İstikamet

Asuman için sevda ayyaş dayısının evli çocuklu karılı oğluydu. Asuman için yıllar bu karmaşalıkta geçti. Asuman için kader denen hüzünlü son tâ en başından belirlenmişti. Asuman sevdasını-sevdalarını birlikte götürdü. Ankara-Konya-Kayseri istikametinde sevda raylarda sürünüp duran kara bir trenin içinde Asuman'ı lodos yellerinin ıslak serinliğine doğru sürüklüyor ve o yeller Asuman'ın kimseye anlatmadığı anlatamadığı duyguları toz haline ovalara düzlüklere küçüklü büyüklü tepelere doğru savuruyordu.

En önemlisi Asuman o daracık gecekondu çevresinde yapayalnızdı. Bazan balkona benzer betondan çıkıntıya oturur etrafta kimsecikler yoksa saçlarıyla yüzünü örter belki yaptığım hata olabilir aşamasında utancından ölür ve bu nedenle utanç adlı şiirleri yatak odasının duvarına kazdığı bir çukura gömerdi.

Asuman evlenemezdi. Bu gerçeği kime nasıl anlatacaktı. Gelen tüm kısmetlerini geri çevirirken belki öteki karısını boşar Asuman'ı bir gece yarısı yürekler uykunun en derin yerindeyken alır götürürdü. Asuman'la yatarken Asuman ötekine en değerli maneviyatını bırakırken bu beklentisinde sonuna kadar haklıydı da, öteki delikanlılığın ötesinde aşağılık bir kancık mıydı yoksa? Asuman oyalanmalara bir anlık teslimiyet zevklerine kurban giderken, öteki sanki hiç bir şey
yaşanmamış gibi sabahları işine giden akşamları evine dönen alçağın biri miydi?

Şüphe sarmaya başlayınca kolera gibi hastalığın yayılmaması için hiç bir sebeb kalmazdı. Hastalık yayılmaya başlamıştı da, Asuman'ın en yakınında bulunanların hangisi dost hangisi düşmandı? Dostlar bile sırtını çevirmeye başlamışlarken Asuman dışlanmanın o dayanılmaz umarsızlığında usul usul parçalara bölünmeye başlamıştı çoktandır. Annesi babası erkek abileri ve kardeşleri o bakışların başrol oyuncularıydılar. Her halde duysalardı kesinlikte ortalık karışırdı ama ötekinin
suskunluğu hepsinden daha beterdi. Kullanılmış paçavraların içinde kendini paçavra gibi görmekten ötekine daha bir çözüm bulamadın mı bakışlarından yorulmuş bıkmıştı. Öteki umursamıyordu işte. Alacağını almış ve bir yaşamı bir filizi bir tohumu doğmadan öldürmüştü.

Asuman dışlandı. Merak iyi bir şeydir bazan o da bazan. Ama merak gerçekten araştırılmaya başlanırsa içinden nelerin çıkacağını kim tahmin edebilir ki. Öteki ölümden kurtulmak için Konya'ya akrabalarının yanına sığınmışken, Asuman Kayseri'ye amcasına ağzı burnu saçları yolunmuş bir vaziyette yollanmıştı. Yollanmıştı da sanki yaşamana sevin mi demişlerdi?

Asuman kendisinin pek çok şeyi olacaktı. Kendisinin avukatı kendisinin hakimi kendisinin savcısı. Ne savunacaktı Asuman? Karnında ki bir kaç aylık yavrusunu mu? Adalet dinler miydi? Avukat bile kendisiyken savunma durumuna nasıl geçecekti? Ankara'da ki canavarlar haber bekliyorlardı. En kısa zamanda bu iş bitecek. Ya as kendini ya öldür.

Amcasının evinde kendi odasında yatarken kıvranırken karnını tutarken o utanç şiirlerini gömdüğü duvarı düşündü. Ötekinin kalleşliğini yüreksizliğini çıkardı kalbinden. Fırlatıp attı. O gece yastığının altına konan Magnum da sevgiliden daha sevgiliydi. Bu dünya da bir kalleşin çocuğunu bırakmaya niyeti yoktu Asuman'ın. Magnum birdenbire sevecen görünmüştü. Mor gözleri şişmişti belki de düştü magnumun namlusunu karnına dedirdiğinde ve tetiğe bastığında. Tetik na kadar da
yumuşacıktı. Atmıştı hemen. Hiç acı hisetmedi hiç duymadı namluyu çıplak alnına ikinci kezdayadığında...Ortalık ağarmış ve yıkanmıştı. Artık herkes çok rahat olabilir alınları açık gezebilirlerdi.

28 Şubat 2011 3-4 dakika 57 öyküsü var.
Yorumlar