Kafesim kuş arıyor
"( Aralarında tartıştılar), İçlerinden biri: "Dünya?da ne kadar kaldınız?" dedi ,"Bir gün veya günün az bir kısmı kadar,inanmassan sayanlara sor" dediler"
KUR'AN: Müminun ;113, kehf ;19
Elif ,sigarasından son bir defa daha derin derin çekti,iki parmağıyla sıkıştırdığı tükenmiş izmariti uzağa fırlattı.
Gögüs kafesi kuş gibi çırpınıyordu;gideceği yerde onu heyecanla bekleyen insanlar vardı.Yaşadığı duygu o kadar yoğundu ki, sevinçle birlikte ne kadar da huzursuz davranıyor,yorulmuşluğun işaretleri kendi ifadesini çiziyor yüzüne.
Kıvrım kıvrım akıp giden şu upuzun demir raylar, onu çekip götürüyordu şehirlere,köylere,tarlalara duman duman izler bırakarak.
Çoktandır el değmemiş,trenin küçük puslu penceresinden dışarı baktı,derin bir iç daha geçirdi ; ancak içi daraldı.
"Kimbilir şu kadar adamın omuzunda taşınan şu adam ne hissetti ,üzerine tabutun kapağı çakılır çakılmaz"diye söylendi.
"Ama yok, şimdi anlamıyor besbelli,toprağı üzerine attıklarında bilicek yolculuk bitti"
Sonra,birden kendine geldi:"ölüler bilemez ki!" dedi.
"Köyden çıkarıyorlar şimdi cenazeyi,kabristana götürecekler,sıra sıra dizilmişler,ne kadar da sakin ve sukut içinde yürüyorlar?"
Elif , biraz önce aldığı ,derin bir nefes bıraktı trenin kasvetli odasının içine.Tren , kah rahvan atlar gibi ırgalanıyor ,kah annesinin onu belediği beşik gibi salınıyordu,o günlere ölzemle baktı.
"Hayat nedir ?"diye sordu kendine.
"Salınma mı?"
Deminden beri,korkuyla heyacanı aynı anda bu kadının yüzünde gören, karşı koltukta oturan kırk yaşlarında ,alnında bir şeylerin işaretleri çizili ,nurlu bir adama aniden döndü ve:
"Yolculuk nereye ?" diye sordu Elif.
Kompartımanın içi birden karardı.Küçük bir sesizlikten sonra,
"Birazdan çıkacağımız yere "diye cevapladı adam sakin sözlerle.
"Tünel ne kadar da seni yanıltıyor yolculuk hakkında "diye devam etti.
"Aydınlık içinden karanlık çıkarıyorsun,sonra karanlık içinden aydınlık."
"Ortada bir şey gözükmüyor,ama bir yerden girip öteki taraftan çıkıyorsun;dışardan bakan için ne anlamı var?"
Tünel kelimsesini duyunca , Elif büyük bir korkuya kapıldı;asansörde kalmaktan ,uçağa binmekten çok korkardı.
Adam ,sanki Elif'in ellerinden tutmuş :"gel şu çağlayandan aşağı atlalayım birlikte " der gibi uzattı elini,saygıyla kompliman yaparak.
İkisinin de aniden gözleri kamaştı .Güneş onları bütün ihtişamıyla kapıda karşıladı.
"Elleri ne kadar güzel"
Yantarafta ,bir ırmak da trene eşlik ediyordu.Elif 'le aniden karşılaştılar tünelin çıkışında.
Adının ,Turan olduğunu söyleyen bu adamın gür sesiyle kendine geldiğinde,gözleri ırmağa takıldı.
Çağıltısı Elif'i çağırıyordu coşkun sesiyle.
"Nereye geldik Turan?"
Sanki , tutsak kuş kafesten çıktı,uçacak ama hareketsizliğin verdiği sarhoşluk var Elif'in üzerinde ; yalpalıyor...
"Ne güzel gözlerin var,Cennet yeşili ?" dedi ve "ben burda ayrılıyorum,yolculuğum bitti " diye ekledi adam .
"Fakat...nasıl yani... bitti mi...ne Cennet'i?
Kocaman cümlenin içinde bir tek Cennet'i nasıl duydu?
"Kuş ölür;uçuşunu hatırla,unutma" diye tembihledi adam.
Çoktandır nefes almadığını farketti Elif.
Bu cümleyi söyler söylemez ırmağın çağıltısına bıraktılar kendilerini;köpükten gövdesi çalkalanıyordu çoşkuyla,korkuyla...
Irmağı ,ciğerlerine derin derin çektiler;yeni bir başlangıcın ilk nefesiydi bu.
Vagon ,kırılan camlarından ırmağı ha bire içine alıyordu.
Irmak,Elif'in uzun ve sarı saçlarını,bilmem hangi dağın rüzgarının savurup getirdiği ,Turan'ın uzun ,dalgalı ve kara saçlarını,suyunun üzerine sermiş birbirine örüyor ...
Yolculardan biri , kendine önemli gelen fikrini yanındakilerine söylüyor:"Kadının gözleri yosun yeşiliymiş"
H.'ye
Hikayenizi okurken meşhur bir söz geldi aklıma japon atasözü...(her iyinin içinde kötü, her kötünün içinde iyi vardır)karanlık ve aydınlık yürektedir... çok beğendim yüreğinize sağlık Selam,saygılarımla Hülya Gözen