Hüznün Portresi

Bir gözümün görüp diğerinin görmeye vaktinin yetmediği denli kısa zaman aralığında bir balıkçı lokantasında karşılıklı oturup sohbet edebildiğimiz süre içerisinde acemi bir sinir ucu kıvrımının fırçasından hafızama kazınmasaydı resmimiz;

rüya der uyanırdım senden..

ama şimdi sorun ne bilmiyorum..
ve gelmeni dilemekten çok daha zor senden gitmek..

(yaşıyorum..)

belki sen gerçekten o denli büyüktün işte;
ve ben bunu ancak gelebildiğinde fark ettim;

ya da olduğun kadardın sadece..
seni gözümde fazla büyütmemdi şimdilerde içimdeki boşluğa neden..

Dünyanın tüm yükünü omuzlarımda taşır gibi açıyorum akşamları evimin kapısını..
(ne yazık ki yüreğine nasip olmadı)

Ayakkabılarımı çıkarıyorum duvardan destek alarak..
Küçücük kalıyorum sonra..
Kaldığın gibi, sana duyduğum sevginin yanında..

Çantam kayıyor kolumdan aşağıya...

İçindeki eski bir defterin sararmış dizelerine gömülü sen'den
bir ahh sesi ile irkilsem de, oralı olmuyorum..

Arkama dönüp bakmıyorum bile!

Çünkü canımın senden çok daha fazla yandığını anlayabilesin istiyorum!..

(Sadece susuyorum..)

Ve suskunluklarım,susamışlıklarım,

Hani anlamasınlar diye daha bu sabah -her sabah ki gibi-,
sevginin yeşilini sürdüğüm gözlerimden,dudaklarıma uzanan yollar boyu ,
hani o beceriksizce tuttuğum aşkın,-adını andığım için hala-
içime batırdığı dikenleri yüzünden olduğu gibi,
kanatıyor dudaklarımı..

dudaklarım toprak..
dudaklarım kurak..
"dudaklarım lal"(*)

ve dudaklarımda al güller ağlıyor şimdi..

(hem ..öpmedin ki geçsin...)

odama giriyorum..
kapısını kapatıyorum dünyamın.

o rengarenk örtülerin örttüğü hayal köşelerimi, bir bir yere bırakıyorum..
Alaşağı ediyorum sonra başa çıkamayarak toz pembelerin çokluğu ile..

gitmelerinin yavaşlığına inat; gttikçe daha hızlı(!)..

sonra tüm o hengamenin ortasında bir sandık devriliyor yere;
geçmişin sıcaklığına çekiliyor ruhum..

küçük bir kız çocuğu iken giydiğim dantelalı çoraplarım..

çocuk olmayı istiyorum deli gibi !!
aniden! hesapsız...

hiç olmadığı kadar çocuk olayım istiyorum!!

"Beni çocuk yap !! beni çocuk yap,şimdiiii n'oluuursun tanrım"feryadıyla yakarırken tanrıya;
yığılıyorum olduğum yere..

kalkabilmem için avizenin içinden,üzerime doğru kollarını uzatıyor ışık...

(Ağlıyorum..
Küçücük bir kız çocuğu gibi hem de..)

babam olsun istiyorum yanımda..
beni hiç bırakmayacak bir baba olsun istiyorum!

annemi sarsın...
elimden tutsun istiyorum!

sığındığım her omuz utanmadan arkasını dönüp giderken
sığınmışlıklarımı götürmesin istiyorum!

kıyılarımda seyreylerken sana kucak açmış güvenli limanlarıma lanetler okuyorum!
Lanetler okuyorum o limanlarıma döktüğü zehirler adına -her- gidene!..

SEVMİYORUM SENİ LANET OLSUN!
Sevmiyorum işte....

Hak etmedin ki sen...
Hak etmedin ki kırmızı ceketime sarılmayı!

diye diye özlemini bastırmaya çalışıyorum içimde..

Sonra ceketimi hatırlıyorum..
En sevdiğin pembe bluzumu bir de..

saçlarımı yolmak üzere kafamın içine karargah kurmuş parmaklarım
geri adım atıyor ..

saçlarım ruhum kadar dağınık..

gardrobu açıp kazaklarımın tümünü yerlere fırlatıyorum..
odam allak bullak...

evet..İşte orada..
ağlayan ve renkleri birbirne girmiş bir yüz de yakışıksız duran bir gülümseme ile kucaklıyorum ceketimi..

ne çok seviyorum seni bilsen diye diye..

Sonra sevgisizlikten üşümüş ceketimi usulca giyiyorum üzerime..

Ayaklarımda eğreti çocukluk çoraplarım,
Üzerimde kırmızı ceketim..

Gidip geliyorum büyümek ile büyümemek çizgisinde..

Yüreğimde bir zangocun sürekli ipini çektiği anılarım ile birlikte
Salınıyor bedenimde bu karmaşada..

Büyümeye küstüren herkese karşı
küskün bakışlarımın yansıdığı aynada
beliren bir resim takılıyor gözüme...

Zihnim ve yüreğim aynı anda
hüznün portresi koyuyor bu tablonun adını...

odaya gece yağıyor..

ve mürekkebi acıdan ibaret kalem
imzasını atarken sağ alt köşeye
sol üst köşesinde vücudumun
küçük bir kız çocuğu mutluluk topu kucağında;
'sabret diyor Ceydacık'..
az kaldı...çok az kaldı.......

bense neye az kaldığını anlayamadan uyanıyorum..
......


Ve sabah ilk gördüğüm oluyor aynada;
...

hüznün

portresi...

...

10.10.2008

10 Ekim 2008 3-4 dakika 25 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (4)
  • 16 yıl önce

    ve mürekkebi acıdan ibaret kalem imzasını atarken sağ alt köşeye sol üst köşesinde vücudumun küçük bir kız çocuğu mutluluk topu kucağında; "sabret diyor Ceydacık".. az kaldı...çok az kaldı.......

    Öok az kaldı evet, içim elimden gidiyordu...👍

  • 16 yıl önce

    her sabah ilk gördüğün aynadaki hüzün yerine tebessümler yakışır Ceydacım:)tebik ederim:) başarılarının devamını diliyorum:)

  • 16 yıl önce

    aşkın kül kedisi... (sıcaklık hep senin olsun)

    Bir düştü gelme ihtimallerin Aklımın uçurumuna yerleştin Bildiklerimde bilinmezlerin

    Düş mü? Düştü mü? Düştün mü?

    Düşün!

    Umut ettiklerinde hayal olup gider düşlerin...

    çok güzeldi, iç acıttı ama...

  • süper bi öykü kardeşim eline sağlık