Hale Getirdi Bu Hale

Geç saatlerde yatıyor, geç kalkıyordu, gazeteye geldiğinde saat 11.00 di.
Dağınık masasında ki sandalyesine oturdu, yeni bir gün yeni bir yazı, lot top' unu çıkardı, çantasındaki kağıtları masasının üstüne bıraktı, aldığı dip notlarını aradı, yakın okuma gözlüğünü takarak okudu.
Sıradan bir yaşam, gün diğer günlerden farksızdı, hiç şikayet etmez, küçük isyanlarını yutkunur, öfkesini saklardı. Uzun yıllar aynı masada, aynı odada günlük yazılarını yazarak, haklı eleştirileri kabullenir, yersiz tepkilerde sessiz kalırdı.
Kapıyı çalmadan açan kadın kısık bakışlarıyla yarım ağız günaydın dedi. 40 yaşlarında iyi giyimli, sarışın hanım tok bir sesle
-Kenan nerede?
-Kenan!
- Evet Kenan, dün yazdığının yazıda bahsettiğiniz Kenan
Ağlamaklı gülmeli bir hal aldı yüzü, ne söyleyeceğini bilemedi, birkaç saniye bir çok şeyi düşündü, derin bir nefes alarak; masasının önündeki deri kaplı koltuğu göstererek
- lütfen oturur musunuz, dedi
kadın katladığı gazeteyi önündeki sehpaya koyarak, titreyen elini çantasına sokup sigara paketini çıkartarak izin almadan sigarasını yaktı
- bakın beyefendi, bu yazıda bahsettiğiniz Hale benim, ve yazınızdaki Kenan da beni 3 yıl önce terk edip giden adam, yaşadıklarımızı bu denli bilemezsiniz, mutlaka Kenan anlattı. Kenan nerede?
Boğulacak gibiydi, gömleğinin yakasından bir düğme daha açtı, kör bakacak kadar gözlerini kadından kaçırıyordu, anlamsız bir soluma sonrası derin bir nefes alarak;
- Evet o yazıyı ben yazdım, Kenan ve Hale isimleri sadece benzerliktir, yazım inanın kurgu, kahramanları da tanımıyorum, ne sizi ne de Kenan'ı tanırım.
Kadın alaycı bir gülümseme sonrası ses tonunu biraz daha yükselterek sorgusuna devam etti, her soruda adam biraz daha küçülüyor, korkularını belli ediyordu, ne söylese kadını inandıramıyordu, yaşamında ilk kez bir yazısının acısını omuzlarında hissetti, bir isim benzerliği adamı darmadağınık hale getirmişti. Kısa zamanlarda bir çok şey düşünüp kadının gitmesi için bildiği duaları okuyacak kadar ezberlerini hatırlıyordu, sessiz tövbeler çekiyordu. Kadın birden ayağa kalkıp sehpanın üzerine bıraktığı gazeteyi alıp adama fırlatarak;
- Şimdi gidiyorum, iyi düşünün, yarın yine geleceğim, bana Kenan'ı bulacaksınız veya yerini söyleyeceksiniz.
Kapı sertçe kapanmış kadın ayrılmıştı, düşünceleri bulanık, bakışları şaşkındı, defalarca beyaza bürünen sakalarını ovaladı, penceresini açtı derin nefes almak istedi, belirsiz hareketlerinin farkına vardığında telefonuna sarıldı, çayını söyledi. Ne yapacağının kararsızlığında ding düşünemiyordu. Böyle bitik, yorgun olduğu zamanlarda tek sığınağı Neriman'dı.
Neriman 10 yıllık dostu, arkadaşı, dert ortağı, her şeyim diyebildiği gerçekti. Onu arayıp onunla dinlenip, paylaşmanın huzuru ile iki kadeh rakı eşliğinde kendine gelebileceğini düşündü, cep telefonundan Neriman'ı aradı;
-Canım nasılsın?
- eh iyiyim
- hayrıdır sesin tuhaf geldi bir şey mi oldu?
Neriman yarım ağız yok bir şey diye tekrarladı, adam birkaç saniye bekledikten sonra;
- bu akşam bir yerde oturalım, bende iyi değilim, biraz dertleşiriz
- gelemem, sen Hale ile git.
- Hale!
- Evet Hale, dünkü yazında övüp bitiremediğin, çılgınca aşk yaşadığın, seni terk edip giden kadın.
Gülmek istedi, ama gülmeyi becerecek kadar aklı başında değildi, kendini toparladı;
- lütfen Neriman; böyle biri yok, varsa bile ben Kenan değilim.
- Hale'yi bana daha önce anlatmalıydın
Ve birden kadın telefonu kapattı.
Yaşamda bazen öyle bir çıkmaza girersiniz ki; ne anlatabilirsiniz ne de sizi anlayabilirler, gel git lerde sıkışıp kaybolup gidersiniz, belirsizliğin ifadesi, insanı yok edecek kadar sessiz bırakır.
Adam yok olmak üzere olduğunu hissetti, kendini ifade edemediğini, her söylediğinin gerçek olmadığını düşünüp Hale'yi yaratan beynini parçalamak, Hale'yi yazan ellerini kırmak istedi, nasıl bir muammanın içersinde olduğunu düşünerek psikolog ile görüşmeyi planladı. Çözüm üretecek hiçbir sebepte yoktu, iki büklüm oturduğu koltuğundan doğruldu dolabın arkasındaki boş mukavva kutuyu alarak özel eşyalarını içine koymaya başladı, beyaz köpüklü okyanusta boğuluyordu sanki, bu durumlarda hayatı yenilemek yeniden doğmak için; 'ya eşini, ya işini, yada yaşadığın şehri değiştireceksin' bu sözü hep duyardı, eşi yoktu, işide sadece yazmaktı geriye yaşadığı şehri terk etmek kaldı, kararını verdi. Kızını aradı;
- Merhaba canım müsait misin?
- Duruşmaya giriyorum yarım saat sonra arayabilir miyim.
- Hemen dön bana
- Tamam babacığım.
Kızı ile arkadaş gibiydi, 3 yıldır avukatlık yapıyordu, mesleğini iyi icra eden müvekkil sayısı çok olan, aranan avukatlardandı. Bir çay daha söyledi, sigarasını yaktı, bu son sigarası olmalıydı, onu da bırakma kararı aldı, sigarasından derin bir nefes çekerken paketi avuçlarında sıkıp çöp tenekesine attı. Telefonu çaldı, arayan kızıydı.
- Duruşman erken mi bitti?
- Tanıklar gelmediği için ileri bir tarihe ertelendi, hayırdır baba?
- Sadece dediklerimi yap hiçbir şey sorma, aldığım kararı uygulayacağım. Şimdi oturduğum evi en yakın zamanda satacaksın, eşyaları da dağıtacaksın, huzur evine yerleşeceğim.
- Peki baba aldığın karara saygılıyım, lütfen bir kez daha düşün.
- Sadece dediklerimi yap, giderken uzun uzun konuşuruz.
Aniden aldığı bu karar bedenini rahatlatmıştı, küçük bir tebessümle telefonu kapattı. Yeni bir yaşama yelken açmanın huzurunu düşündü, huzur duyabileceği huzur evinde. Cemil'i aramalıydı, Cemil; lisede birlikte okuduğu üniversiteyi ayrı okumalarına rağmen devamlı telefonla konuştuğu, halen Ege'nin bir ilçesinde huzur evi müdürlüğü yapan, saygı duyduğu güvendiği bir dostuydu. Vakit kaybetmeden Cemil'i aradı;
- Cemil merhaba, nasılsın?
- Başkan sesini duyan cennetlik nerelerdesin?
Lisede lakabı başkandı, ve arkadaşları hala başkan diye hitap ederdi.
- Gelmek istiyorum müsait misin?
- Ne demek müsait misin, her zaman beklerim.
- Ziyarete değil, orada uzun süre veya hiç dönmemek üzere kalmak istiyorum.
- Huzur evinde mi kalacaksın?
- Evet
- İyi düşündün mü? Biliyorsun burada kalmak için bir takım prosedürler var
- Evet biliyorum kızım gerekli belgeleri hazırlıyor, üzerime düşen ne varsa yerine getireceğim.
Bir saat sonra yola çıkacağını, akşam üstü orada olacağını söyledi, vedalaştılar, telefonlarını kapattılar, yazı işleri müdürünü arayarak ayrılacağını ona da söyledi, neden olarakta sağlık sorunları dedi, özel eşyalarını topladı, arabasına taşıdı, eve uğrayıp giysilerini hazırladıktan sonra kızının bürosuna gitti, konuştular. Cep telefon numarasını değiştireceğini ve bir tek bu numarayı kızının bileceğini söyledi, zaten huzur evinde cep telefonuna da ihtiyacı yoktu.
Gün batımı huzur evine geldi, arabasını park etti, Cemil'i arayarak geldiğini söyledi, kapıya kadar gelen Cemil le kucaklaştı, Cemil;
- başkan bu halin ne?
- Hale getirdi beni bu hale.
- Hale?
- Lütfen yaramı deşme, sonra konuşuruz
Cemil kalacağı odaya kadar eşlik etti, eşyalarını yerleştirdi, yatağına uzandı, tavanın karanlığına bakarken sinsice gülüyordu, onu Hale getirmişti bu hale.

17 Mayıs 2010 6-7 dakika 14 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    Günün öyküsünü ve yazarini kutlarim. Selamlarimla👑