İki Dost
-Dur bakalım,nereye gidiyorsun gecenin bu ayazında?
-Çok acıktım,karnım zil çalıyor.
-Herkes derin uykusunda uyuyor,kimseyi rahatsız edemezsin,hadi çek git,buradan.
-Senin hiç insafın yok mu arkadaş,açım!
-Benim görevim burasını gözetip korumam,cana kıymana izin veremem.
-Tok ne anlasın ki açın halinden,yediğin önünde yemediğin ardında hem sıcacık kulüben var,benim gibi zavallıları hor görürsün tabi.
-Ama boynumda da tasma var,üç metre ilerisine gidemiyorum keşke hiçbir şeyim olmasaydı ama özgürlüğüm olsaydı zaten Allah,rızka kefil değil midir?
-Yavaş yavaş anlaşacağız seninle,Allah rızka kefildir ama imana kefil değildir doğru diyorsun ama şuan benim rızkıma engel olmaya kalkıyorsun.Gel bir anlaşma yapalım.
-Yapalım, benim çıkarım ne olacak bu işte?
-Hemen anlatayım sen özgürlüğüne kavuşacaksın ben de bu kışın aç kalmaktan kurtulacağım ayrıca her avımın kemiklerini sana vereceğim,şimdi sen görmezden gel ve ben kümesin kapısındaki küçücük deliği açıp içeri dalacağım.O sıcacık yataklarında mışıl mışıl uyuyanlar senle beni düşündüklerini mi sanıyorsun?
İki dost sözlerine sadık kalırlar tilki her gece kümese gelirken köpek ise sesini çıkarmaz ve kulübesinde kemikleri yemekle meşgul olur.
Planladıkları gibi essahtan bir gürültü çıkartırlar,çiftlik sahibi av tüfeğine sarılarak bahçeye koşar ve ardı ardına ateş eder ortalık toz duman olur,o sanar ki hırsız girdi.Kümeste ne tavuk kalmıştır ne horoz ne civcivler ne yumurta...
"Dost"ise zincirini kopartıp iş birlikçisiyle özgürlüğünün tadını çıkarmaktadır.