Kabus Tarlası
Ali altı kız kardeşe sahip bir ailenin tek erkek çocuğu, aynı zamanda ailenin en küçüğü; henüz okula başlamamış şimdilik evlerine yakın tepelerde kuzu otlatırdı. Sabahları çok erken kalkar gözlerini ovuşturarak kuzuların peşine takılırdı. Ali kuzuların peşinden ilerlerken köpeği de kâh kuzuların arasında kâh az ilerisinde giderek kuzulara zarar gelmesin diye dolaşıp dururdu. Yine kuzuları otlattığı bir gündü, zaman ilerledikçe havanın sıcaklığı artıyordu. Sıcaktan bunalmaya başlayan kuzular karşı yamaçta gürül gürül akan çeşmenin yanındaki söğüt ağaçlarının altına doğru ilerlerken; Ali'nin ablası da yemek çıkını elinde onlara doğru geliyordu. Kuzular ağacın gölgesinde toplandığında Ali'de ablasının getirdiği yemeği yiyordu. Ablası Ona kuzuları erken getirmesini söyledi.
''Kuzuları neden erken getirecekmişim?'' diye sordu Ali.
"Babam bugün alışveriş yapmak üzere kasabaya gidecek. Babam kasabadan dönene kadar sen kuzuları bıraktıktan sonra karpuz tarlasında bekçilik yapacaksın" diye cevap verdi Ali'nin ablası.
Ali karpuz tarlasında gece kalmayı pek severdi. Boş zamanlarında babasıyla birlikte tarlada yatardı. O gecede sevinerek gitti. Önce tarlanın etrafında büyük adam edasıyla bir dolaştı, etrafta gözle görülür zarar ziyan yoktu. Havada kararmaya başlamıştı. Tarlanın en uç köşesine yapılan çardağa çıkıp oturdu. Bir müddet sonra yalnızlıktan olsa gerek otururken içi geçmiş uykuya dalmıştı ki ablasının sesiyle uyandı. Ablası hem bağırıyor hem de koşar vaziyette ona doğru geliyordu.
"Çabuk eve gel" diye sesleniyordu ablası.
Ne oldu acaba diye düşünmeye fırsat bulamadan ablasına doğru koşmaya başladı. Ali ablasına koştukça ablası da dereye doğru koşuyordu. Derenin içine geldiğinde birden irkildi; etrafında ne ablası vardı ne de bir başkası. Korkudan avazı çıktığı kadar ''Anne! Anne! '' diye bağırmaya başladı ama nafile, gecenin bu saatinde kim olur ki oralarda. Bağırmaktan ağlamaktan başka çare bulamayan Ali bir taraftan da çatlarcasına eve doğru koşuyordu. Kapının hızlı hızlı vuruşuna önce annesi ve küçük ablası sonra bütün ev ahalisi uyandı. Dışarıdan Ali'nin korku dolu sesi geliyordu. Kapı açılır açılmaz Ali kendini annesinin kollarına attı; annesi de ona sıkı sıkı sarıldı ve bir bardak su verdi. Ali için artık kâbus bitmişti. Annesi Ali'ye bir rüya gördüğünü korkmaması gerektiğini söyledi ama nafile. Ali karpuz tarlasında yatmak bir yana dursun tarlanın yolundan bile geçmedi. Ailesi de o yaşta bir çocuğun yalnız başına tarlaya gönderilmemesi gerektiğini bu acı tecrübeyle öğrenmiş oldu...
😙👍👍👍 Fevzi Bey ,hikayeniz ilk denemeniz olması açısından hem sizin için hem de benim yorum yapmam açısından önemli. İlk kez hikaye yazıyor olmanız büyük başarı.İçerik olarak da dolu ve doyurucu olmuş.Üslup ta oldukça sade ve akıcı...Tekrar tebrik eder ve devamını dilerim...
Fevzi bey çok güzel bir hikaye. Çokda güzel yazmışsın.
Tebrikler............
Ne yazıkki köyde ki çocukların hepsi aynı durumda onlar korka korka korkmamayı öğrenen bu ülkenin çocukları.Aslında çok önemli bir mesaj bu yazdığınız öykü.Umarım ders alması gerekenler okur.Sayğılarımı bıraktım sayfanızda.