Issız Evin Kalabalık Çığlığı

Bugün hayata farklı pencerelerden bakmanın anlamını öğrendim. Kendimce dilimin, yüzümün, sözcüklerimin beni temsil ettiği sürece ifade edemeyeceğim şeyin olmadığını öğrendim. Sustuklarım, yazdıklarım, haykırdıklarım hepsinin değeri gözümde büyüdü. Bugün ben büyüdüm.

Saklanbaç oyunu oynamak istemiştim arkadaşlarımda. Tüm ısrarlarımı göz önüne alıp benimle oynamayı kabul ettiler. Ben saklanmayı seviyordum. Çünkü korkak bir kişiliğim ve buna neden olacak haklı sebeplerim vardı. Karanlık ardına gizlenirdim, annemin eteğinin altına. Ay ışığı hiç vurmayan yerlere belki de. Yapım gereği karanlığı seviyordum. Bunun sonucundan önceki olay sanırım sessiz bir gece ve soyut bir günün bitiminden sonraki gece vaktinde dünyaya gelmiş olmamdı. Evimiz hep sessiz bir yuva ama bir şeyler anlatmaya çalışan kalabalık ev hanesine sahip olan bir ortamdı. Ben böyle bir gecede doğmuştum. Aklımda sebepsizce yapılan haksızlıklar vardı. Bir de nedensizce gidişler...

Arkadaşlarım beni sürekli saklanan kişi yaparlardı. Çünkü kaybolmak isterdim ben. Bilirlerdi. Kaybolup yok olmak isterdim. Dedim ya bundandır hep sevilmeyişlerim.

Bugün de kaybolma duygusunun en yoğun anını yaşadım. Piknikteydik. Arkadaşım saymaya başladı sayıları bir iki üç... ve daha yüze kadar gidecekti kanımca. Hemen kaçtım saklanmak için. Az ötede yollar vardı sonunu göremediğim, gündüz vakti baykuşların bile sesi vardı. Kurtların bile görüntüleri vardı. Tabi benim hayal gücümün emrettiği üzere.

İlerledim yolun en sapa yerinden bir kaç adım hareketle, yavaş yavaş kaybolduğumu hissediyor aynı zamanda da ileride gördüğüm evin sevinciyle duramıyordum yerimde. Küçüklüğümün verdiği saflıkla girdim içerisine. Öylesine büyük ve büyülü bir yerdi ki, gözlerim az kalsın yuvalarından çıkacaktı. Aman dursunlar yerlerinde zira lazımlar şimdi bana. Adımlarımı sıklaştırdım şimdi biraz daha hızla. İçeride kimsenin olmaması dışında ilginç seslerin varlığı kulağımı tırmalıyordu. Böyle birşey olamaz diye içim söylenip duruyordu, halime kahkaha atarak.

Yine aklıma binbir türlü masallar geldi. Küçüğüm henüz ben nerden bilebilirim ki bir evde delicesine kalabalığın çığlık atacağını. Henüz okula bile başlamadım ki, okuma yazma hak getire, yok yok hiçbir şekilde. Dışarıya tekrar çıktım artık mecburen. Çünkü içerideki ses beni sinirden öldürebilirdi. O kadar gülsem de, bir o kadar da meraklanıp ilk defa karanlıktan korkmuştum. İlk defa saklanmadan gündüzün kucağına atmıştım kendimi fütursuzca hemde...

Değişik bir evin üstünde yazılan şeyi keşke okuyabilseydim, keşke... arkadaşım beni bulmanın sevinciyle gidip sobelemişti hemen. Şimdi ben sayıları öğrendiğim kadarıyla sayıyordum, arkadaşım saklanıyordu. Bu böyle devam etti piknikten dönene kadar. Hep aynı sahneyi yaşamak korkusuyla. Bugün böyleydi günüm. Ezip geçmişti beni karanlık, gündüz uzun mu uzun kollarını açmıştı bana. Sonsuza dek...

Yıllar sonra eski fotoğraflarımın arasında bu kareleri bulmuştum. Küçüklüğüme dair o anıları. Merakıma yenilip o eve gittim hemen ardından. Şöyle yazıyordu koca şatonun yaşlı alnında.

' Karanlıktan korkmak çare değil, önemli olan sessiz kalarak bir şeyleri anlatabilmek, önemli olan o geceden umutla gündüze uyanmak. Ve ıssız da olsa hayallerimizin bir gün kalabalıkça çığlığı olacağını unutmamak. İşte bütün ömür bundan ibarettir...'

14.11.11

14 Kasım 2011 3-4 dakika 17 öyküsü var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (2)
  • 13 yıl önce

    ıssız da olsa hayallerimizin bir gün kalabalıkça çığlığı olacağını unutmamak. ........................................................👍

    öykünüz içine çekiyor insanı keyifle ve merakla okudum ; tebrikler ve sevgiler 🙂

  • 13 yıl önce

    Geçmiş çocukluk günlerine ait yaşanmışlıklar. O zaman ki duygu yoğunlukları ve hayata dair enstantaneler. Güzeldi İlknur kutlarım içtenlikle...👍