Hırkayla Gelen Huzur
Aslı başı önünde, elleri ile yüzünü kapatmış, ağlamaklı bir şekilde düşünüyordu. Ne çok şey yaşamış ve ne çok zorların maratonunda ter dökmüştü. An gelip ipi göğüslediğinde ise hep şükretmişti. Git gide kırılan direncine rağmen pes etmemiş ve silkelenerek kendi ellerini tutup yine kendini kendisi kaldırmıştı çöktüğü yerden.
Biliyordu ki ne olursa olsun Rabbi yanındaydı. Ona sabrı ihsan eden ve şükrettikçe O'na olan aşkını büyüten Rabbi. Bu yüzden de kendi iç seslerini dinliyordu. Abartı gibi gelse de birilerine, o içseslerini dinledikçe kazanıyor ama es kaza dinlemese kaybediyordu. Şimdi ise yaşının verdiği ağırlığı yıllar sanki iki katına çıkarmışçasına çöküyordu omuzları. Kış kapıdaydı. Babasından aldığı maaş ise kıt kanat geçinmesine ancak yetiyordu. Bu kış bir hırka veya kaban almalıydı.
Kılı kırk yarıyor ama bir türlü denk getirip para ayıramıyordu. Kara kara düşünürken birden aklına daha önce aldığı örgü yumakları geldi. Oturduğu yerden kalktı ve dolabına doğru yürüdü. Dolaptan aldığı ip poşetini yere koydu. İçindeki ipleri kolaçan etti. Krem rengi ipin iki paket olduğunu görünce çok sevinmişti. Çünkü, bu onun örmeyi düşündüğü hırkaya yeterde artardı bile. ?' Kul sıkışmayınca, Hızır yetişmezmiş dedikleri bu olsa gerek.'' Diye geçirdi aklından.
Şişlerini eline alarak hırkasına başladı. Örgü büyüdükçe hevesi daha da artıyor bir an önce bitirmek istiyordu. Tam bir hafta da bitirmişti hırkasını. Aklında tasarladığı şal yakalıydı hırka. Düğmelerini de diktikten sonra katlayarak kaldırdı. Şimdi artık daha düşünecek ne kalmıştı ki... Bu hırka ile en az iki yılı geçirirdi, ömrü varsa. Yeni elbise alınmış çocuklar gibi, ara sıra hırkasına bakıyor ve şükrediyordu. Yine kendi kendiyle konuştuğu bir an da telefonu çaldı.
?' Abla, napıyorsun nerelerdesin ya sen?''
'' İyiyim sevgi, sen nasılsın?''
?' Bende iyiyim abla. Şu an Antalya'dayım. Müsaitsen görüşelim mi?''
Sevgi ailesi ile geçici bir iş için bir kaç aylığına başka bir şehre gitmişti. Uzun zamandır görüşemiyorlardı. Aslı sevinmişti.
?' Tamam ablam görüşelim.''
?' Abla ben hep gittiğimiz çay bahçesindeyim. Oraya gelir misin? ?'
?' Olur. On beş yirmi dakikaya oradayım. Görüşürüz.''
Telefonu kapatan Aslı, çabucak giyindi ve evden çıktı. Yeni ördüğü hırkasını da giymişti. Ama o gün nedeninin bilmediği bir huzur yavaş yavaş içine akıyordu sanki. ?' Hayır olsun inşallah.'' dedi. Hızlı adımlarla oturduğu sokağı geçip caddeye çıktı. Güllük caddesi her zaman ki gibi mahşeri bir kalabalığa teslim olmuş gibiydi. Giden gelen, alış veriş yapan insanlar yığını. Kimileri ise bu sonbaharın en sıcak günlerinin tadını çıkarırcasına ele ele göz göze geziyorlardı. Böylesi günlerde Güllük Caddesi tıklım tıklım olurdu. Birçok çay bahçesi ve pastaneler vardı cadde üzerinde. Ama onların oturacağı çay bahçesi başkaydı. Çağdaş Yaşam Derneği'nin işlettiği bu yer, denize sıfır ve falezlerin üstündeydi. Kale içine, limana kuş bakışı bir manzara hakimdi.
Aslı ile sevgi burayı uğrak yerleri sayarlar ve her fırsatta gelir, çaylarını içererek sohbet ederlerdi. Merdivenlerden aşağı inerken etrafa göz attı Aslı. En köşede oturan Sevgi'yi gördü ve ona doğru yürüdü. Kucaklaştılar ve oturdular masalarına. Öyle koyu sohbete dalmışlardı ki, ilk başlarda gözünden kaçan bir şey Aslı'nın içini hem titretti hem de sızlattı. Çünkü, hava ne kadar güneşli olsa da, Sevgi'nin üzerinde penye bir badi vardı ve titriyordu hafiften. Kendi kendine onu kırmadan bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı.
?' Sevgi, canım benim sen üşüyorsun. Al şunu giy.'' Diyerek hırkasını çıkarıp uzattı.
?' Ablam yaaa. Çok teşekkür ediyorum. Bunu sen ördün değil mi? Deminden beri sormak istiyorum ama yanlış anlarsın diye soramıyordum. İçimi okudun sanki.''
?' Sen beni bilirsin canım. Ben asla iyi gün dostu olmadım. Bu yüzden de hissetmişimdir belki.''
?' Biliyorum ablam.''
Uzun zamandır görüşmemenin getirdiği ve birikmiş anlatılmak istenenler onlara zamanın akıp gidişini unutturmuştu. Hava hafiften kararmaya başlamış, bu defa Aslı soğuğu iliklerinde hissetmeye başlamıştı.
'' Sevgi, istersen artık kalkalım mı ne dersin? ?'
?'Tamam ablam.''
Hesabı ödeyip yavaş yavaş yürümeye başladılar. Hem konuşuyor hem de birbirlerine sarılıyorlardı. Yol ayırımına geldiklerinde ise Sevgi hırkayı çıkarmaya yeltendi. Aslı, Sevgi'nin ellerini tuttu.
- ?' Sakın yapma bunu. Sana hediyem olsun. ?' dedi.
Şaşkın şaşkın baka kaldı Sevgi.
- ?'Ablam yapma. Mahçup oldum bak şimdi.''
- ?' Sorun değil ablam. Canın sağ olsun. Güle güle giy. ?'
Sevgi sanki Aslı'yı boğarcasına sımsıkı sarıldı boynuna. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da ona dualar ediyordu. Vedalaşıp ayrıldılar. Aslı içinde mis gibi çam kokuları yayan huzurun zirve yaptığını fark etti. Yüzüne yayılan hafif tebessümle hızlı adımlarla evine doğru yürüdü. Sanki sağından solundan akan insanları gözü görmüyordu. Nasılsa eli boştu. Yine örerdi ama ?' Allah rızası'' için yaptığı bu hareket onu kanatlandırmış ve uçuyordu. Birden durdu ve,
- ?' Sana şükürler olsun Rabbim. ?' dedi.
HÜZÜN ŞAİRİ; N Y