Gulyabani ile Çirkin Ördek Yavrusu

'Lanet olsun. ' Yağan yağmur şiddetini arttırdıkça içimden okuduğum lanetleri artık sesli dile getirmeye başlamıştım. Tam da arabamı bakıma gönderdiğim gün yağmur yağmak zorunda mıydı? Keşke yoğun trafikten dolayı içinde beklemekten sıkılıp indiğim taksi gökten zembille inse, ben mutlu mesut yüzümde ahmaklara özgü sırıtışımla arka koltuğuna otursam, uzansam, ısınsam...
Geç kaldığım yetmezmiş gibi sabah özenle sürdüğüm jöle saçlarımın ucundan damlayıp yüzüme bulaşmış, cildim gergedan derisi gibi gerilip sertleşmeye başlamıştı. Bir yandan saati kontrol ederken öte yandan yolun tam göbeğinde oluşan gölcükten, sıçramayı başarabilirmişim gibi geldi bir an. Gulyabani gibi birden karşımda peydahlanıveren kadın olmasaydı neredeyse başarmıştım. Çarpmanın şiddetini yavaşlatmak adına havada gerçekleştirdiğim akrobatik hareketler sonucu, bir gulyabaninin önünde secde eder pozisyonuna geçtim.
'Allah'ım şuradan güçlü bir şimşek gönder ya gururu ayaklar altında olan beni kömürleştir ya da bu hale düşmeme sebep olanları' diye yalvarırken yakaladım kendimi.
'Bu hale düşmene sebep ben değilim, ahmaklığın!' diye ciyaklayan kadının sesiyle ettiğim duanın yaratanla benim aramda bir sır olmadığını fark ettim. Secde ettiğim yerden doğrulma vaktinin geldiğine karar verip, yerlere saçılan karizmamı oracıkta bırakıp ayağa kalktım. Boyum Türk standartlarının biraz üzerinde olduğundan, bana öfkeyle bakan kadının hemen dibinde bir plaza gibi dikildim.
'Gulyabani gibi birden önümde çıkmasaydın bu hale düşmezdim.'
'Gulyabani mi?'
'Evet, Gulyabani zoruna mı gitti?'
'Yok canım, sudan çıkmış çirkin ördek yavrularının çıkardıkları anlamsız seslere kulak asmayı çoktan bıraktım.'
'Çirkin ördek yavrusu mu?'
'Evet, çirkin ördek yavrusu zoruna mı gitti? Şimdi çekil yolumdan seninle uğraşacak kadar zaman zengini değilim.'
İnsanların neden ve nasıl katil olduklarına hiç anlam verememiş olan ben, bu kadına nasıl acı çektirerek öldürürüm diye düşünürken yakaladım kendimi.
'Sen benim yolumun üzerinde duruyorsun kadın.'
Evet, aynı Türk filmlerindeki gibi ben öne eğildim, o parmaklarının ucuna yükseldi, burun buruna gelip gözlerimizi birbirimize diktik.
'O tır dorsesi gibi burnunu önümden çekersen gideceğim, görüş alanımı kapatıyor.'
Embesil, benim biraz kemerli burnuma laf mı etti şimdi.
'Eğer şu an yetişmek zorunda olduğum toplantım olmasaydı ben o dorseyi senin...'
'Terbiyesiz.'
'Ben gözüne sokacaktım sen ne anladın sapık ruhlu şey.'
Bu anlamsız tartışma yağmurun altında iyice rayından çıkmaya başlamıştı. Hızla o meymenetsizin yanından uzaklaşıp süratle şirkete giderken, hala tır dorsesine benzetilen sevimli burnumu düşünüyordum. Şirketten içeri girdiğimde sekreterim Yağmur yerinden zıplayıp,
'Ne oldu size Gökhan Bey?' diye şaşkın şaşkın bana bakmaya başladığında hala burnumu düşünüyordum.
'Yağmur, burnum tır dorsesi gibi mi?'
'Pardon?'
Yağmur delirmişim gibi bana bakmaya başladığında kendime geldim.
'Yok bir şey, Faruk Bey geldi mi?'
'Evet, sizi bekliyorlar yarım saat sonra da reklam firmasıyla görüşmeniz var.'
'Off... Onu tamamen unuttum ben.'
'İptal edelim ister misiniz?'
'Yok, artık bu saatten sonra iptal edilmez. Faruk Beyle işim uzun sürerse oyalarsın.'
Faruk Bey ile toplantımızı her ne kadar kısa tutmaya çalışsam da, Yağmur reklam firmasından geldiklerini haber vermesinin üzerinden 15 dakika geçmişti. Yağmur'a firmadan gelenleri içeri göndermelerini söylediğimde tek düşüncem, eve gidip sıcak bir duş almak ve kuru kıyafetler giymekti. Kapı açılıp Gulyabani içeri girdiğinde kâbus geri döndü diye düşündüm.
'Ne bu yahu, kamera şakası falan mı? Nereye el sallayacaksam söyle sallayayım sen de çık hayatımdan.'
Karşımdaki kadın da en az benim kadar şoktaydı.
'Gökhan Bey siz misiniz?'
'Yok, hayır ben sudan yeni çıkmış çirkin ördek yavrusu.'
'Memnun oldum ben de Gulyabani.'
Yüzsüzce teklif beklemeden koltuğa bırakıverdi kendini.
'Ne o yolda gelirken zaman konusundaki fukaralığını görmezden gelmeye mi karar verdin?'
'Amma sivri dillisin.'
'Tır dorsesi gibi bir burnum ve sivri bir dilim var başka?'
'Kulakların da kepçe sanki.'
'Sen benden iş almaya gelmiştin değil mi?'
'Bu saatten sonra bana günahını vermeyeceğin belli, ben senin bildiğin yalaka Gulyabanilerden değilim.'
Gulyabaninin açık sözlülüğü ona olan bakışımın biraz değişmesine neden olmadı değil. Aslında sevimli kadındı reklamcı Tülin.
'Söylemek istediğin başka kusurum var mı?'
Tamam, yakışıklı bir adam değilim ama burnum tır dorsesi gibi de değil.
'Eh Gerard Butler'le uzaktan yakından alakan yok, ama zekâ seviyen çirkinliğini örtüyor sanki.'
'Senin de Angelina Jolie'ye pek benzediğin söylenemez. Bir çeşit karikatürü gibi duruyorsun.'
'Güzel bir çift olduk demek ki, işi bana verecek misin?'
'Hayır.'
Bana çirkin dedi bu kadın, hala işi ona vereceğimi sanıyorsa tam bir ahmak. Fakat en azından bunları yüzüme karşı söyleyebilme cesaretine sahip, yalaka değil ve ortalama bir kadından daha zeki. Gözleri güzel, elleri sanatkâr ellerini andırıyor. Saçları ıslak ama kuruduklarında şelale gibi omuzlarından akacak gibi duruyordu, bu düşüncelerle kasıklarım alev almaya başladı. Acaba işi versem mi? Deliriyorum...
'Bitti mi?' diye sordu bilmiş bilmiş.
'Ne bitti mi?'
'Bana işi vermek için kendi kendine sıraladığın bahaneler.
'Bu ne küstahlık' diye çıkışırken nasıl anladığını bulmaya çalışan beynim patlayacaktı.
'O zaman ben daha fazla zamanınızı almayayım' diyerek çantasına uzandı.
'Dur' diye kükredim. Küstahça bir kaşını havaya kaldırıp alay eder gibi seyretti beni.
'Uzun zaman önce şahsi çekişmelerimi şirket işlerine karıştırmamayı öğrendim. Firmanız oldukça bilindik ve her projesinde başarıya ulaşmış. Bu sebeple şartları konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.'
'Hayır.'
'Ne?'
'Hayır, sizinle şartları ben konuşmayacağım. Firmadan başka bir arkadaş yönlendirmelerini isteyeceğim.'
'Neden?'
'Birlikteliğim olma olasılığı, olasılıklar dâhilinde olanları müşteri portföyüme almıyorum.'
Yüzüne aptal aptal bakıp,
'Anlamadım' diyebildim.
'Yarın akşam benimle yemeğe çıkar mısın?'
Otuz sekiz yaşında, işinde iyi bir yere gelmiş, başarılı bir iş adamı olan ben, ilk defa bir kadından çıkma teklifi alıyordum. Genellikle kadınların görselliğe önem verdiklerini düşünürüm. Eh pek yakışıklı bir adam olduğum söylenemez. Genelde etrafımdaki kadınlar maddi rahatlıklar söz konusu olduğu için hayatıma girerler ve başka bir gelir kaynağı bulduklarında da çıkarırlar. Tülin de bunlardan biri miydi diye düşünürken,
'Senden maddi bir çıkar elde etmek niyetinde değilim' diyiverdi. Bu kadın benim aklımı nasıl okuyor yahu.
'Çirkin ördek yavrularına asılmak huyun mu?'
'Ördekten zekâ fışkırıyorsa evet, erkekler neden kadınların manken görünümlü bir adamı arzuladıklarını düşünürler anlamam. Karşınızda liseli okula giderken eteğini kıvırıp okulun yakışıklılarına bacaklarını sergileyerek, onları ayartmaya çalışan bir çocuk yok. Evet, pek güzel olduğun söylenemez ama keskin bir zekân olduğu aşikâr. Kadınlar belli bir yaştan sonra güzel ama boş adam yerine, iki lafın belini kıracağı birini istiyor. Eh seninde sivri oluşunu görmezden gelirsek iyi laf yapan bir ağzın var.'
'Benim de zekâ fışkıran Gulyabanilere pek hayır diyebildiğim söylenemez.'

13 Ocak 2015 7-8 dakika 37 öyküsü var.
Yorumlar