarken uçurumun kenarında duran adam kendisini aşağıya bıraktı. Birkaç metre indikten sonra usulca yükselip uçmaya başladı.

Rüzgar görüntüdeki adamın saçlarını ve elbisesini dalgalandırırken, odadaki klimalarda tüm gücüyle soğuk havayı üfürüyordu. Az önce sıcak havayla bunalan insanlar terli bedenlerinin üşümesiyle ferahlamış, elbiselerinin yakalarından girip paçalarında çıkan havayla kendilerini görüntüdeki uçan adam gibi hissetmeye başlamışlardı.

Şehir hayatının stresi uçan adamla birlikte kafalardan uçup gitmişti. Hepsi sunumda olduklarını bile unutmaya başlamışken adam sunumun son sözlerini söylemeye başladı. Odadaki insanların gözlerinde dolaşan bakışları kadının gözlerinde sabitleşti ve birkaç saniye duraksadıktan sonra konuşmaya başladı:

'Uçmak...'

'Deniz gibi hırçın, dalgalar gibi asi ve rüzgar gibi özgür...'

' Aşk gibi...'

'Uçmak hayal ama uçarcasına hissetmek hayal değil!'

Ekrana parfüm firmasının ismi, logosu ve son ürününün resmi geldi'

'Free'

Sunumu izleyenler bir bir ayağa kalkıp alkışlamaya başladılar. En yetkili olanları adamın elini sıkıp gülümseyerek, 'reklam için sizi seçiyoruz' diyerek odadan ayrıldı ve diğerleri de onu izledi. Kadın ile odada baş başa kaldılar.

Kısa süren bir sessizlikten sonra kadın ayağa kalktı ve küçük adımlarla adama yaklaşmaya başladı. Tepeden tırnağa bir titreme aldı adamı, ilk öpüştükleri günkü gibi hızla atıyordu kalbi. Adamın hala eskisi kadar sevip sevmediğini sorguladığı geceleri olmuştu ama şu anda emindi. Aralarında bir adımdan daha kısa bir mesafe kalmıştı ki adam halen yere bakıyordu. Kadın 'yüzüme bak' dedi. Adam kafasını kaldırırken ikisi de birbirinin gözlerindeki yaşları fark etti.

Birbirine sarılmış öpüşen iki insan gibi kilitlendi gözleri. Göz yummak nefes almaksa soluksuz oldukları kesindi. Adam parmak uçlarıyla kadının çenesini kavrayıp başparmaklarıyla rimelli akan gözyaşlarını sildi. Sonra bir elini omzuna düşen sarı saçlarının altından kendi dudaklarına götürdü. Orta ve işaret parmağını öptü ve parmak uçlarını kadının alev gibi yanan dudaklarına dokundurdu. Bir veda gibi parmak uçlarıyla öptü kadını ama tek söz etmedi.

Sonra alnını kadının alnına yasladı. Kanatırcasına ısırdığı dudakları bazen bir şey diyecek gibi açılıyordu, bazen de öpecek gibi. Çılgınca birbirlerini kokluyorlardı. Yanaklarını birbirlerine yasladılar ve gözyaşları yanaklarında birbirlerine kavuştu. Kapı aralığından onları izleyenler bile ağlıyordu.

Adam yutkundu, derin bir nefes aldı ve kafasını geriye çekti. Sonra odadan çıkıp arkasına bile bakmadan koştu. Çok istese de sarılıp ikinci bir şansı sunmadı aşka. Çünkü iyi biliyordu adam; bir kez bitmişse eğer, yine biterdi ve bu defa kaldıramazdı...

10 Nisan 2010 5-6 dakika 11 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (4)
  • 14 yıl önce

    offffffffffff be abim hüzünlendim valla yüreğine kalemine sağlık

    👍👍👍👍👍👍👍

  • 14 yıl önce

    sanki bir yeşilcam klasiği okudum

    yazım şekli ile

    teması ile akıcılıgı ile

    ve finaldeki duygu saganagı ile

    fevkalade güzel bir öykü okudum .

    kutlarım Hakan kardeş başarıların daim olsun

    dilerim bir gün Romanlarını da okumak nasip olur .🙂

  • 14 yıl önce

    Yine biterdi diye kendine ve O'na bir kez daha şans vermemesi nasıl bir iradedir o kadar severken anlayablmiş değilim..

    Sevgili Hakan önce reklamın sunumu çok güzel,insanlara hissettirebilmesi harika.

    Kısa bir şekilde hem aşkı hem sevdayı güzel anlatmışsın,hiç sıkmadan okudum..

    Kutlarım👍

  • 11 yıl önce

    Hüzünlü bir aşk hikayesi aslında anlatılan. Tebrikler diyelim içtenlikle...😅