İstanbul Kentlerin Sefiri

Bir yıl sonra tekrar İstanbul dayım.

Kentlerin sefiri özgürlüğüm sün! Avuçlarındayım.

Atatürk havalimanından dışarı çıkar çıkmaz, işte diyorsun bu kent YAŞIYOR. Bir taksiye atlayıp doğru Pier Lotti Oteline. Neyim var neyim yok Otele bırakıp, bir tek özlemlerimi alıyorum yanıma.

Taksim var hedefimde, atlıyorum tramvaya ve aklıma esiyor iniyorum Eminönünde. Yeni camii de kılıyorum öğle namazını. Çıkışta bir bakmışım baharatların o cazibeli kokusu mısır çarşısına sokmuş bile beni çoktan. Halılar, tavlalar, hatlar, nargileler derken piyangucunun birinden, üstelik hiç hesapta yokken, birde piyango bileti alıyorum. Eee baktım ki acıkıyorum rota mı çeviriyorum midemin pusulasının ibresine. Bakıyorum pusulanın ibresi galata köprüsünün altında bir Balık lokantasını gösteriyor, hiç itiraz etmiyorum. Tabağımda BALIK manzaram İstanbul her yer memleket kokuyor....

İstanbul`un klasiklerinden vapurlar, görünce aklıma adalar geliyor ama yok diyorum ilk hedef taksim.İstiklal caddesinin o akıcı klabalağı sanki bıraktığım gibi ve bir ses çok tanıdık bir tınıyla bağırıyor: 'Siyasiyabent CD leri burada! ''Kafamı çevirip bakıyorum. Bağıran gurubun solistlerinden
Murat. Heybesiyle, bandanasıyla, biraz kendinden geçmiş haliyle Bizon Murat. Biraz sohbet ediyoruz
ve Galata kulesinin eteklerine iniyoruz ve orada ayrılıyoruz. Ayrılırken bir CD de ben alıyorum. Tekrar balık pazarından geçerek ve balıkların bana karadenizi, akçakocayı hatırlatan kokusunu içime çekerek geçiyorum balık pazarından ve yine Eminönündeyim. Bir dilenciye rastlıyorum, biliyorum çok anormal birşey değil bu İstanbul'da ama bu dilencinin bir farkı var diğerlerinden. O bunu bir meslek haline getirmemiş buna niyetide yok belli. Aldığı her sadakada bir kat daha yerin dibine giriyor ve bunun onu yıprattığını mavi gözlerinin nemi ispiyonluyor. Yanına yaklaşıyorum elimi cebime atıp ne çıkarsa bahtına diyorum içimden biraz para birde sabah aldığım piyango bileti çıkıyor dilencinin bahtına. Rıhtıma kadıköy vapuru yaklaşıyor bende bir koşu yetişiyorum bu arada da bir Simit alıyorum buda benim sadakam ve vapur kadıköye yaklaşırken, martılarla paylaşıyorum simidimi, havada kapıyorlar simit parçalarını.

07 Mart 2011 2-3 dakika 1 öyküsü var.
Yorumlar