İşini Sevmeyen adam

Uzak yollardan geldim ben diye söyleniyordu, bir yandan çıplak ayağının ucuyla sobadan dökülen külleri karıştırarak altına doğru ittiriyor diğer yandan da karşısında oturan zayıf adamı süzüyordu. Sözleri havada asılı kalmıştı.
Ben açım biliyor musun ?
Karşısında oturan zayıf adam kayıtsız gibi görünüyordu. Dudaklarını şaplatarak konuştu.
-Acıktım diyorum duymuyor musun?
Zayıf adam hiddetle ayağa kalktı. Bağırmaya başlamıştı. Aş evi mi lan burası s*ktir git karnını nerede doyurursan doyur. Hem g*tünü sıcak sobaya dayamışsın hem de karnım aç diye bağırıyorsun. Zayıf adamın bağırışları canını sıkmıştı sıkmasına ama söyleyecek sözü yoktu. Oraya sığınmıştı işte. Adam ona kaldığı tek göz odasını açmıştı. Daha ne yapsaydı. Gecenin karanlığında uğuldayan rüzgar ısrarla içeri girmeye çalışıyorsa da kapının arkasına konulmuş olan tahtadan dayak buna izin vermiyordu. Zayıf adam tel dolaba doğru yürüdü. İçinden bir poşet çıkardı. Suratına fırlattı.
- Al lanet olası başı teneşire gelesi zıkkımlan .
Poşeti eline aldı. İki ucundan tutarak araladı. İçinde yarısı küflenmiş beyaz ekmeği gördü. Karnı çok açtı. Sobanın üstüne koydu yarısı yandı yarısı gevredi. Ekmeği kızarttı. Adam ona bir poşet daha fırlattı. Onun içinde ise peynir vardı. Kurumuş , imanı gevremiş. Yanık ekmeğine katık etti. Ağzını şapırdatarak yedi. Önce küfleri ayırmaya çalıştıysa da sonra uğraşmaktan vazgeçmişti. Adam uykulu gözlerle ona baktı.
-Doydun mu?
Evet anlamında başını salladı.
- İyi birazdan sabah olacak.
-Neresi burası
diye sordu? Zayıf adam ona şaşırmış gözlerle bakıyordu.
-Sahi buranın nere olduğunu bilmiyor musun?
-Yoo . Ben uzak yollardan geldim. Onu biliyorum.
- Buranın son durak olduğunu bilmiyor musun?
-Hayır o da ne demek?
-Aç şu camın perdesini de bak bakalım camdan dışarı.
Kafasını camdan dışarı çıkarttı. Zifiri karanlıkta fırtına dev ağaçları bir o yana bir bu yana sallayıp duruyordu. Ağaçların dibindeki beyaz taşları fark etti. Daha dikkatli bakınca mezar taşlarını gördü.
-Nasıl yani mezarlık mı burası?
Zayıf adam söylendi.
-Bıktım valla oğlum sizden. Her gece biriniz kalkıp kalkıp geliyor.
-Ben ben... uzak yerden geldim.
- He uzak yerden geldin. Şu elli metre ilerdeki delikten çıktın geldin. Öldün oğlum sen.Dün akşam gömdük seni.Bak üstündeki kefeni de mi görmüyorsun?
-Nasıl ya ben öldüm mü şimdi?
-Valla bıktım sizden her gece kalkıp kalkıp geliyorsunuz. Millete anlatsam katiyen inanmaz.
-Belki ölmemişimdir. Komaya girmişimdir. Sonradan uyanmış olamaz mıyım?
--Ah be çocuğum. Senin gibi o kadar çok insan gördüm ki ben. Ölür ama öldüğünü bir türlü kabul etmez.Ben sana ne anlatsam boş. Birazdan hava aydınlanacak. Gün doğmadan seni yeniden gömmem gerekecek.
- Ama ama ben uzak yerlerden geldim.
- Hadi karnını doyurdun. Isındın,kalk bakalım seni gömelim.
-Gömmesek olmaz mı? Şurada usulacık otursam. Sana yarenlik yapsam. Sobanı temizlerim. Yemek yaparım.
-Olmaz kokuyorsunuz.Hadi.
Çıplak ayaklarını sürüyerek kapı önüne çıktı.
-Ama ben uzak yerden geldim.
-Hadi hadi işim var benim.Bir daha çıkıp gelme. Herkes yerini bilecek.
Zayıf adam kürekle toprak atarken bir yandan da söyleniyordu.
-Bıktım valla bu işten bekçi miyim,mezar kazıcısı mıyım bilemedim.Bırakacağım bu işi....

26 Eylül 2018 3-4 dakika 39 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 6 yıl önce

    Öncelikle duru ve imla hatasız anlatım ve ifadeniz için teşekkür ederim böylesi eserleri okumak keyif elbet

    İçtenlikle kutlarım👑