Günlük(5)

Gaziantep/Bir Cuma Gecesi/2008





...Adın canda bir can
Uzaksın duygularıma
Uzaksın nasıl yaşadığımı duymaya...







Otogarlar bende, özlemle hasret arasında fay hattı gibi bir çizgiyi belirtir. Kırılgan, opak ve sınırsız... Zıtlığın ruhunda gezinen duyguların raksı. İstasyonlar, soğuk ve isli yapısıyla bir karabasan. Hele o kulakları tırmalayan gürültü. İstasyon kelimesine özel bir takıntım var. Bana sonu çağrıştırıyor. Belki de ondan dolayı sevmiyorum. Limanlar, gelip ve geçmek, biraz duraklamak, arada nefes almak gibi bir misyon üstlenmiş bende. Gemilerin nazlı nazlı salınışı ve mavinin tüm renklere galebe çalan asaleti de olmasa nasıl katlanırdım bilemem. Gelenlerle gönderilenlerin buluştuğu daha binlerce mekân. Gönderenlerin gözlerinde, sözlerinde ve ellerinde duygularını yansıtan cümleler, heyecanlar, kıpırtılar... Yine bir seher vaktinde, zuhur seremonisinde, mağruba doğru gidiş ve dönüş... Kiminin ki sessiz sakin ve mütevazı; kimininki de; ?dönüşüm muhteşem olacak? cinsten... Acaba dönüşüm muhteşem olacak mıydı? Acaba gözlerimde inanılmaz bir yere koyarak yücelttiğim Zehra'yı bulabilecek miydim? Nasıl bir manzarayla karşılaşacaktım? İşte bu merak, heyecan ve korku çemberinde ağır ağır ilerleyen otobüsün camından ayışığıyla bütünleşen kar taneciklerini izledim... Zehra yoksa sende mi mehtaba bakıyorsun? Zehra...





Bu şehir bu kadar güzel olamaz. Hayır, bu şehri güzel yapan içinde Zehra'nın yaşamasıdır. Ya bu denize ne demeli. Onun sade ve sakin duruşu ve bütün mavilikleri Zehra'mın gözlerinden alınmıştır... İzmir ha...





Ne yapacağını bilemeyen serseri bir mayın gibi yüreğim ellerimde kordon boyu denilen yerde ilerliyorum. Nasıl bulacağımı bilmeden arıyorum onu. Belki de amacım onunla konuşamasam da dünya gözüyle bir kez olsun onu görmek. Kim bilir belki de yaşadığını hissetmek. Yok yok... Konuşmaya ne mecalim ne cesaretim var. Ben oracıkta düşer ölürüm... Oracıkta bir mezar kazsınlar bana. Karacaoğlan misali aşk kokan mektupları da mezarımın üstüne sersinler...





...Kar tanesinde saklı hayallerim
Gülkurusu bir yalnızlık dudaklarımda
Sevdamı dererim harman yerinde
Yakılırım alaz bir toprak olur ellerim
Şimdi tükenme vaktı
Ölüme yelken açsın şiirlerim
Çoktan ruhunda kayboldum sevdiğim...






Zekeriya EFİLOĞLU





.......................................





Aynı gün başka bir yerde hasretle vurgun yemiş bir yürek...






İzmir/Bir Cuma Gecesi/2008






İsmi gibi Kor bir Ay'dı gecelerimi dağlayan
Şah damarımdan süzülen bitimsiz hayattı
Uzaktı hasret dolu duygularıma, yaşamak kadar...
Nefesim kadar yakın bir tükenişti çokça...





Anlatılmaz bir acı beni gökyüzüne çekiyor günlüğüm...





Uzayan gecelerde sürgünüm yalnızlığa, uyuyamıyorum artık... Bir ölüm yorgunluğu yerleşti iyimser hücrelerime. Gülüşlerimle yaşamımı uzatmak elimde olsaydı keşke. Uzun süredir elimi eteğimi çektim hayattan. Eski Zehra gibi değilim artık herkesten gizliyorum kendimi ve acılarımı. Bitti bayram sabahı sevinçlerim. Ne tuhaf gün geçtikçe O'na yaklaşıyorum sanki...





Şu Kordon boyunun güzelliğine bakıyorum sevgililerin gözlerindeki gülümsemelere dalıp kaybolmak istiyorum. El ele dolaşan her çifti delice kıskanıyorum.





Bir gün biz de diyorum belki...
Belki...





Kemoterapiye başladığımdan beri eskisi gibi güzel değilim biliyorum. Gözlerimin altında mutsuz ve yorgun halkalar taşısam da damarlarıma yayılan bu acıya inat umudumu yitirmiyorum günlüğüm. Koray'ı son bir defa da olsa görmek istiyorum. Dökülen saçlarımın hesabını yapmıyorum artık. Uyumuyorum geceleri de çünkü sabaha gözlerimi açamam gibi geliyor. Kavuşmalarımızı düşleyerek avunuyorum, görsem ne derim ki. ?Harabeyim? desem, ?Yokluğunu yükledikçe omuzlarıma, yıkıldım? desem üzülür mü... Hem eski güzelliğim kalmadı artık nasıl çıkarım bu bitkin bu ölgün halimle karşısına.






Gözlerini özledim, hayata küskünlüğünü, umutsuzluğunu, dilinin ucuna gelen kelimeleri yutkunuşunu bile her şeyini özledim. Yıllar sonra gözlerimden kaçar mıydı gözleri acaba eskisi gibi, elleri sıcak mıydı hala beni ısıtacak kadar. Dostça da olsa sarılır mıydı yürek dolusu...






Kocaman umutlar getir bana hiç benim olmayan sevgili.
Rengârenk düşlerimde yalandan bile olsa seviyorum de...
Dudaklarımdaki özleminin çorak topraklarına uzan...
Bir bakışın ile ölüme yürür, dudaklarına canımı teslim ederim.





Geç kalma bana... Ne olur geç kalma sevgili...
Ayak seslerini gönder...
Belki hakkım değilsin ama...





Varlığını sür kanayan yaralarıma...
İzmir'in sokakları şenlensin kokunla.
Beyaz krizantemler hayata dönsün toprağa bakan avuçlarımda.
Geç kalma bana... Ne olur geç kalma sevgili...







Ayşegül TEZCAN

05 Şubat 2009 4-5 dakika 24 öyküsü var.
Yorumlar (1)