İcra
"10 Aralık 1948
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
Madde 25:
1-Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar."
Nihayet kapı zili çalmıştı.Evin büyük kızı;"Ben açarım anne.." diyerek hoplaya zıplaya,büyük bir sevinçle kapıyı açmıştı.
Açılan kapı ve karşı karşıya kaldığı durum tüm sevincini,heyecanını bir anda almakla kalmamış,kendisine aval aval bakan biri bayan,diğer ikisi bay resmi görevli oldukları her halinden belli üç kişi adeta genç kız üzerinde vakkum etkisi ile önce düşlerini,sonrası da adeta dünyasını al aşağı edercesine tüm organları da söküp çıkartmış gibiydiler!..
..... .....'ın evi mi?.Sorusuna tutukluk yapan bir tabanca edasında yutkunarak "Evet.." diyebilmişti.
Oysa çok değil daha bir kaç dakika önce doğanın her hali ilk yaz,tüm renkleri gökkuşağı,tüm sesler tılsım yüklü bir melodi ve tüm heyecanlar tariflere sığdırılamaz bir haldeydi!..
Ananesi çok uzaklardan doğum günü süprizi yapacak ve torunu için gelecekti.Tüm bir hafta bunun için beklenilmişti ve tüm hazırlıklar onun için yapılmıştı..
Sonuç..Şimdilik sonuç: Doğa üstü olay(lar)ın insana verdiği "aciz" korku nasıl tarif edilemez ise her an hasret kalınılan "mutluluk" o kadar tarifsiz de kalabiliyor bazen..
"Sendelemek" ile "Iskalamak" farklı anlamlar yüklü olsalar da bazen aynı anlamda olabildiği gibi yan yana da pekala gelebiliyorlarmış!..
....cu İcra Dairesi,... .... tarih ve sayı nolu dosyaya istinaden Ben Avukat... ...., bu Bayan.... .... ve Bay... .... icra memurları müsadenizle..Eminim babanız da evdedir!..cümleleri geçilen kısa koridor sonrası salonunun koltuğunda son bulmuştu!..
Kapı bir kez daha yüzüne değil de kendi sırtına kapanmıştı!..
....Bey,... ... Bankasına olan kredi kartı ve kredi borcunuzu ödemediğinizden icra yapmak durumundayız.Eğer bir ödeme teminatı verirseniz icra durdurulacaktır.Size kolaylık olsun diye de taksitlendirme yoluna da gidebiliriz.Aksi taktirde görevimizi üzülerek yapcağımızı bildiririz!..Karar sizin beyefendi!..
Avukat Bey,biliyorum ki siz de görevinizi yapmak zorundasınız.Herkesin olduğu gibi sizin de kazanç kapılarınızdan biri de bu.Saygı duyuyorum.
Birkaç şeyi de açıklamak, gerisini de sizin vicdanınıza bırakmak niyetindeyim
.Biliyorum,her mağduriyet bazen masumiyet taşımayabiliyor!..Ben, on yılı aşkın bir süredir ticaretle uğraşıyordum ve işlerim de gayet iyi durumda idi.Fakat insan hayatında 'olmaz- olmaz' denilen şeyler bir bakmışsınız 'olur-olur'lara dönüşebiliyor!..İşte benim öyküm de bunlardan biri..Elimden geldiğince kısa tutacağım.Çünkü herkesin öyküsü kendinedir!..Eklemem gereken bir şey de 'acındırmak' veya 'dram' yapmak değil ama tüm bunların, bu iki sevimsiz(!) cümlenin anlamlarına çıkacağının da bilincindeyim!..
Her sorun işler iyi gitmediğinde çetrefilleşir, tabiri caizse içinden çıkılamaz bir hal alır.Benim öyküm de bu..Bundan altı yıl öncesine kadar her dokunduğum şey adeta 'altın'a dönüşürken,son yıllarda ise her dokunduğum şey adeta 'yok'olmak için savaş bile olmadan bir bir kayıp gidiyordu elimin altından..Siz buna; ticari başarısızlık,ben;' kader' bir başkası da 'iş bilmezlik' desin.Adı her ne konulursa konulsun, durum itibari ile gelinen sonuç ; kocaman bir hüsran!.Öyküyü üç aşağı beş yukarı tahmin edersiniz!Bunu uzun uzadıya anlatmayacağım.Konu da kişiler değişir,olaylar farklılaşır,kimi ani, kimi yavaş gelişir ama gelinen nokta sonuç itibari ile hemen hemen aynıdır!..Ben şu andan sonrasını tahmin ederek anlatmaya çalışacağım.
Aylardır işsizim.Bir işim var dediğim an ya patronun kaprisi ya da kendi ruhsal dengesizliğimin getirdiği başarısızlık beni kapı önüne koydu!..Kolay değil işveren iken iş alan olmak!..İki çocuğum var.Okula gidiyorlar.Biri üniversiteye hazırlanıyor diğeri de yedinci sınıfta okuyor.Her ikisi de, onca yaşattığım maddi ve manevi olumsuzluklara rağmen ellerinden geleni fazlası ile yapmaya gayret ediyorlar.Bunun farkındayım.Bunun için de onlarla gurur duyuyorum.Ve karım.. Onca şeye rağmen büyük bir ihtimal 'çilem bu!.. deyip kalmaya devam ediyor!Bunun için ona da minnettarım..
Şimdi siz; ödeme teminatı veremeyeceğimi,ödeme gücümün olmadığını söylediğimde doğal olarak 'ev eşyası'haczine gideceksiniz!..Para eder..dediğiniz şeyler: televizyon,bilgisayar,buzdolabı,çamaşır makinası,bulaşık makinası,klimalar,koltuk takımları vb..gibi şeyler..Bunlar biliyorum ki karşılayamayacak borcumu.Ama düşünün lütfen..Sizin de evinizde bu yaşamla özdeşleşmiş adeta olmazsa olmaz gereçler fazlası ile vadır..Çocuğunuz bir çizgi film izlerken veya karınız o en çok sevdiği diziyi seyrederken fişini çekin.Buzdolabınızın fişini çekin ve içindeki yiyeceklerinizin birkaç gün sonrası hallerine bakın ve yemeğe çalışın.Bu çekirdek aile diye tanımlanan fertlerin elbiselerini de elinizde yıkamayı düşleyin ve ütüsüz elbiselere kendinizi alıştırın!..Çocuğunuz okuldan geldiğinde dersleri için internete girmesi gerekiyor ve onu komşunuza veya en yakın internet cafe'ye götürün.İşten eve geldiğinizde şark köşesi misali yerlere serdiğiniz bezlerin üzerinde günün yorgunluğunu atmaya çalışın.Size gelecek eş-dost,akraba ve komşuları binbir yalanlarla müsait olmadığınızı söyleyin..Kışın ısınmak için veya yazın o sıcağında serinlemek için klimanızın fişini de çekmeyi unutmayın lütfen!..
İyi bunlar güzel de borçlanırken bunları hiç düşünmediniz!..dediğinizi hissediyorum.Ya da her şeyin bir bedeli var!..dediğinizi de hisseder gibiyim!..Haklısınız..Kişi de evlenirken 'boşanacağım!..' diye imza atmıyordur!..Ama gün geliyor olan oluyor!..
Benim yaşamsal alanlarımı tarumar ederek,çoluk çocuğumu,karımı da cezalandırarak bu nasıl bir bedel ödetme cezasıdır?..Hadi ben hatalıyım veya ben ödeyemiyorum peki o masumların ne günahları var ki onlar da garip bir cezanın pey akçesi oluyorlar?..Yaşın yanında kuru da yanar mantığı her daim hayat buluyor ise siz hatalı bir solama veya aşırı hız yaptığınızdan dolayı kaza yaparsanız ve yaralanırsanız ambulans gelip suçlu olduğunuza karar verip sizi orada mı bırakmalı?..Sizi kaderinize mi terk etmeli?..Ne alaka demeyin.Mantık aynı olunca akıbetler de benzer olabilir!..
Avukat kimdir?Avukatlık nedir?..Avukat Hukukçudur.Hukukçu olmak, toplum ve hayata bakış açısını da gerektirmez mi?..Hukukçu 'adil' ile 'kanuna uygun' arasındaki farkı,'alacak hakkı' ile 'insan hakkı' arasındaki farkı da kendi vicdanı ile yorumlayabilmelidir..İyi bir avukat her davayı kazanabilir ama doğuracağı sonuçlar muhasebesini de yapabilmelidir..Buna en güzel verebileceğim örnek defalarca izledim o film..Al Pacino'nun muhteşem oyuncu yeteneği ile bizlere mesajlar verdiği 'Şeytan'ın Avukatı' filmi..İlk izlediğimde aynen şöyle düşünmüştüm.Hukuk Fakültesi'nden mezun olan herkes bu filmi izlemeli..
Asıl mağdur olan ile asıl mağduru oynayan kim?..
Üstlendiğiniz görev ve görev bilinci bazen kaybetmeyi gerektirebilmeli..Kaybetmek bazen kazanmaktan daha yeğdir!..Benim tutunduğum tüm yaşam dallarını keserseniz doğam gereği ben de anlamsız savunma(!)yöntemlerine yönelebilirim!..Beşer şaşar!..
Yalan söylemekten uzak durmak;yalana sürükleyen yollardan uzak durmaktan geçmez mi?..Dobralık denilen şey;bazen acımasız bir hoyratlık olabilir!..Derin bir suskunluk ve çaresizlik ise çok zalimane bir haykırış olabileceği gibi..
Kişi zaten içinde bulunduğu bu zor durumda ve onca borç batağı yüzünden öncelikle kendisini,sonrasında ailesi ve yakınlarını 'insanca yaşama' ve sürdürülebilir yaşam koşullarından yeterince uzak tutmuş ve kendisine,ailesi ve çevresine olabildiğince verebileceği kadar zararı da vermiştir..Durum bu hal iken, alacaklı hesabına istinaden borçludan ne koparılırsa 'kar' mantığı ve bunun avukata getirisi olan üç beş kuruş için toplumun 'çekirdek' aile yapısın altına dinamit koymak pek de karlı bir iş olmazsa gerek!..Masum gözyaşları ile kurulan mutluluklar,inşa edilen servet birikimleri tamiri ve telafisi zor olan yaralar açabilir,infialler de yaratabilir!..
Bu 'cebr-i icra'da uygulanan yöntem ve usuller çığırından çıkmış vaziyettedir.Kişinin mecburiyeti(ödemekle yükümlü olduğu borç) aile bireylerinin geleceğine konulan bir nevi 'ipotek' halini almış durumdadır.İcra anındaki dehşet verici travma aile bireylerinde derin izler bırakmaktadır!..Ve bunlar aile bireylerinin gözleri önünde acımasızca devam etmektedir.
Peki,borçlu hiç ödemesin mi borcunu?Alacaklı olan ne yapsın?Hırsızın hiç mi suçu yok?..Toplumda bu 'borç' ve 'alacak' dengesi nasıl sağlanacak?..Bunun çözümsüzlüğü de bir o kadar büyük yaralar açar ve telafisi olmayan sonuçlar doğurabilir. Kaos ortamı hiç bitmez olur.İnsanlar değişik ve hukuk dışı yollardan tahsil yolunu tercih edebilirler.Haklısınız..
Ama 'denge' denilen unsur da 'dengesizlik'lerle de sağlanamaz!..Bunun daha adilane ve çözüme yönelik yolları gelişmiş ülkelerde mecuttur.
Tabi ki sağlıklı toplumlarda bireyler borcuna sadık ve ödeyebilir durumda olmalılar ki toplumun adil düzeni devam edebilsin..
Ama bu evden kaldırılacak beyaz eşyalarla ve yaşamsal gereçlerle sağlanamaz!..Baskı oluşturmak bazen telafisi güç izler bırakabiliyor.Özellikle geleceği emanet edeceğimiz çocuklar üzerinde!..
Avukat akşam evine elinde filelerle dönerken,karısına kazanç hesaplarını iyi bir restaurantta anlatırken ve uykularını o sıcacık yataklarında devam ettirirken 'icra evi'nde sessiz çığlıklar ve tedirgin,korku dolu büzüşmüş hayaller bir o yüzden bir bu yüze çarpıp durmakta ve 'evin direği' denilen kişinin tarifsiz çaresizliği geceyi daha da zifiri yapmaktadır!..
Çözümler işin kolayına kaçmadan da yapılabilmeli..'Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın!..' mantığı ile de umursamaz bir tavır da takınılmamamlı diyorum..
Ben borcuma sadığım.Ve inanın ki durumum olunca ödeyeceğim.Hiç bir baba kendisini bu konuma düşürmek istemez!..Ama bazen olmayınca olmuyor!..Aslında söyleyecek o kadar çok şeylerim var ki..
İşte böyle Avukat bey..
Hazin bir öykü. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde sık sık yaşanmaktadır bu ve buna benzer durumlar. Varlıktan darlığa düşmek çok zor bir durum. Evine icra gelen bir insanın psikolojisinin nasıl olduğu anlatılıyor. Düşündürücü bir öykü kutladım Dursun bey...👍
Sayın Zeytinci, yerinde tespitiniz ve duyarlı yorumunuz için sağ olun..Milyonları geçkin kişi bu "hazin" cenderenin kıskacında depelenip durmakta.Bu öykü benim öyküm..Beni üzen şey yayımlanmasından itibaren sadece tek bir yorum ve bir de "beğeni" olması..Oysa, her on aileden biri bu kıskaçta..Ha derdim;yazımın beğenilmesi veya "günün yazısı" seçilmesi kaygısı değil.Aksine bu yazıya menfi veya müsbet yorumların olması ve bu konudaki görüşlerin,duyarlılıkların dillendirlmesidir.Bu yazı sadece bir vesile olabilir,"evet bir ucu da bende,benim de bir yanım yanıyor!.."denilsin istemiştim.Ama ne yazıktır ki ateş hala düştüğü yeri yakıyor ve yaktığı ile de kalabiliyor!..Kimse kimsenin acısını yaşayamaz ama "ben de farkındayım!" diyebilir..Farkında olmak farkındalık yaratabilir!.. Selam ve saygılarımla..
Seçici Kurul'a teşekkür ediyorum.Sağ olsunlar..Var olsunlar.. Yaşanmış olan öykümde de belirtiğim gibi "ateş düştüğü yerde!.." "İnsaflı soğuklar,insafsız sıcaklardan daha iyidir!.." Selam ve saygılarımla..
İyi Geceler Dursun bey,
Siteye gireli on gün oldu. Yazınızı ancak okuyabildim. Ocaklar söndüren, iki gün önce de genç bir kızı intihara sürükleyen bu acımasız sömürüyü gayet anlaşılır bir halde dile getirmişsiniz. Kutluyorum. Yakınımızda özel yediemin deposu var. Gelen yepyeni araçlar bile çürüyor. Tırından tutun, yolcu otobüsüne kadar. Oradan geçerken, ekmek teknesini kaptıran insanları düşünürüm çok kez. İçim acır. İnsanlarımız, birey yerine iyice tebalaşır oldular. Bu tebalık da daha çok sömürülmeye yönelik. Öylesine vurdumduymazlık hakim ki, şaşmamak elde değil. Aklıma gelmişken buna bir örnek vermek istiyorum. Bir adam bir edebiyat sitesindeki yazısında kadınların, yılanlardan daha adi yaratık olduklarını yazıyor. Ben karşı çıkıp, kınarken dört kadın kalem, sırf o adamdan lay lay lom yorum almak için övgü sunmuşlar. Kendilerine yapılan hakaretleri bile basit bir çıkarı için önemsemeyen insanlara tanık olduktan sonra haksızlıklarla mücadele etmede ne yazık ki yalnız kalacağız. Ateş, düştüğü yeri yakacak. Acılar çekilip içler kanayacak, canlar yanacak. Bana dokunmayan yılan bin yaşaşsın denilecek. Başarılar diliyorum. Saygılar.
için takla atar oldular.
Sayın Başer,duyarlılığınız ve anlamlı yorumunuz için teşekkürler..Selam ve saygılarımla..