Günlük(3)
Gaziantep/Bir Salı Akşamı/2008
...Yağmurlar yağarken buluttan süzülerek
Toprak hasretle kavuşmayı bekler
Eğer dalgalar ayrılmışsa sahilden
Kum tanesi ölür hasretinden
Öksüz kalır adını yazdığım sahiller...
Ağlamayı özlüyor bazen insan. Hem de hıçkıra hıçkıra... Ağlamayı bile unutan gözlerimin kuytusundan kayan en son damlaydın biliyor musun? Kirpiklerimin ucundan nazlanarak akıp giden... Bir selin önünde akmak, bir fırtınanın içinde kaybolmak, kükreyen denizin üstünde acemi bir sandalla kalakalmak, ormanların içinde yolunu kaybetmek, gecenin içinde yok olmak misaliydin...
Rüzgâra emanet şarkılar kesmez oldu yürek hasretini artık. Ayrılığın demirlediği limanda sevda sözcükleri çoktan çürümeye başladı. İçimdeki gururu bir kırıp yanına gitsem ne derdi acaba? Seni sana emanet ediyorum deyip bıraktığım gibi karşılar mıydı beni? Döneceğim yalanlarının ardına saklandığım günler hatırına gelir miydi? Yoksa... Düşünmek bile istemiyorum... Bu gururla çözülmeyecek bu bilmece... Hatayı kabul etmeyen bu akılsız kafam başını taşlara vura vura yaşayacak pişmanlıklarını. Yaşayacak ve anlayacak sevginin ve sevgilinin kıymetini.
Ben her şeyi göze alarak yanına gitmeli, dizlerine kapanmalı, gözlerinde ölmeliyim.... Gitmeli ve gözlerimle görmeliyim. Konuşmaya cesaret edemesem bile uzaktan seyretmeliyim. Ya evlendiyse... Ya çocukları olduysa... Aradan geçen iki yıl gebe midir bunları yaşamaya? Ya ?Sen de kimsin seni tanımıyorum derse?? Ya ?Beni bana bırakmıştın ya ben bendeyim ya sen nerdeydin?? derse ve ?Al bendeki seni ve defol ve bir daha da gözükme.? derse... Haksız da sayılmaz...
Aynı umuda kanatlanan yıldız misali takılmalıyım feleğin peşine... Ne pahasına olursa olsun gitmeli ve bulmalıyım. Yüzleşmeden ıslanmayacak aşka davet yazdığım talihsiz satırlar... Yüzleşmeden, sabahı görmeden ölecek sahipsiz yıldızlar...
Uyumalıyım günlüğüm... Kaç gecedir gözlerimde nöbet bekleyen anıları düşlerimin yüreğine gömerek uyumalıyım... Sevdanın kollarında uyanmak için yüreğimden binlerce Yusuftutan kuşlarını uçurmalıyım...
Kimbilir belki başka çiçeklere sarılarak tatlı bir hatıra olmaya yüz tutmuş ismini eski bir şarkıda anımsadığımı zannediyordur...Halbuki kalbime binlerce kez Zehra dediğimden haberi yoktur... Halbuki adını adımın yanına yazdığım şiirleri hiç hatırlamıyordur...
...Feri gitti gözlerimin ufuklara bakmaktan
Yağmurlar kesildi görünce ağlamaktan
Çöllere zemheri düştü nara yanmaktan
Ben seni beklerim bıraktığın yerde...
Zekeriya EFİLOĞLU
...Aynı zamanda ama başka bir yerde.....
İzmir/Bir Yalnızlık Rıhtımında/2008
...Nicedir ıslanmıyor hüzünlerim yağmurlarda
Kuraklaşmış dudaklarımın çorak topraklarına
Bir damla umut bekliyorum ikimize yetecek
Issız bir sahilde denize hasret yaşıyorum.
Sevgili Günlüğüm...
Yanaklarından süzülüp yüreğini yakan bir damla olmak isterdim oysa. Canımı yakıyor bu sessiz bekleyiş. Gideceğini bilsem de uyandığımda yanımda olmasını nasıl isterdim. Her gün yeniden sevdalanmak güzel gözlerine... Her solukta yeniden hayata bağlanmak tüm güçlüklere rağmen ve suskularını sevmek her gün yeniden...
Sustuğum sözcükler kadar onu sevdiğimi bilse şu kahrolası gurunu bırakır mıydı acaba. Bıraktığı gibi değilim artık günlüğüm bunu en iyi sen biliyorsun... Gülünce gamzelerime çiçekler açtıran gözlerindeki hayatı benden esirgediğinden beri ömrünün gülü değil; sevdasının külü oluyorum. Her gün daha da artarak benliğimi kaplayan, mahveden bir karanlığa itiyorum kendimi.. Her gün dünden daha çok seviyorum onu. Her şeyden çok...
Ne olur bir gün de olsa gelse yanıma. ?Seviyorum? diyemese de ?sevdim? dese hiç olmazsa. ?Bir zamanlar çok sevdim seni...? Ömrüme ömür olmaz mıydı bir cümlesi? Hazanıma çiçekler açtırmaz mıydı... ?Canım..? desem yeniden kalmaz mıydı? Elimi uzatsam... Ah bilmiyorum... Aşk hayaldir hep değil mi günlüğüm... Kim bilir belki de o başka çiçeklere sarılarak tatlı bir hatıra olmaya yüz tutmuş ismimi eski bir şarkıda anımsıyordur sadece...
?Hala acıyor gözlerinin yaktığı yerler,
İncitme yazıktır beni bir sözle sevindir...? diyor çok eskilerden gelmiş yorgun bir şarkı.
Ben de sevinmek istiyorum bana da yazıktır değil mi güncem...
Ama...
Biliyorum hiç gelmeyecek... Kuru bir yaprak gibi rüzgârda savrulan hüzünleriyle yaşıyordur şimdi, başka başka sevdalarla avunuyordur ihtimal ve beni özlemli bir sigaranın izmaritinde söndürüyordur. Bir şişenin dibine gömüyordur yaşananları belki de... Bilmiyorum...
Ya da belki...
Belki hala...
Onu beklediğimi hissediyordur gözlerimdeki telveli hüzünde.
Dudağımdaki o son öpüşün iziyle...
Ayşegül TEZCAN