Karakolda Pide Var
On iki Eylül ihtilalı yeni olmuş herkes kendi gölgesinden korkuyordu.
Bir gün akşam işten eve geldim, annem beni heyecanla kapıda karşıladı...
-Oğlum karakoldan bir bekçi geldi ve seni sordu, bende oğlum şimdi işte dedim.
O da bana yârin karakola gelsin dedi.
Annemin yüzüne boş, boş baktıktan sonra, '' Başka bir şey söylemedi mi ?'' diye sordum
-Başka bir şey söylemedi.
Gel de uyu uyuyabilirsen, sabaha kadar ne olabilir diye, düşündüm durdum.
Ne demek o tarihlerde karakoldan çağrılmak, neyse sabahı zor ettim.
Sabah ilk işim, çalıştığım kuruma giderek, mazeret izini almak oldu ve telaşla karakolun yolunu tuttum.
Ayaklarım!
Oğlum sakın gitme der gibiydi, bir ileri, iki geri ürkek adımlarla sonunda karakolun önüne geldim.
Tam karakolun bahçe kapısından içeri girecektim ki, bir sivil minibüs gelip, kapının önünde durdu.
Arabadan inen sivil polislerin, bazılarının elinde tüfekler vardı ve sekiz, on kişi kadarlardı.
Benden önce bahçe kapısından tek sıra halinde iki tarafı da çiçeklerle bezenmiş, dar bir yoldan karakol binasına doğru yürümeye başladılar.
Ben de arkalarına takıldım.
Yolun uzunluğu yirmi metre falan var, karakolun polisleri onlarda tek sıra halinde dizilmişler, gelenlere hoş geldiniz, diyerek ellerini sıkmaya başladılar.
Benim de hepsi elimi sıktılar ve bana da hoş geldin faslı yapıldı, içimden diyorum ki karakolda vatandaşı böyle karşılıyorlar diye, arkadaşlara anlatsam, kimse inanmaz!
Neyse ben salak, salak etrafıma bakarken, birisi yanıma geldi.
''Siz de şu masaya oturun, orada yer var dedi.
İçimden anam yandım dedim, demesine de ağaçların altındaki masayı dörtlü verdim.
Pideler ayranlar geldi önümüze kondu.
İstersen yeme içme, sağdan, soldan hadi, hadi deyip duruyorlar.
Kendi kendime, oğlum bu fırsatı kaçırma, iyice karnını doyur, dedim ve yumuldum.
Yumuldum da yemekler bitince benden önce gelen gurup yine aynı şekilde uğurlandı.
Ben sap gibi bahçede tek başıma kaldım.
Ne yapacağım telaşıyla kapıda bekleyen, bekçinin yanına giderek.
- Buranın komiseri kim?
-Sen komiseri tanımıyor musun?
Yemekte karşında oturan komiserdi.
Hiç bozuntuya vermedim.
-Tamam! Biliyorum da şimdi nereye gitti onu soruyorum?
- İçerde odasındadır.
Ya, Allah, bismillah!
Deyip içeriye daldım, kapıdaki komiser yazısını görünce tıklatıp içeriye girdim.
-İyi günler komiserim.
-Ya deminden beri seni düşünüyorum çıkaramadım, sen hangi birimdeydin?
Anam!
Ben yandım ki ne yandım, içimden bütün bildiğim duaları okumaya başladım.
- Komiserim ben polis değilim.
-Neee!!!
Sen polis değil misin?
Nerede çalışıyorsun?
....... Yerde konserim masasından bir hışımla kalktı ki, olimpiyatlarda yüz metre koşusuna katılsa vallahi rekor kırar.
Bırak rekor kırmayı, şimdi benim başka yerini kıracak, durum onu gösteriyor.
Evet! Tam düşündüğüm gibi oldu.
Zaten gelişinden belliydi.
Benim yakaya bir sarıldı, pir sarıldı, zaten sıcak bir hava, zor nefes alıyorum.
Üstüne üstlük, o kadar da yemeği yemişim.
- Lan! Sen beni keriz mi sandın? !
- Estağfurullah komiserim!
-Lan! Sen nasıl olur da polis ayağına yatıp da bizim pideleri yersin?''
- Komiserim beni karakoldan çağırmışlar da, onun için gelmiştim, beni de yemeğe davet ettiler, bu işte vallahi, billahi bir suçum yok.
-Sus lan!
Sen hâlâ konuşuyor musun ?!
Bu arada, ilk tokattı yedik!
- Hem de benim karşıma oturdun öyle mi ?!
Arkasından, ikinci tokatta geldi.
-Komiserim ne vuruyorsun, ayranla pidenin parası neyse vereyim.
-Bak lan!
Hıyara bak! Hâlâ konuşuyor...
Bu arada sese öbür memurlar da geldi, ne oluyor gibisine, amirlerine bakmaya başladılar.
Komiser onlara döndü.
Ya!
Sizler nasıl adamlarsınız?
Karakola anarşist, terörist girse haberiniz olmayacak.
Polisler şaşkın, şaşkın birbirlerine bakmaya başladılar.
-Ulan! bu p... Polis değilmiş, hepimizi keriz yerine koyup, pideleri götür babam götür. Hem de benim masamda.
Bu arada tek eli hala boğazımda, tekrar haykırdı
- Ulan bu p..... hepimizi salak yerine koydu.
-Yok! Komiserim, parası neyse vereyim.
- Olurmuu!
Şimdi buradan, ellerini, kollarını sallayarak çıkacaksın.
Sonrada millete karakolda böyle, böyle yaptım diye, hava atacaksın.
- Valla anlatmam komiserim.
- Yok! O kadar kolay değil, ben kendime keriz dedirtmem!
- Atın lan!
Bunu nezarethaneye, aklı başına gelsin!
Bir tane de tekme arkamdan geldi.
Beni attılar içeriye, nezarethanede, benden başka, birisi daha var betonun üzerine yatmış uyuyor.
Gürültülere zorla gözlerini açtı ve sarhoş gözleriyle beni bir süre inceledi.
polisler nezarethanenin önüne gelerek,
Bu mu lan?
Polis ayağına yatıp da bizim pideleri yiyen.
Diye birbirlerine soruyorlar?
Sonra da bana öyle bir bakış fırlatıyorlar ki!
Sanki bakmıyorlar, kurşun sıkıyorlar, o bakışların korkusuyla, başladım kara, kara düşünmeye.
Düşündükçe işin içinden çıkamıyorum, suçum büyük, karakolun pidelerini yedim, ayranlarını içtim.
Birde sahte polis suçlaması var.
Eyvah ki eyvah!
Yanımdaki sarhoş ayıldı ve benim karakolun pidelerimi yediğimi duyunca, polislere yalakalık yapmak için, başladı bana küfretmeye.
Adam hırsızlıktan getirilmiş, yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış misali, aklı sıra kendini namuslu vatandaş gösterme gayreti içinde, bana tam gaz veryansın ediyor.
İkide bir,pidelerin sahibi komiser geliyor.
-Lan! Sen bizi keriz mi sandın?
- Komiserim parası neyse ödeyeyim, istersen iade edeyim.
Parmağımı gırtlağıma soktum, bu sefer daha fena delirdi.
Hırsından demir parmaklıklara tekme atmaya başladı, tabii bu arada küfürün bini bin para.
Allah'dan!
Demir kapıyı açtırıp da içeriye girmedi, eğer girseydi ,herhalde kolunu boğazımdan mı yoksa başka yerimden mi sokup, yediğim kıymalı pideleri çıkarırdı.
Saatler geçti susadım ki, o biçim korkumdan su falan isteyemiyorum.
Akşam karakolda nöbet değişimi oluyormuş.
Nezarethanenin önüne iki kişi geldi.
Birisi ayran ve pidelerin sahibi, öbür şahıs,beni göstererek,
Bunun suçu ne diye sordu.
- Haaa!! Bu mu?
-Bu p...Polis ayağına yatıp, bizim pideleri yedi...
-Anlamadım?
-Ya bize ...... Karakol yemeğe davetliydi, bu da aralarına karışmış, götür oğlum götür. Bende akıllansın diye içeri attım.
Yanındaki de komisermiş ve nöbeti o devralacakmış.
Adam gülmekten yerlere yatıyor, bir yandan da beni süzüyor.
O güldükçe bizim hızlının yüzü acayip bozuldu.
Neyse nöbet değişimi bitti.
Memurun biri geldi, elindeki büyük anahtar paslı kilitte döndü.
-Gel bakalım komiserim seni görmek istiyor.
Bu sefer içimde hiç korku yok, çünkü olayı gurur meselesi yapmışım, ayran ve pide için hapis yatacaksam içimden;''Yatıyım lan! Dedim.
-Anlat oğlum olay nasıl oldu?
- Efendim olay böyle, böyle oldu.
Ben anlattıkça adam gülmekten yerlere yatıyor.
Beni getiren polise bir şeyler söyleyecek ama nerede!
Komiser tam bir gülme krizine girdi ve gülmekten konuşamıyor.
Yanında ki polise eliyle anlamsız işaretler yapıyor, tam kendini toplar gibi oluyor ama bana bakınca,
gülme krizi tekrar başlıyor.
En sonunda,
-Senin adın soyadın ne?
Adımı soyadımı sorma nezaketini nihayet gösterdiler de, bende sonunda adımı soyadımı söyleme zevkini çıkarttım.
-Yaa! Şunu biz niye çağırmışız, bir bakın bakalım.
Memurun birisi yanımızdan ayrılarak, yan odaya gitti.
Komiser ve oradakiler hala bana bakıp, bakıp yerlere yatıyorlar.
Komiserim sende döv bundan daha iyi!
Deyince makaralar tam koptu.
Neyse! yan odaya giden memur elinde bir kâğıtla geldi.
Ben pidenin yüzünden kendi derdimi unutmuştum.
- Komiserim bu salak, askerlik yoklamasını yaptırmamış ve askerlik şubesinden aranıyormuş.
Verilmiş sadakam varmış, derin bir nefes aldım.
O günden beri ne zaman pide ve ayran görsem, aklıma bu büyük vukuatım gelir.
Bu olay Başkentin bir semt karakolunda geçti...
haha gerçekten çok komik bir durum verilmiş sadakanız var mış tebrikler anlatıma👍👍😎
cok guldum ben yaaa:) tbrk ederimmm guzeldi