İz Bırakan Sevdalar
O gün ne Su Edanın ne de benim tahta sandalyelerden kalkmaya niyetimiz vardı.
Su Edanın yüzünde ki çaresizlik ve masum bakışların ardında yardım istiyordu istemesine de?
Ben cesaret edemiyordum belki? Ne yapabilirim nasıl yardım edebilirim derken? Peki, Asaf Han ne olacak dediğimde? İlk defa bir kızın sessizce ağladığını ve elinde ki peçetenin çaresizliğinin arkasına gizlenmişti.
_Bilmiyorum? Bilmiyorum? Bilmiyorum derken gözlerini kapıya yöneltip iki çay lütfen demesiyle
-Garsonun peki efendim demesi bende taşların yerlerine oturduğunu anlamıştım..
İki çay derken Asaf Hanı hala unutamadığını söylüyordu. Bilinçaltından ..
-Müsaade edersen senin yerine konuşayım dedim gözlerimin içine bakarak
_ Ama gelmiyor ki! Her gün bakıyorum pencereden. Umudunu yitirdi ve gelmiyor artık çok sevseydi gelirdi. Arardı, sorardı, bulurdu dediğinde?
- Peki, sen olsaydın ne yapardın dediğim de. Beklemediği soruyla karşı karşıya kalmış ne cevap vereceğini bilemeden.
_Bilemiyorum hiç düşünmedim dediğinde yine masaya sessizlik hâkim olmuştu.
bizim bu susmalarımıza garsonun çaylarınız efendimdim demesiyle bozulmuştu..
Bir birimizin yüzüne bakarak konuşuyorduk sanki? Su Eda söze ilk başlayan olmuştu?
_Peki, nasıl olacak bu? Ne okuduğu okulu biliyorsunuz nede oturduğu yeri biliyorsunuz dediğinde? Başımdan kaynar sular dökülmeye başladı zannettim o an. Sahi? Nasıl olacaktı nereden bulacaktım ki! Ben konuşayım mı dedim.
O an Su Eda'nı moralinin bozulmaması için buluruz bir hal çare dediğimde Su Edaya sanki bütün dünyaları vermiştim.
_Sahiden yapabilir misiniz? Bulabilir misiniz dediğinde?
- Gülerek başımı salladım evet bulabilirim ama biraz zaman ister dediğimde.
_Olsun ben razıyım yeter ki Asaf Hanı bulun dediğinde sanki çiçek bahçesindeydik. O bir saat evvel ki kasvetli ortam yerini sevinç yumağına bırakmıştı. Duvarda asılı duran saatin 5 gonguyla kendimize gelmiştik ikimizde..
_Su Eda eyvahhh ben geç kaldım annemin ilaç saati geldi dediğinde apar topar kapıdan çıkarken!
_ O nazik garsonun hoppp hopp amcaaa hesapları ödemediniz dediğinde inanın yerin dibine girmiştim. Bu sevinçle dışarıya çıkarken hesapları ödemeyi unutmuştuk. Hesabı kapının önünde ödedikten sonra taksiye atlayıp ilk önce Eşref Paşa'da Su edayı bırakıp evime geldiğimde cebimde ki paranın azaldığını aybaşını nasıl getireceğimi kara kara düşünmeye başladım. Eee ne yaparsınız emekli maaşı dediğiniz ne ki üç kuruş oda ayın ortasında zaten bitiyordu. O gece evde yastığa kafamı koyduğumda benden huzurlu su yoktu yarının planlarını yapmaya başlamıştım.. Bundan yıllar önce bir beyefendiyle tanışmıştım İlçe '' Milli Eğitim Müdürlüğü '' yaptığını söylemişti belki bu kişi bize yardım edebilirdi diye düşündüğümde daha çok mutlu olmuştum..
Sabah ilk işim tıraşımı olduktan sonra giyinip kuşanarak dosdoğru tarif ettiği yere gittiğimde. Kapıda duran bekçiye müdür beyi göreceğimi söylediğimde biraz bekleyin lütfen kendisine haber verelim dediğinde rahatlamıştım çünkü? En çok korktuğum tayin veya emekli olmasıydı. On dakika bekledikten sonra yanına ulaştığımda buyurun dediğinde kendimi tanıtıp kendisinden bir sorun için yardım istediğimi söylediğimde suratının biraz asıldığını gördüğümde. Yok efendim yok öyle zannettiğiniz şeylerden değil..Ne tayin istemeye geldim nede öğrenci nakli istemeye geldim dediğimde o gülen yüzü ifadesi yine belirdi.
_Buyur seni dinliyorum dostum dediğinde.
-Olayı baştan sona anlattığımda.
_Bana iki gün izin ver sana okuduğu okulu, ve ev adresini bulayım dediğinde çok sevinmiştim. İznini isteyip kalkarken telefon numaramı kendine bırakmıştım. İki gün sonra evimin telefonu çaldığında sevinçli haberi almıştım.
Asaf Han Ege üniversitesi Edebiyat bölümünde okuyordu ve bu senede son senesi idi. Ama bir aya yakın okula gitmediğini öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Verilen ev adresi de bize üç durak ileride karakolun sokağındaydı. Hemen hazırlanıp yola çıktığımda inşallah bulurum diye dualar ediyordum. Karakolun sokağına geldiğim de heyecanım hat safhadaydı. Adresi bulup kapıyı çaldığımda tanımadığım bir genç kapıyı araladı ve buyurun dediğinde. Asaf Hanla görüşmek istediğimi söylediğimde kendisi hasta şu an içeride yatıyor buyurun içeriye dediğinde içeri girdim ve Asaf Hanın gerçekten hasta olduğunu gördüğümde üzülmüştüm.. Ortalıkta pek temiz değildi bildiğiniz öğrenci evi işte. Asaf Han yatakta doğrularak ağabey hoş geldin dediğinde hoş buldum iyi ki buldum dediğimde.
_Hayırdır Ağabey bir şey mi var? Dediğinde Su Eda'dan haber getirdim dediğimde o hasta genç birden canlanmıştı nerede şimdi? Ağabey gel dimi? Nasıl iyimi? Dediğinde dur hele acele etme anlatayım sana bütün her şeyi dediğimde. Dikkatlice dinlemeye başladı her şeyi anlattıktan sonra ben ne yaptım nasıl yaptım demesiyle başını ellerinin arasına alması bir olmuştu. Hadi kalk gidiyoruz dediğimde yataktan bir kalkışı vardı anlatamam. Giyinip çıktığımızda yürümeye takati yoktu bir taksiye binip Eşref Paşaya geldiğimizde saatler 12,30 gösteriyordu..Su Eda pencereden bizim gelişimizi gördüğünde sevinçten uçuyordu . Biz masada yerimizi aldığımızda 5 dakika sonra da Su Eda yanımıza koşar adım geliyordu..O çay Bahçesi belkide bu zamana kadar hiç böyle tutkulu bir aşkı nede böylesi bir sarılmaya şahit olmuştu...
Bir saatlik konuşmanın ardında Su Eda hadi kalk gidiyoruz dediğinde Asaf Handa bende şaşırmıştık nereye ? Dediğimizde Annemin yanına annem bekliyor bizi ben artık sevdiklerimi kaybetmek istemiyorum dediğinde Asaf Han'la Su Eda'nın el ele tutuşarak gidişlerine şahitlik ediyordum arkadan.Aradan ne kadar geçti hatırlamıyorum ama saatler bana çok uzun gelmişti.
Su Eda ile Asaf Han el ele tutuşarak gelişin seyrederken gözlerimden ilk defa iki damla yaş gelmişti.. Masamın başına geldiklerinde ilk önce Su Eda sonra Asaf Hanın elimi öperken kendime gelebilmiştim. Hayırdır çocuklar bu ne şimdi dediğimde. Biz kararımızı verdik ağabeyim Asaf Hanın son sene siymiş 3 ay sonra okullar kapanacak ve doktordan raporluymuş 15 gün daha var Azerbaycan'a ailesinin yanına gidecek izin almaya ve biz evlenmeye karar verdik dediğinde sevinçlerine ortak olmuştum.
benim görevim sona ermişti artık bundan sonra ki kararları onlar verecekti..ben izinlerini isteyip ayrıldığımda Su Eda ve Asaf Han masada baş başa kalmıştılar...
Aradan dört ay geçmişti ve ben aynı çay bahçesine gittiğimde.
_Garson yaaa amca nerelerdesin? Seni aramadık sormadık yer bırakmadılar sanki yer yarılıp yerin içine girdin dediğinde. Dur hele celallenme ne oldu anlat bakalım haa şu çayı da koy masaya şimdi anlat bakalım? Ya amca bu gün Su eda ile şu bizim öğrenci çocuğun Nikahı var sana davetiye bırakmıştılar gitmen için dediğinde hele bir getir bakayım saat kaç taymış.. Garson koşar adım çay ocağına gidip geldiğinde acele zarfı açtığımda nikah saati 14,30 da ve benim 30 dakikam vardı yanlarında olmam için zaten gideceğim yerde çok uzakta değildi yayan 5 dakika ya vardı ya yoktu..Çayımı içip parasını ödedikten sonra ayrıldım hızlı adımlarla yürümeye başladığımda nikah dairesinin kapısına ulaşmıştım.
İçeriye girip arkalarda bir yere oturup beklemeye başladım.. 20 dakika sonra alkışlar eşliğinde içeriye girdiklerinde gözlerim dolmuştu ağlamamak için zor tutuyordum kendimi..Nikah memuru içeriye girdikten sonra şahitleri anons ediyorlardı birisi ilçe milli eğitim müdürü, biriside bendim. Nikâh masasında yerimizi aldıktan sonra o ölümsüz an gelmişti. Nikâh memurunun kabul ediyor musunuz dediğinde! İkisi de aynı anda ''EVET '' dediklerinde alkış tufanı kopmuştu...
Bizlerin önünde '' bir ömrü beraber yaşama sözünden'' sonra imzalar atılıp. Tebrikleri kabul ettikten sonra Asaf Han ile Su Edanın ailesi hep beraber Azerbaycan'a gittiler.
Arada bir mektup geliyor ve ben onlarla geçirdiğim o güzel anları hala özlüyorum..
Haaa unutmadan söyleyeyim
Son aldığım mektupta Asaf Han'la Su Eda'nın bir kız çocuğu olmuş...
___________________________ SON ___________________________
Gönül pınarından sürükleyici okumaya doyulamayan duygu yüklü bir hikaye.. tebriklerimle kutlarım kaleminizi. Saygı ve Selam ile..