Hüma'nın Günlüğü
...ne yaptıysa olmadı anlam ve imkanlarını yitirmiş gibiydi baktığı her eşya severek beğenerek aldığı her şey kalemden kitaplarına kadar komik terliklerinden duvar resimlerine kadar küçük mini tokalarından abartılı olanlarına kadar her şey işte her şey mutlu etmiyor sürekli can yakıyor gibiler zaten dün gecesi kabuslu uykularla geçmiş yüzünü saklayan rüyaların içine yaydığı ince korkular fena halde huysuzlaştırıyordu kendini çabuk toparlayamıyor çabuk unutuyordu zamanı tarihleri günleri birbirine karıştırıyor bunun kendisine verdiği eğlenceli tarafları da olsa can sıkıcı değil miydi ? isteksizce günlüğünün başına geldi ne yazacağını bilemiyordu içini rahatlatacak bir şeyleri yazma tutkusuyla yeni sayfasının sağ üst köşesine attığı tarihle başladı '.. birbirine benzeyen günlerime hangi heyecanları katacağımı bilemiyorum bir çıkan bir kaybolan güneş gibi sık sık değişen huylarıma istikrar kazandırmalıyım bazı sevinçlerime geç kalıyorum bir kedim bile yok diye şarkıyı hatırladım sahi neredeyse doğru dürüst bir aynam bile yok hiçbir ayna benim değil sanki emanet gibi kullanıyorum onları içimi rahatlatmıyor farklı bir şeyler kimsede olmayan bir şeye sahip olmalıyım peki ne olsun bu tamam bugün bineceğim düş atlarımı seçmekle başlıyorum ne düşünüyorum evet son zamanlarda at sevgisi tarifsiz bir duygu katıyor ruhuma bilemiyorum seyrettiğim dizi filmlerin tesiri mi yoksa adralin yaşamak coşkusu mu ah bir atım olsa diyorum önce yavaş yavaş dolaşmak sonra dört nala tabir edilen hız ile sakinleşinceye kadar koşmak daha doğrusu uçmak duygularını yaşasam bu metropol şehirde nerede nasıl olur diye düşünmek bile istemiyorum bindiğim düş atım beni bir şehre götürsün orada kimse yüzünü saklamasın hiçbir manşet korku dehşet saçmasın faili meçhul cinayetlerden çocuk ve kadınları hunharca harcayan hiçbir olayı duymuş görmüş olmayayım sokaklarda kaos anarşi koşuşturmaca siren sesleri çınlamasın bütün canlılar kendi renk ve özelliklerinde kendi doğasında olması gerektiği gibi hayat sürsün insanların elinden dilinden gücünden emin oldukları bir şehir olsun mutlu huzurlu barış içinde yaşayan...neyse böyle bir düş neden kurdum ki şimdi toparlanmalıyım haydi hoşça kal günlüğüm..' odasının dağınıklığından bugün pek şikayetçi değildi hatta ayrı bir oyun eğlence bile çıkartabilirdi doğrusu bugün fazla dağınık sanki hırsız girmiş bütün bir oda hallaç pamuğu gibi atılmış boy aynasında kendine baktı muziplikler yaptı aynaya yapıştırdığı ordu şehrinin boztepe'den görünüşüne göz kırptı yaz tatili için düşünüp düşünmediğine karar veremedi isminin hüma olduğunu ilk defa işiten hocasının meraklı ve hayret dolu yüzünü hatırladı güldü çok komikti ismi üzerindeki merakını iyice gidermişti neyi sorduysa cevap vermişti ayak üstü konuştukları belki sıkıcı değildi ama kendisinin sık sık ismi hakkında her gelen bir şey söylüyordu kafası karışıktı bu yüzden ama her şeye rağmen asla ismini değiştirmeyecekti bence çok seçkin farklı üst perdeden baskın ilginç hatta karizmatik ismini hep sevecekti alışıktı eskisi kadar huzursuzluk çıkartmıyordu tam odadan çıkmak üzereydi ki küçük kardeşinin bir o yana bir bu yana koşuşturmasıyla karşılaştı neredeyse onunla evin içinde koşmak isteyecekti eğer mutfağa gidiyor olmasaydı annesinin akşam yemeği için yaptığı her ne ise kokusu harikaydı kesinlikle birazıcık yemeliydi sofra kurulmazdan önce ..