Kan (8. Bölüm)
? Uyumak, ömrüm geçmiş uyumakla, benden istediğiniz fikir her neyse söyle, dedi.
Israrla söylenenler karşısında Minnolaya;
? Robert, ikimiz için de papatya çayı getireceğim, bu seni biraz rahatlatır, dönüşümde konuşalım, diyerek odadan ayrıldı.
Çalışma ofislerinde bitki çaylarından her daim bolca bulunurdu. Kekik, kuşburnu, limon, ada çayı, kuşkonmaz, köknar, kuşdili... en sonunda papatya çaylarını buldu. Sıcak su hazırdı. Alışılmışlığın dışında, hemşire Minnolaya, ellerinde tepsiyle çay servisi yapan garson edasıyla odaya girdi. Robert'in yüzü halen sararmış, bakışlarındaki donukluk ise nerdeyse kaybolmak üzereydi.
? İki yudum aldıktan sonra aklıma geldi, teşekkür ederim çay için Minnolaya,
? Beğendin mi, afiyet olsun,
? Kokusunda köy var bu papatyaların nasıl beğenmem?
? Ne bileyim, belki hoşuna gitmemiştir.
? Bak işte bu olmadı, sizdeki şu sıcak yüreklilik olmasa, bunca sohbetten sonra alınacaktım Minnolaya,
? Sevindim beğendiğine, sadece dedi ve gerisini getiremeden yutkunmaya başladı. Tıpkı kurşun yemiş ceylan gibi kıvranmaya başladı Minnolaya. Robert, yatağından doğrulup, tam ayağa kalkmak üzereydi ki,
? Tam geçer merak etme, sen otur dedi.
Robert olduğu yerden kalkamadı. İçinden sessizce dua etti. Aslında çok da bildiği söylenemezdi ama önemli olan tanrıya hitap ederken içimdeki saflığa acı derdi. Yine öyle yapmıştı. Minnolaya:
? Evet, Robert fikrini almak istediğim mesele: Şu düşün-gör-yaşa tekniğini bana da anlatmandır. Ben de geçmişte özlediğim günlerimde gezinmek, hafızamda körelen anılarımı tazelemek istiyorum dedi.
? Anlatmak uzun sürer, buna beklemekle sabırsızlık etmez misin?
? Ne yapabilirim, başka çarem mi var ki?
? Var elbette.
? Nasıl?
? Ellerini bana ver, gözlerini kapat ve sadece 'Kalben Robert'e teslimim' diye düşün, her şey yolunda giderse, dilediğin zamanı yakalama ve yaşama şansını yakalarsın, dedi.
Minnolaya'nın kalp atışları öyle bir hızlandı ki, 514 numaralı odada adeta davul sesi duvarları tırmalıyordu. Avuçlarında biriken ter, nerdeyse tüm odayı ıslatmak üzereydi. Çünkü bu kadar kısa bir sürede o üzeri puslanmış anılarına gidebileceğine ihtimal vermiyordu.
Robert:
? Hazır mısın Minnolaya! diye seslendiğinde başını evet anlamında öne doğru eğdi. Oysa bu yolculuğa çıkışın yakıtı olan 'Kan' henüz Robert'in damarlarında alınmamıştı.
? Madem hazırsınız, lütfen bana yardım edin ve şu kelebeği açıp, bir miktar kanı enjektörle çekerek, önce sol elime, sonra kalbimin üzerine ve en sona da alnıma 'X' işareti koyarcasına damgalayın beni ve sonra da kendinize aynı şekilde işareti koyarak, ellerinizi ellerime birleştirip, başınızı göğsüme yaslayın, dedi.
Minnolaya:
? Robert! Neden kanı sende alıyoruz, bak ben daha sağlıklıyım ve sen bu halinle mezara girecek tilki gibisin diye kelimeler dilinden dökülüverdi. Robert, böylesi samimi bir ifadede bulunan Minnolaya'ya hiç gücenip-kızmadan;
? Siz daha bu konuda eğitim almadınız ki, eğitimli olan benim, geçerli olanda şimdilik benim kanım, siz de zamanı geldiğinde aynı şeyi benim için yaparsınız şüphesiz, şimdi bırakın bunu düşünmeyi, dedi ve elleriyle işaret ederek başlamasını istedi.
Minnolaya, Robert'in izah ettiği şekilde 'Kanı' gerekli bölgelere işaretleyerek uyguladı ve küçük bir kedi yavrusu uysallığı içinde en son olarak başını Robert'in göğsüne yasladı. Gözlerini kapatırken, duygularıyla Robert'e kendini teslim etti.
Robert, daha önceden yaptığı gibi, saman yolundaki en yakın yıldıza, kendisine yardım etmesi için yöneldi ve ilkinde bu kadar çabuk ortaya çıkmayan mavi ışıklı küre hızla odalarına daldı. Göğsüne yaslı olan baş, usulca doğruldu ve Minnolaya'nın yüz mimikleri göz açıp kapanıncaya kadar geçen süre içerisinde yüzlerce defa değişik hal almaya başlamıştı. Kimi zaman da kısrak misali şaha kalkıp gülüyordu. Başlangıçta Minnolaya'ya sormayı unuttuğu bir şey vardı ve şimdi bunu sormasının uygun olmadığını düşündü. Bu soru: Mavi ışıklı küreyle çıkacağı yolculukta dönmek istediği anda, ellerini sıkıca kavrayıp, Robert! Diye seslenmesi gerektiğiydi. Bunu kararlaştırmamış olmakla, Robert hem kendine kızıyor hem de zaten tan yerinin ağarmasıyla kaybolacak olan yıldızlarla birlikte gidecek olan mavi ışıklı küre için, vakitte bitmek üzere diye kendi kendine teselli veriyordu. Çünkü, bir keresinde öyle hıçkırıklarla sarsılmıştı ki Minnolaya, Robert 514 numaralı odanın tepelerine uçtuğunu sanmıştı.