Hayallerim ve Gerçeklerim - 9

'Merhaba canım. Geçiyordum uğradım. Sana sürpriz yapmak istedim. Bu çiçekleri de senin için aldım.'

Çiçekleri alırken 'Teşekkür ederim ama keşke gelmeden önce bir arasaydın' dedim zoraki bir gülümsemeyle. Esin'in umursamaz bir hali vardı. İşyerin ne kadar da güzelmiş derken gözleri sık sık kapıya odaklanıyordu. Bugüne kadar hiçbir çiçeği vazoya yerleştirirken böylesine sert bir yüz ifadesine bürünmemiştim. Kendimi, kocasına kızıp sinirini dünya tatlısı çocuğundan çıkaran kapı komşumuz Seniha Abla gibi hissediyordum. Oysa bu kadar güzel, rengârenk ve mis gibi kokan çiçeklerin ne gibi bir suçu olabilirdi ki!

Sürekli saati takip ediyordum. Serdar, en geç beş on dakika içerisinde burada olacaktı. Esin'i gördüğü anda da bunun tarafımdan planlanmış bir hareket olduğunu düşünüp beni yerin dibine sokacaktı. Buna müsaade etmem demek düpedüz aptallık olacaktı. Yüreğim ağzımda atıyordu resmen. 'Yok böyle olmayacak' dedim içimden ve Esin'in kulağına doğru eğildim.

'Esin, beni o kadar şaşırttın ki anlatamam. Üstelik seninle uzun uzun da konuşmuştuk. Geliş amacını tam olarak çözmüş değilim.Ama her ne ise burası ne yeri ne de zamanı. Beni lütfen daha fazla zor durumda bırakma! Üzgünüm ama gitmeni istiyorum'.

Yumuşak yüzlü, kimseyi kırmamak için kendini feda eden ben nasıl olup da böyle bir konuşma yapmıştım inanamıyordum.

'Kaç yıllık arkadaşını kibarca kovduğunun farkında mısın Gözde! Ama benim gitme gibi bir niyetim yok. Hem Serdar'ın beni güler yüzle karşılamayacağını nereden biliyorsun? Hatırlarsan bir zamanlar bana deli gibi aşıktı. Üstelik bu süre içinde Gülay'la da evlenip barklanmamış. Belki hâlâ beni unutamamıştır. Öyle ya da böyle karşılaştığımız andaki tepkisini gözlerimle görmek istiyorum!'

'Hani şeytan görsün yüzünü diyordun. İki günde ne değişti anlamış değilim! Burası işyerim ve ben çok huzursuzum Esin! Lütfen daha fazla tedirgin etmeden git buradan!'

Yılların, sihirli bir değnek gibi her şeye dokunduğunu biliyordum ama neden bazılarını hep okşayıp bazılarını da sürekli sopaladığını bir türlü çözemiyordum. Tıpkı şu anda Esin'e ne olduğunu anlayamadığım gibi.

Daha birkaç gün önce evimde Esin'in Serdar konusunda gösterdiği olgun duruşa ne olmuştu acaba! Karşımdaki kız; benim canım bildiğim, her şeyine gözü kapalı kefil olduğum, özü sözü birdir dediğim Esin olamazdı.

Birden ayağa kalktım ve 'Seni en yakın arkadaşınla aldatmıştı ne çabuk unuttun!. Diyelim ki aşkınız yeniden alevlendi peki aynı şeyleri yeniden yaşamayacağın nereden belli! Serdar'a nasıl güveneceksin aklım bir türlü almıyor!'dedim kaşlarımı çatarak.

'Kusura bakma Gözde ama sen iyiden iyiye ahlak bekçiliğine soyunmuşsun! Dünya sadece senin etrafında dönmüyor!'

Aman Allah'ım çıldırmak üzereydim. Bu sözü kısa bir zaman önce Serdar'dan da işitmiştim.

İçimdeki ses 'İkisine de; canınız cehenneme deyip şu kapıdan bir daha dönmemek üzere çık git' diyordu ama peşinden annemin sesi devreye giriyordu. Ailemin borçları vardı ve benim düzenli olarak gönderdiğim paraya aşırı derecede ihtiyaçları vardı. Kendimi bu masaya zincirle bağlanmış kadar çaresiz hissediyordum.

Daha Serdar Beyle aramızdaki kahve sorunu çözülmeden bir de Esin meselesi çıkmıştı başıma.

İşte korktuğum şey başıma gelmişti. Serdar, Birol Beyle konuşa konuşa buraya doğru geliyordu.
DEVAM EDECEK

24 Ekim 2011 3-4 dakika 47 öyküsü var.
Yorumlar