İki Çürük Erik Ve Yetim
Kız kardeşimi amansız bir hastalık ayırmıştı bizden.Geride bir yaşında görpecik bir yavru bırakarak bizlere. Kocası olacak adam müsveddesi hayırsızın tekiydi. Kardeşimin sağlığında onlara sahip çıkmamış, İyi bir gün yüzü de göstermemişti onlara. Doğru dürüst ne evine ekmek götürmüş, ne de kardeşimin hastalığı ile ilgilenmişti. Kız kardeşim öldükten sonra tahmin edeceğiniz üzere maalesef bir yaşındaki yetim yavrusuna bile sahip çıkmadı sokağa terk etti.
Ben babamın tek erkek evladıydım. Babama dedim ki; "Babacığım. Bu çocuk ileride çok mağdur olur. Biz bunu büyütsek bile maddi yönden ciddi sıkıntılar çeker. Babası olacak zaten hayırsız. Bu çocuk bize kardeşimden Allah emaneti. Bunu sen kendi nufusuna evlatlık olarak al dedim. " Babamdan Allah razı olsun beni kırmadı ve kendi nufusuna evlatlık olarak aldı ve yeğenim bana bu şekilde kardeş oldu.
İşte bu talihsiz yetim çocuk, bir gün Babamın babası yani benim dedem (ki beli bükülmüş bir hayli yaşlı sakalı kucağında, namazında niyazında ama insanlıktan ve peygamber efendimizin sünnetinden hiç nasibini almamış) bu çocuğa öyle bir şey yaptı ki o gün gördüklerime inanamadım. Eminim sizler de şimdi okuduklarınıza inanamayacaksınız.
Dedemle evlerimiz yakındı.Bu yeğenim daha 2-3 yaşlarında. Dedemin evinin avlusunda bir erik ağacı vardı. Bu çocuk yere düşen eriklerden yemek için avluya girer. Dikkat edin ağacına çıkıp toplamıyor zaten küçük, gözü kalmış dibine düşen kurtlu, çürüklerinden üç beş erik yiyecek. Ben de kendi evimizin camından olaya şahit oldum. Dedem çocuğu görür görmez hışımla bağırarak yerden kaptığı kocaman bir sopayı çocuğa nasıl fırlattı görseniz. Kafasına gelse kesin ölecek,bacaklarına gelse kıracak. Ben hemen fırladım koştum dedeme; "Sen ne yaptığının farkında mısın? Bacak kadar çocuk aklı erer mi onun? Hem bu senin de torunun. Ne olmuş yani iki çürük eriğini yediyse diye ağzıma geleni söyledim. Çünkü o bunu fazlasıyla haketmişti bana sorarsanız. Sizce de öyle değil mi?
Yıllarca dedemle bu yüzden dargın durdum. Öz be öz torunundan, üstelik bizden fazla kendisinin koruyup kollaması gereken yetiminden nasıl olur da iki çürük eriği esirger. Hâlâ içime sindirebilmiş değilim.Günde beş vakit kıldığımız namazda okuduğumuz, namaz süreleri diye bildiğimiz Maun (eraeytellezi) süresinde Allahın; "Dini yalan sayanı gördün mü? O yetimi itip kakar" buyurduğunu bir mülüman olarak bildiği halde.
Kaldı ki sevgili peygamberimiz de yetim ve öksüz büyümüştü. İşte bu yüzden yetimler topluma Allah emanetidir. Toplum yetim haklarını gözetmek zorundadır. Yoksa Allah o topluma bunun bedelini çok ağır ödeteceği aşikârdır.
Bu konuda sevgili peygamberimiz işaret ve orta parmağını işaret ederek"Gerek kendisine,gerekse başkasına ait bir yetimi koruyup gözeten kimse ile cennette işte böyle yanyanayız" buyurmuşlardır.
Kim alemlerin efendisiyle o gün yan yana olmak istemez ki?
Unutmayın yetim kalmak tercih meselesi değil, ilahi takdirdir. Biz kulları Yüce Allah yetimlerle imtihan etmektedir.
Çocuk deyince benim için akan sular durur. Hele yetim çocuk deyince içimin yağı erir.
Şunu hiç unutmayalım. Bizim çocuklarımız da yetim kalabilir. Siz kendi çocuklarınızın itilip kakılmasına hiç razı gelir misiniz?