Kaçanların ardından
...heykelin orda belediyenin şu kırmızı renkli otobüsünden indiğinde, saat gece yarısını geçmiş ve her halde az önce indiği otobüste günün son otobüsü olmalıydı. Yol boyunca çisileyen yağmur sanki onun inmesini beklermişçesine bir kaç adımdan sonra hızlanmaya başlamıştı. Belli ki aşağıda Bent Dere'sindeki dolmuşlara da yetişemeyecekti. Bir an ürperdi. Paçalarından o karanlıkta birinin tuttuğunu sandı. Çeker gibi. Yanılmıştı. Bir gazete sayfası rüzgârın şiddetiyle paçalarına sarılmıştı. Eğildi...kurtardı ıslanmış gazete sayfasından paçalarını. Her taraf kapalıydı aşağı doğru yürürken. Geçen yıl işkembe içtiği dükkanda dahil olmak üzere. Oturduğu masa zayıf florasan ışığının altında temiz temiz sabah olmasını bekliyordu. O ise içinden,'Boşuna bekleme gelmeyeceğim' dedi. Eski daracık sokağın
karanlığından bir gölge peydahlandı. Zayıf ve tanıdık bir gölgeydi. İçtiği tütünün dumannı üflerken her zaman ki gibi, 'Evlat kendine iyi davranmayı unutma'. Aşağıda durakta son dolmuşun kalktığını gördü. Islanıyordu...'Unutmam baba' dedi. 'Unutmam'...