Halo ağa
Halo ağa bir gün Karısına derki ben şehre gideceğim kara gözlüyü hazırla.
Karısı ahıra gider hayvan cağızla vedalaşır, gözlerinden öper. Küçücükten elinde yetiştirdiği kara gözlüsünü şere bilmediği bir diyara yol etmenin acısıyla iki damla gözyaşı döker.
Halo ağa şehre yayan gitmek için yola koyulur. Az gider düz gider uzunca bir yol gider. Uzaktan bir minare görür derki hele kara gözlü şere geldik gelmesine de hiç bilmem bu diyarı. Nederik nereye giderik. Kara gözlü melül melül bakar gitmek istemezcesine. Halo ağa hele bir gidek görek bahak hele Mevla ne göstere. Şehrin bir yolundan dalar Halo ağa elinde kara gözlü, bir den durur, aman kara gözlü bunlarda ne biz yanışlığınan yoksam ormanamı geldik bunlar bizon surusü gibi üzerimize gelenlerde ne?
Tam ezilmekten kurtulunca bir ses öbür taraftan dodt diye aman buda neydi böyle neadar yüksek öyle zannettim ki bizi ezecek toynanda yumulup kalacam. Bu sürülerde ne birde renk renk biri diğerine benzemiyo bunlar farklı cins kara gözlü. Sen hele hiç bakma sana arkadaş olmaz bunlardan Aman Allah, dana sonra turuncu oluverir de bıza . Böylede orman hiç görmedidim.
Dayı ne yaparsın?
Aha karagözlüyü satmaya getidiydim. Hey be dayı: kenti katıp karıştırdın. Oğlum orman orman burası. Sürüynen gezen hayvanları bir türlü çıkaramadım. Kanısı yok öküz desem. Arabası yok atarabası desem. Saman sap yok üstünde traktör desem. Dayı bunlar araba araba. Bak bide bu hayvanların birerde sabı var. Bendemi bir sürüye katılsam ne!