İlk Ayrılık
Bu bayram, dayım ile yengem için buruk geçiyordu. Nedeni ise, torunu Zümra'nın ayak bileğinin bir müddet alçıda olmasıydı. Zümra, dayımın oğlunun kızıydı. Parkta salıncağa binerken daha sallanan salıncak yavaşlamadan hemen yere inmesiyle ayağının üstüne düşmüş, bileğini fena halde burkmuştu. Doktorlar, sakın adım atıp yere basmasın diyerek çocuğun ayağını alçıya almışlardı. Bu durumda bayramlaşmaya gelemeyeceklerdi. Bu olay galiba, bayramdan üç dört gün önceydi.
Gelelim, dayımın kızına... Dayı kızı Aslı'nın da kaynanası gelmişti evine. Kayınpederi yaklaşık 6 ay önce kanserden vefat etmişti. Kaynanası tek kalmıştı. Ne yapsın, sırasıyla kızlarının evinde durmaya başlamıştı. Sıra tek oğlu olan Mehmet Enişte'ye gelmişti. Anlaşılan bayramlaşmaya gelemeyen biri daha vardı dayım gile.
Yoksa bunlar her bayram muhakkak birleşirlerdi. Ev, torun seslerinden durulmazdı, neşeli saatler hep sürer giderdi böyle. Dayım da, yengem de çocuklarından asla ayrı kalmazlardı bayram günleri. Lakin bu defa iş biraz öyle değildi. Kaza geliyorum demezdi, Çeşitli sebepler olmuştu.
Ramazan Bayramı'nın arefe akşamı telefon çaldı. Telefonu hanım açtı. Arayan Aysel Yenge'mdi. Size yarın kahvaltıya geliyoruz, haberiniz olsun diye haber etmişlerdi. Bizim de zaten aklımızdan geçiyordu, dayım gili kahvaltıya çağırsak mı, onlar şimdi garip kalmişlardır diye. Hemen, tabi buyrun gelin dedik.
Bayram namazını kılmış, eve gelmiştik ki onlar da saat 10:00'da geldiler. Güzel bir kahvaltı sofrası hazırlandı. Sofraya oturmuştuk ki birden dayımın kızı Aslı, telefonu görüntülü aradı annesi ve babasıyla bayramlaşmak için. Birden Aysel Yenge ağlamaya başladı. Ama niye ağlıyordu ki, onlar yanlarında yoksa biz vardık. Yalnız bırakmamıştık. Anne ciğeriydi işte. İlk ayrılıklarıydı bu. Şimdiye kadar her bayram günlerini beraber geçirmişlerdi. Sadece bayram günleri değil, iki ayda bir böyle buluşurlardı. Şimdi ise işler değişmişti.
Demek ki ilk ayrılık başa gelince, anne ve babalarının gönüllerinde mahzun oluşurmuş. Ortalıkta garip bir şekilde kalırlarmış. Evlatlarının yerini tutamasak da biz vardık ama, yalnız bırakmamıştık onları.