Güzel Çirkin 5
Her şeyi elime yüzüme bulaştırdım. Bu işin içinden nasıl çıkacağım bilmiyorum. ?'Kızım sana söylüyorum; ne oldu, neden ağlıyorsun?''
?'İyiyim ben amca sadece annemi ve babamı özledim.'' Bir tek annem ve babamın ölümünü kullanmadığım kalmıştı, sonunda onu da yaptım. Amcam pek inanmadı söylediklerime ama üstüme de gelmedi. Bir hafta sonra geri döndük, o Fransa'ya bense İngiltere'ye. Evden dışarı çıkmadım o gün. Döndüğümü de kimseye haber vermedim. Ertesi gün okula gittim, Toprak beni görür görmez sımsıkı sarıldı. Hemen sorguya çekti ?'Neredeydin, neden haber vermedin?'' Cevap verecek güzüm yoktu, çünkü hala ne yapacağıma karar vermemiştim.
Günler geçti ve en sonunda başladığım işe devam etmeye karar verdim. Eğer Toprak diğer kızla görüşmek istiyorsa görüşecekti. Kendime yeni bir telefon hattı aldım ve Toprağı aradım; ?'Merhaba ben Hazal''
- Pardon tanıyamadım.
- Kafede karşılaşmıştık, ben çantamı unutmuştum ve sizde çantamın içine numaranızı bırakmışsınız.
- Ah evet siz o meleksiniz.
- Melek mi?
- Yani evet siz o güzel bayansınız
- Teşekkür ederim
- Ne için
- İltifatınız için
- Hayır, teşekkür etmeyin, çünkü gerçekleri söylüyorum. Eğer bir sakıncası yoksa yarın akşam birlikte kahve içebilir miyiz?
- Olabilir.
- Yani evet mi?
- Evet
Beş dakika sonra telefonum çaldı arayan Toprak'tı. Bütün gelişmelerden haberdar etmek için aramıştı, biliyorum. Huzursuzdum; yaptığım şeyin doğru mu yoksa yanlış mı olduğuna henüz karar vermemiştim. Bilinmeze yolculuk ediyordum. Toprak düşündüğüm şeyi yaptı. Adı Hazal'mış yok efendim kahve içeceklermiş... Filanmış falanmış.
Ağlamak istiyorum; hıçkıra hıçkıra, bağıra çağıra ağlamak istiyorum. Toprak ile Hazal'ı görüştürmeye başladım. Başta her şey güzeldi. Daha sonra benimle Hazal'ı görüştürmek istedi ve işler iyice sarpa sardı. Bu işin içinden nasıl çıkacağımı bilemedim. Tam her şeyi anlatacaktım ki. Bir anda toprağın bana trip atmasıyla aklıma bir fikir geldi. Onunla kavga edip, küsersem görüşme gibi bir derdim olmaz. Bağırdım çağırdım, zeytinyağı gibi üste çıktım daha sonra arkamı döndüm ve çekip gittim. İstediğim gibi oldu, görüşmedik Toprak'la.
Toprak ile görüşmeyeli neredeyse beş ay olmuştu. Hazal olarak onu görüyordum, konuşuyordum ama Hazan olarak onu özlemiştim. Okulumun bitmesine çok az bir zaman kalmıştı. Fransa'ya geri dönecektim ve amcamın işlerine ben devam edecektim. Toprak'ı bir daha görmeyecektim, en azından Hazan olarak.
Zaman bana inat hızla akıp geçiyordu, bense her geçen gün aşkımı kalbime gömüyordum. Biliyordum Toprak asla benim olmayacaktı. Aşkın ne kadar acı bir duygu olduğunu tatmıştım ve asla aradığım o aşkın benim olmayacağını da biliyordum artık.
Eve dönme vaktim gelmişti. Her şeyi arkamda bırakıp Fransa'nın yolunu tuttum. Bir hafta amcam dinlenmeme müsaade etti. Mutsuzluğumun yorgunluğumdan olduğunu düşündü. Oysa eski Hazan yoktu artık.
Bir hafta sonunda işe başladım. Holdinge gittiğimde bütün gözler üzerimdeydi. Ben yürüdükçe arkamdan gelen fısıltıları duyabiliyordum. Herkes ?'Yeni patronla işimiz var'' diye söyleniyorlardı. Haksız da sayılmazlardı. İşimi hakkıyla yapmayı seviyordum ve disiplinliydim. Amcamın benim için hazırlattığı odama gitmeden önce Mehmet amcanın odasına uğramak istedim. Asistanına Mehmet amcanın içerde olup olmadığını sordum. İçerde der demez kapıyı çalmadan içeri daldım. Gördüğüm manzara karşısında küçük dilimi yutabilirdim.
?' Hoş geldin kızım''
- Ben yalnız olduğunu düşünmüştüm Mehmet amca
- Gel kızım yabancı değil, oğlum Toprak
- Oğlunuz mu?
- Evet, o da yeni bitirdi okulunu ve artık birlikte çalışacaksınız.
Of işler iyice sarpa sarıyordu. Âşık olduğum adam Mehmet amcanın oğluymuş, işte bu harikaydı.
?' Merhaba Hazan''
-Siz tanışıyor musunuz?
-Biz şey, evet tanışıyoruz Mehmet amca.
-Kadere bak sen
-Ya ne demezsin Mehmet amca. KADER
Kaderime tüküreyim. Ne yapacağım ben şimdi. Ben kendimi nasıl bir belaya bulaştırdım. Aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık. Hadi bakalım Hazan çık bu işin içinden çıkabilirsen.
Beşinci Bölümün Sonu