Günah Meyvesi
--Zeycan ,Zeycan ,Zeycan onu tanıdıktan sonra bu isim beynimde hep yankılanır olmuştu. Yıllar yılı düşüncelerimin de tek odak noktası. Keşke onu hiç tanımamış olsaydım. Ama o zamanda böyle güzel bir aşkı yaşamamış olacaktım. Böylesine muhteşem güzelliğe tanıklık etmiş sahip olmuş olmayacaktım Öylesine masum öylesine tatlı idi ki onu görüp te ona aşık olmamak mümkün değildi. Kıvır kıvır saçları iri ela gözleriyle Zeycan sanki bir aşk tanrıçası gibiydi. Onu tanıdıktan sonra onun gözlerine saçlarına kısacası Zeycan'ın kulu kölesi esiri olmuştum. Onu tanıdıktan sonra hayatın yaşanılmaya değer olduğunu anlamıştım. Tabi ki daha sonra ayrılığın bitip tükenmez acıların var olduğunu da yine Zeycan sayesinde öğrenmiş oldum..
Arkadaşım can dostum Sedat anlatmaya devam ediyordu. Zeycan'ı hiç görmemiştim amma daha şimdiden onu merak etmeye başlamıştım. Sedat'ın bu kadar övgüsüne mazhar olmuş bir kız mutlaka çok çok güzel birisi olmalıydı. Sedat'ın biraz nefes almasını çayını yudumlamasını bekledikten sonra,
--Zeycan'la nasıl tanıştın dostum. O İstanbul da Sen Kütahya da. Böyle bir aşk nasıl doğdu dal budak saldı meyve verdi. dedim
--Zeycan'ı bir tesadüf sonucu tanıdım. İstanbul Kartaldan vapurla Yalova ya oradan da Bursa üzerinden Kütahya ya dönecektim. Kartal vapur iskelesinden Yalova ya gitmek için vapura binerken bir bayanın yürümekte zorluk çektiğini gördüm. Zeycan ayağını incitmişti. Yardım ettim valizlerinin taşınmasına yardımcı oldum. Bana teşekkür etti. O günden sonra iki dost olduk. Evliydi ve iki çocuğu vardı. Kocasından ayrı yaşamasına rağmen hala onunla kanun önünde evliydi. Dostça başlayan arkadaşlığımız zaman geçtikçe duygusallığa aşka dönüşmüştü. Bunu engellemek için ikimizde hiçbir caba sarf etmedik. Ayrı ayrı dünyaların insanları olduğumuzu bile bile birbirimizi istiyorduk. Geleceği düşünmeden günü yaşamak istiyorduk. Yarını düşünmüş olsaydık bugünün keyfini çıkaramayacaktık. Bu yüzden yarını unutmaya her şeyi zamanın akışına bırakmaya karar vermiştik. Onunla beraberliğimiz tam yedi ay sürdü. Sık sık İstanbul Kartal'a gidip geliyordum ama Zeycan'dan ayrılmak zorundaydım. Önceleri bunu kabul etmek istemedim amma başkada çarem yoktu. Zeycan boşanamamış kocası benimle ilişkisini öğrenince yaşamı hepten Zeycan'a yaşanılmaz kılmıştı. Üstelik bende nişanlıydım. Belki garip karşılayacaksın amma nişanlım Sibel ide çok seviyordum. Bir insan iki kişiyi aynı anda nasıl sevebilir deme dostum oluyor işte. Zeycan içimde bir tutkuydu sevgiden de öte bir anlamı vardı benim için. Sibel ise evlenmeye karar verdiğim kızdı. Neyse Zeycan'dan ayrıldıktan sonra uzun süre kendime gelemedim. Aklımda beynimde gözlerimde onunla geçirdiğim günlerin gecelerin izleri vardı. Ama zaman her şeyin ilaca derler ve bizlerin dünü unutmalarına yardımcı oluyordu..
--Yani Zeycan'dan ayrıldıktan sonra onu basitçe çabucak unuttun mu unutabildin mi dostum.
--Hayır basitçe çabuk unutmadım unutamadım amma evlendiğim eşim Sibel bana onu unutturmuş gibiydi. Hele bir yıl sonra doğan kızım şeker gibi bir bebekti. Karım ben ve minik Sedef mutlu bir şekilde hayatımızı sürdürüyorduk. Zeycan'ı zaman zaman hatırlamıyor da değildim. Amma yapacak fazlaca bir şeyim de yoktu. Zaten bir gün ayrılacağımızı ta başından Zeycan'da biliyordu. Derken günlerden bir gün Zeycan'dan bir mektup aldım. İnan bana Zeycan'dan mektup geldiğinde mektubu açıp açmamak konusunda bayağı düşündüm ve en sonunda açmaya karar verdim. Keşke açmasaydım amma mektubu bir kere açmıştım işte. Mektubunda özetle Zeycan şunları yazıyordu. 'Sedat'ım bir çocuğumuzun olduğunu isterse oğlunu görebilirsin bunu bilmeye senin hakkın var diye düşünerek bu mektubu sana yazdım ' diyordu...
--Eyvah dostum eyvah demek yedi aylık beraberliğiniz meyvesini çabucak vermiş. Bence de bunu bilmek senin en doğal hakkındı. Bence Zeycan doğrusunu yapmış amma siz ta en başından bu günaha girmekle yanlış yapmışsınız. Eee sonra ,sonra ne oldu Sedat
--Ne yapacağımı şaşırmıştım. Ondan ayrılınca çok üzülmüştüm ama zamanla bu duyguya alışmıştım. Ama şimdi durum çok daha farklıydı. Ortada damarlarında benim kanımı taşıyan bir çocukta vardı. Bir tarafta beni canından daha çok seven karım Sibel ve ailemizin maskotu haline gelen kızım Sedef. Vermem gerekli karar çok önemliydi sonunda kendisine telefon etmeye karar verdim. Zeycan'ın sesini duyduğumda heyecandan nasıl titrediğimi bilemezsin dostum. Evlenmek üzere olduğunu söylüyordu. Kocasından on ay önce boşanmıştı ve bir başkasıyla mantık evliliği yapacağını söylüyordu. Üç çocuğa bir baba gerekli Sedat benim sevdiğim ilk ve tek erkek sensin senden sonrası hiç olmayacak diyordu. Bende ona hala kendisini sevmekte olduğumu ama evlendiğimi eşimle çocuğumla mutlu bir yuvam olduğunu söyledim. Telefonda ikimizde ağladık. Zeycan dan olan çocuğumu görürsem ondan bir daha ayrılamayacağımı düşünerek İstanbul'a Zeycan'ı çocuğumu görmeye gitmeme kararı aldık. Bu olaydan sonra tamı tamına iki yıl geçmişti ki bir gazetede gördüğüm haber yine beni acılar denizine itiverdi. İkinci kocasıyla da geçinemeyen Zeycan boşanmak üzere mahkemeye başvurmuştu. Fakat bu öyle normal bir boşanma davası değildi. Onun için gazeteciler televizyoncular mahkeme kapılarında Zeycan'ın peşini bırakmıyorlardı. İkinci kocası Zeycan'ın kolunu kırmıştı. Mahkeme koridorlarında alçılı koluyla Zeycan'ın resmini çekmişlerdi. Çocukları eteğinden tutmuşlar ağlaşıyorlardı. Dayanılacak gibi manzara değildi gördüklerim. Günlerce Televizyonlarda Gazetelerde kadına şiddet haberi altında işlendi bu olay. Ve sonunda Zeycan boşanabildi. Kocası da hapis cezasına çarptırıldı. Son duruşmaya bende İstanbul da katıldım. Zeycan'ı yıllar sonra ilk o duruşmada gördüm. Zeycan'ım çökmüş on yaş birden yaşlanmış gibiydi ama yine de benim gözümde dünya güzeli gibiydi. Herkesten önce duruşma salonundan çıktım. Amacım onu kapıdan çıkarken görüp konuşmaktı. Fakat nerede? Medya mensupları Zeycan'ın peşini bırakmıyorlardı. Birbiri ardına patlayan flaşlar uzatılan mikrofonlar yüzünden Zeycan yüzünü kapatmak zorunda kalmıştı. Adliye kapısı önünde bir taksiye bindi Zeycan bende başka bir taksiye binerek öndeki taksiyi takip etmesini istedim. Kartalda bir gecekondunun önünde durmuştu taksi. Zeycan daha evinin kapısını açmadan yakalamıştım onu. Beni ansızın karşısında görünce ne yapacağını şaşırmıştı Zeycan. Yüzünde adeta güller açmış tek kolunu boynuma dolayıp ' Sedat'ım seni ne kadarda özlemiştim bilemezsin. Ne iyi ettin de geldin. ' dedi. Sımsıkı sarıldım kadınıma. Acaba bunlardan hangisi benim çocuğum diye düşündüm yanındaki çocuklara bakarak en küçükleri olmalıydı dedim ve beraberce eve girdik. Zeycan bana başından geçenleri anlattı. Hoş anlatmasa da biliyordum ya günlerdir gazeteler televizyonlar onlardan bahsetmişlerdi. Sonra bana benim çocuğumu gösterdi. Senin babası olduğunu bilmesin böylesi daha iyi olur dedi. Bil bakalım ismini ne koydum. Tabiki ismini tahmin edemezdim amma Zeycan bombayı çabuk patlattı. Oğlunun ismini Sedat koydum dedi. Zeycan yine mutlandırmıştı beni. Demek ki hala beni büyük bir aşkla seviyordu. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Oğlum erkek olmasına rağmen tıpkı Zeycan'a benziyordu. İki saat kadar sohbet ettikten sonra çocuklara bir miktar para bırakarak ayrıldım yanından. Bir şey söylemeye fazlaca yüzlerine bakmaya yüzüm yoktu. İşte böyle dostum Zeycan ile benim hikayem biraz arabesk olsa da işte böyle.
Arkadaşım Sedat'ın anlattıklarını can kulağıyla dinlemiş ve bayağı etkilenmiştim. Üzülmüştüm amma benim yapabileceğim fazlaca bir şey yoktu.
--Ondan sonra ne oldu Sedatcığım bir daha Zeycan'ı gördün mü? Çocuğun yani oğlun yarın büyüyünce ne olacak ne yapacaksın?
--Zeycan'ı bir daha görmedim görmeye cesaret edemedim. Onunla sadece mektuplaşıyoruz telefon ediyorum. Her ay belirli bir miktarda para yardımı yapıyorum. Zeycan bir daha evlenmem diyor. Zamanla birbirimize olan duygularımız küllenir diye düşünüyoruz. Çocuğumun durumunun ne olacağını ise şimdilik inan ki bilmiyorum. Ama onun geleceğini garanti altına almak benim babalık görevim. Karıma durumu açıklasam kesinlikle yanımıza almayı kabul etmez ve belki de evliliğimizi bitirir. Zeycan'ında zaten çocuğumu bana vereceğini zannetmiyorum. Ama yine de o benim bir parçam.
Şimdilerde arkadaşım Sedat bir Labirent in içinde çıkış yolu arıyor. Bana bu olayları anlattıktan sonra şöyle böyle bir yıl kadar bir zaman süreci geçmiş durumda. Sedat hala bu Labirent in içinden çıkabilmiş çıkmış değil. İşlediği bir Günahın Meyvesi yaşamın her anında her saniyesinde onun karşısına çıkıyor. İşlediği günahın büyüklüğünden çaresizlikten kıvranıp duruyor. Kırmadan incitmeden umarım bir çıkış yolu bulabilir. Dualarım onun için...