İpek Böceği
Sevmek ne kadar mantıklı bir iştir bilinmez. Aşkta mantık aranmayacağını onu tanıdığımda değişen kalp ritmimde anlamıştım.
İlkay, üniversite tercih sonuçlarında; Trakya Üniversitesi İpsala MYO'yu kazanmıştı. Sevinçliydi, fakat beklentilerinin altında buruk bir sevinçti. Daha iyi olmasını bekliyordu. Ama değişme şansı yoktu. Bunun farkında olarak düştü kayıt için yollara.
Edirne merkezde kayıt işlemlerini tamamladıktan sonra aynı gün evine geri döndü, artık kalacak yer planları yapıyordu. Bir hafta sonra ev tutma düşüncesiyle İpsala'ya gitti. Ama kararsızdı ve ne yapacağını bilmiyordu. Aklına bağlı olduğu siyasi kuruluşun ilçe binasına gitmek geldi. Orada onu çok sıcak bir şekilde karşıladılar. Emekli öğretmen, ilçe başkanı Tevfik hocayla beraber kalacak yer bakmak için çıktılar parti binasından. Yaklaşık 40 dakikalık araştırma sonucu İlkay ne yapacağını tekrar düşündü ve öğrenci pansiyonuna kayıt yaptırmaya karar verdi. Kayıt işlemlerini tamamladıktan sonra, önce Tekirdağ'a arkadaşını ziyarete gitti aynı akşam İstanbul'a geri döndü.
Okulun açılmasına yaklaşık 10 gün vardı. İlkay hafta sonundan İpsala'ya giderek pansiyona yerleşti. İlk zamanlar oda arkadaşlarının gelmemesi ve kimseyi tanımaması sebebiyle yalnız takılıyordu. Taki ilçe başkanı onu gençlik kolu başkanı Mümin ve partinin küçük dev adamı Yıldırım ile tanıştırana kadar. O günden sonra hemen hemen her gün beraber takıldılar. Pansiyondakilerle pek yakınlık kurmamıştı. Arada bir kafeteryasına gidip kahve içip çıkıyordu.
Pansiyonda ki ilk sohbeti oda arkadaşı Berat ve çok sevdiği Ozan ile olmuştu. Berat'ın odaya masaüstü bilgisayar getirmesi milleti kaldıkları iki kişilik o kör odaya çekmeye başlamıştı. Oda her gün en az 10 kişi oluyor, güzel sohbetler dönüyordu.
Günler böyle geçmeye devam ediyordu. İlkay bir gün yine kafeden inerken Çise çardaktan, Juventus-Gs maçının skorunu sordu. Yanında İpek oturuyordu. İlkay telefondan maç skorunu ararken Çise onu yanlarına çağırdı. Sohbet ilerlemişti ve Çise ayrıldıktan sonra İlkay, İpek ile beraber yürüyüşe çıktı. Yaklaşık 50 m yürüdükten sonra bir şeyler ters gitmeye başlamış, İpek fenalaşmıştı. Hemen kafeye geri döndüler. İlkay, İpek'e oda arkadaşını arattı ve kafeye çağırdı. Bir an olsun İpek'in yanından ayrılmadı. Oda arkadaşı geldiğinde telefon numarasını İpek'in telefonuna kaydetti. Onları kapıya bırakıp, odasına çıktı. İpek'te alerjik astım vardı ve birçok koşul bu rahatsızlığı tetikliyordu.
O gece mesajlaşmaya başladılar. Arada bir kafeye çıkıp bir şeyler içiyorlardı. Yine bir gün çıktıklarında Yıldırım abi İlkay'ı arayarak onu yemeğe çağırdı. İlkay, yalnız olmadığını ve arkadaşıyla beraber geleceğini söyledi. Aradan 15 dakika geçmişti. Yıldırım abi onları arabayla almaya gelmişti. Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Arabaya bindiler. Hareket ettikleri sırada Yıldırım'ın telefonu çaldı. Annesi arıyordu. Evi su basmaya başlamış. Hep beraber Yıldırım'ın evine gittiler. İpek arabada bekliyordu. Aradan 20 dakika geçtikten sonra Yıldırım onları çarşıya bırakıp, belediyeye gitti. İlkay hemen İpek'i az ileride ki pasaja götürdü ve o yağmurda taksi aramaya başladı. Durakta taksi yoktu. İlkay hemen tütüncü Duygu'nun yanına dükkana girdi. Sırılsıklamdı. Duygu hemen tanıdığı taksiciyi aradı. Taksi geldi. İlkay, İpek'i bıraktıktan sonra odasına çıktı.
İpek'in o sıralar bir ilişkisi başlamıştı. Bu yüzden İlkay pek yanına yanaşmıyordu. Taki onlar ayrılana dek. Ayrıldıklarında İpek çok kötü durumdaydı. İlkay onu bir abi, bir baba şefkatiyle sarmaya çalışıyordu. Kendini onun koruyucusu olarak görmeye başlamıştı. Her gün yanındaydı artık.
Zaman geçiyordu. Bir akşam eğlenmek için çardakta sözleştiler. O akşam İlkay, İpek ve Ozan biralarını alıp çardağa geçtiler. İlkay gitarını getirmişti. Bir süre sonra Gizem geldi. O gün keyifli ve biraz buruk bir gece geçirdiler. Artık Gizem'de gruptaydı.
Hep beraber güzel günler geçiriyorlardı. Gruba Yunus'ta eklenmişti. Her şeyi beraber yapıyorlar, her yere beraber gidiyorlardı.
İlkay artık İpek'e farklı bir gözle bakmaya başlamıştı. Zaman geçtikçe bu duygu büyüdü ve içinden çıkılmaz bir hal almaya başladı. Cesaret edemiyordu açılmaya. Durumu Gizem'e anlattı. Gizem, her gün İpek'in ağzını arıyor, yavaş yavaş İlkay'a yaklaştırmaya çalışıyordu. Uzayan her gün işkence gibiydi. İlkay'ın kalp sorunu ortaya çıkmıştı.
Bir gün yine hep beraber içtikten sonra çardağa geçtiler. İlkay'la İpek sohbete başladılar. İlkay'ın kalbi sıkışmaya, nefes alamamaya başlamıştı. Ama belli etmiyordu. Gizemler geldiğinde hemen İpek'i yukarı odasına göndertti ve kendini olduğu yere bıraktı. Pansiyondan sadece Manisalı'yı çağırmıştı. Manisalı ve Yunus panik halde araç ararken Gizem'de geldi. Buldukları araçla hastaneye geçtiler. Manisalı pansiyonda kalmıştı bir şey lazım olursa diye. Hastane de müdahale yetersiz olunca Keşan'a geçtiler. Yaklaşık 8 saat sonra kendine gelmişti İlkay. Sabah pansiyona geri döndüler.
Aradan bir hafta geçmişti. Gizem, İlkay'ın yanına gelerek artık İpek'in kendisinden teklif beklediğini söyledi. İlkay ertesi güne cesaretini toplamıştı. İpek'le beraber kafeye geçtiler. Sürekli şarkı çalıyordu kafede. Güzel bir şarkı yakalamıştı İlkay. O sıra İpek'e dönerek önünde ki bilgisayarı kapattı ve ona; ? Arkadaşlıklar güzeldir, fakat bazen farklı duygulara dönüşebilir. Ama bunu ona söylemeyemezsin, kaybetme korkusudur. Onu bir daha görememek, gözlerine bir daha bakamayacak olma korkusu ne kadar söylemek istesende seni engeller. Ama ben söylüyorum. HERŞEYİM olur musun? ?. İpek mutluydu. Küçük bir tebessüm etti ve ?Evet' dedi. Uzun süre konuşmadan sarıldılar.
Aradan iki gün geçmişti. İlkay kalp sorunu nedeniyle İstanbul'a döndü. Testler sonucu bir şeyi çıkmadı. Zaten İpek'ten sonra neredeyse hiç sıkışma yaşamadı. İpek ona hayat olmuştu resmen. Öyle ki İpek ne zaman fenalaşsa bir köşede sessizce ağlardı.
Birinci ayları yaklaşmıştı. Malum canım cicim ayları. İlkay kutlama planları yapıyordu. Yıldırım abiyle filan fikir alışverişi yaptı ve bar kapatarak saz ekibi çağırdı. Akşam hep beraber bara geçtiler. İpek çaktırmadan, Bayram, Çise ve Ulaş ile bir şeyler konuşuyordu. İlkay bir haber ortamın enerjisine kaptırmıştı kendini. Bilmiyordu sürpriz yaparken, sürprize uğrayacağını. Saz ekibi mola vermek için kalktığında televizyondan slayt dönemeye başladı. İpek gündüzden slayt hazırlayıp bara bırakmış meğer. İlkay şaşkın ve mutlu bir şekilde ekrana bakarken arkadan pasta geldi. İyice şaşırmıştı. Sımsıkı sarıldı İpek'e, çalan müzikle dansa kalktılar. Muhteşem bir gece Arzu'nun hastane macerasıyla son bulmuştu.
Her gün klişe bir şekilde geçmeye başladı. Sabah kahvaltı, akşam yemek, gece çarşı gezisi. Böyle böyle ikinci ayları gelmişti. İlkay'ın aklında plan yokken iki gün sonrasının 14 Şubat olması İlkay'ın aklına bir şeyler getirmişti. 14 Şubat yaklaştığında önce hediye kutusu hazırladı, sonra planladığı yüzükleri aldı. Manisalı'yla beraber çarşıya çıkıp son işleri tamamladılar. O gece İlkay aklında ki planı uygulamak için Öznur'u çağırdı yanına.
Öznur'la beraber çardağa geçtiler. Kız tarafına geçmek yasak olduğu için ondan yardım alıyordu. Başladılar mektup doldurmaya. Öznur o mektupları planladıkları gibi farklı yerlere yerleştirdi. Çiçek ve çikolataları da kendi odasına sakladı.
İpek, yukarıda oradan oraya koşturmuş, sonunda hediyeleri bulmuştu. Tekrar İlkay'ın yanına geldi. Sarıldı, mutluydu. Gece ikiye kadar oturup odalarına çıktılar.
Sabah kahvaltısına inmeden önce, İlkay daha önce hazırladığı hediye kutusunu yanına aldı. Bir anda karşısına çıktı. İpek bir kez daha şaşkındı. Yine sarıldılar, kahvaltı yapıp odalara çıktılar. Artık İlkay akşam ki söz törenini planlıyordu. Manisalı'yla beraber çarşıdan biraz daha alışveriş yapıp döndüler. İpek'e akşam açılış var, oraya gideceğiz diyerek haber verdi. Arkadaşları saat 7 sularında kültür merkezini söze hazırlamak için çıktılar. İlkay, Tuğçe, Ülkü ve Arzu'yla İpek'i oyalıyor bir yandan da telefonla bilgi alıyordu. Beklenen haber ve kişinin geldiği haberini alınca İlkay yanındakileri kültür merkezine götürdü.
Her şey çok güzel planlanmıştı. Merdivenlerden çıkarken önden ve arkadan konfetiler patlıyor, içeride ise alkış kıyamet. İpek donup kalmıştı resmen. O sırada müzik girdi, dansa geçtiler. İpek hala şoktaydı. Hiç beklemiyordu böyle bir şey. İçeride yüzük tepsisi hazırlandı. Belediye Başkan adayı Cenan Tetik yüzükleri keserken mutlulukları yüzlerinden okunuyordu. O geceyi sorunsuz ve mutlu bir şekilde bitirdiler.
Şu an çok mutlular. Okulun ilk senesini bitirdiler. İpek Bandırma'ya, İlkay ise İstanbul'a döndü. Her gün telefonda saatlerce görüşüyorlar. Birbirlerinden hiç bıkmadan hala ilk gün ki gibi seviyorlar birbirlerini. Herkes tarafından kıskanılan ve efsaneleşmiş bu aşkları her geçen gün daha çok büyüyor. Şimdi İlkay, İpek'in yanına gitmek için kırık ayağının düzelmesini bekliyor. Malum 4 ay tatil, görmeden yapamayacaklar ..
Sevdiğini söylerken ne güzel her şeyim olur musun demek diyebilmek
Mutlu sonla biten öykünüz güzeldi içtenlikle kutlarımud83eudd20ud83eudd20